Ana Sayfa
Asala-Jcag Hocalı-Ermeni Terörü
Ermeni Terör Örgütü Jcag-Ara'nın Belgrad Suikastı Galip Balkar'ın Şehit Edilmesi

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ JCAG-ARA'NIN BELGRAD SUİKASTI GALİP BALKAR'IN ŞEHİT EDİLMESİ

1. Neden Bir Ermeni Terörü Vardır? 

Ermeniler ve Türkler XI. yüzyıldan XIX yüzyılın sonlarına kadar yani yaklaşık 900 yıldır Anadolu'da birlikte huzur ve güven ortam içerisinde yasamışlardır. 1789 Fransız ihtilalinden sonra özellikle Balkan devletlerinde meydana gelen milliyetçilik hareketlerinden Ermeniler de etkilenmişti. Ermeniler de bağımsızlıklarını elde etmek istemekteydiler. Büyük devletler ve misyonerlerin faaliyetleri de Ermenilerin bu duyguya kapılmalarına neden olmuştu. 1829'da Yunanistan, 1878 yılında da Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsızlıklarını elde etmiş olmalarına rağmen Ermeniler bağımsızlıklarını değil bir özerklik bile elde edememişlerdi. Silaha sarılmadan bağımsızlıklarını elde edemeyeceklerini düşünen Ermeniler 1882'den itibaren isyan ve terör hareketlerine giriştiler. 

Ermeniler  daha etkili ve organizeli eylemler gerçekleştirmek için 1887'de Hınçak ve 1890'da Taşnak komitelerini kurdular. Bu komiteler kuruldukları andan itibaren terör ve isyan hareketleri ile iç içe olmuşlardır. Ermeniler 1890'lı yıllarda çok sayıda isyan hareketi gerçekleştirdiler. Her isyan hareketi ile birlikte terör eylemleri de beraberinde geldi. İsyanlarının amacı dünya kamuoyunun Ermeni meselesi üzerine eğilmesini sağlamaktı. Ermeniler bu sayede bağımsızlıklarını kazanabileceklerini ummaktaydılar. 1909 yılına kadar süren bu isyan hareketlerinden sonra Ermeniler, 1914'te I. Dünya Savaşı'nın  başlamasından sonra yeninden isyan hareketlerine başladılar. Ermeniler aradıkları  fırsatın geldiğini düşünerek Rusya'nın yanında savaşa katıldılar ve başta doğu vilayetlerinde olmak üzere Osmanlı Devleti'nin her tarafından isyan çıkardılar. I. Dünya Savaşı sonunda Sevr Barışı'nda istediklerini elde eden Ermeniler, Ankara hükümetinin komutanı Kazım Karabekir Pasa tarafından yenilgiye uğratıldılar ve umduklarını elde edemediler. Bu arada Ermeniler iddia ettikleri sözde soykırımın failleri olan eski İttihatçı liderleri 1920-1922 yıllarında öldürdüler.  

Ermeniler yaklasik 50 yıl aradan sonra 1973 yılında yeniden terör hareketlerine başladılar. 1973 yılında gerçekleşen Santa Barbara suikastı bireysel bir eylemle olmasına rağmen 1975 yılında ASALA ve JCAG-ARA gibi önemli terör örgütlerinin kurulmasına ön ayak oldu. İlk önce Hınçak komitesinin devamı niteliğindeki ASALA kuruldu, daha sonra fanatik taraftarlarını ASALA'ya kaptırma endişesini taşıyan Taşnaklar JCAG-ARA'yı kurdular. Milliyetçi Taşnak komitesinin kurduğu JCAG-ARA'nın amacı Türkiye Ermenistanı ile Sovyet Ermenistanı'nı birleştirerek bağımsız büyük bir Ermenistan vücuda getirmekti. 

Bu sitede JCAG-ARA'nın en önemli eylemlerinden birisi olan Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar suikastına yer verilecektir.  9 Mart 1983 günü gerçekleşen olayın detayları anlatıldıktan sonra olay hakkında Türkiye ve dünya kamuoyunun düşünceleri aktarılacaktır. Olayın gerçekleştirilme nedenleri ve faillerin yakalanması da anlatılacaktır. 

2. Suikast Nasıl Gerçekleşmiştir? 

Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Büyükelçi Galip Balkar, 9 Mart 1983 günü yerel saatle 11.00 dolaylarında Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'ndaki bir randevusuna gitmek üzere makam otomobiliyle elçilikten ayrıldı. Balkar'ın otomobili, Türkiye Büyükelçiliği'ne yaklaşık 400 metre uzaklıkta Devrim Bulvarı'nın kesiştiği bir kavşakta kırmızı ışık yanınca durdu. Otomobilin duraklamasını fırsat bilen Harutyan Kirkor Levonyan ve Raffi Alexander Elbekyan adlı iki Ermeni saldırgan, makineli tüfekle Balkar'ın makam arabasını taradı. Saldırıda Büyükelçi Balkar başından ve göğsünden, şoförü Necati Kaya da omzundan yaralandı.

Bu sırada olay yerinden geçmekte olan biri kız üç Yugoslav vatandaşı saldırganlara müdahale etmek istediler. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, Yugoslavlardan, albay rütbesinde subay olduğu bildirilen biri, tabancasını çekerek saldırganlara engel olmak istedi, ancak saldırganların açtığı ateş sonucunda yaralandı. Görgü tanıkları öteki iki Yugoslav'ın da yaralandığını belirtirlerken, bu yaralılardan öğrenci olanı daha sonra hayatını kaybetti.

Bu sırada kaçmaya çalışan saldırganlar olay yerine gelen çevredeki güvenlik görevlileri ile silahlı çatışmaya girdiler. Bu çatışmada saldırganlardan Kirkor Levonyan ağır yaralı olarak ele geçirilirken, Alexander Elbekyan bir kadının kullandığı Alfa Romeo marka bir otomobille kaçmayı başardı.

Tüm çevreyi kontrol altına alan Yugoslav polisi, daha sonra yaptığı aramalarda, saldırganlardan birinin kaçmasını sağlayan otomobili Belgrad'ın dış semtlerinden birinde terk edilmiş olarak buldu.

Reuter Ajansı'nın Atina Bürosu'na telefon eden bir kişi, Balkar'ın vurulması olayını JCAG-ARA adına üstlendi. Bozuk aksanlı bir İngilizceyle teypten dinletilen bildiride ise, Burgaz'da Bora Süelkan'ın da kendilerince öldürüldüğü anımsatıldı ve eylemlerin sürdürüleceği bildirildi.

Saldırıda Yaralananların Durumu ve Galip Balkar'ın Şehit Olması 

Olayda ağır bir şekilde yaralanan Büyükelçi Balkar'ı bir Yugoslav genci hastaneye götürdü. Yugoslav genci, otomatik silahlarla delik deşik edilen elçiliğin Mercedes marka makam otomobilinin direksiyonuna geçti ve süratle olay yerinden uzaklaştı. Elçinin makam şoförü Necati Kaya ise bir taksi şoförü tarafından hastaneye götürüldü.

Başından ve göğsünden ağır bir şekilde yaralanan Büyükelçi Galip Balkar kaldırıldığı Belgrad Hastanesi'nde hemen beyin cerrahisi kliniğine getirilerek ameliyata alındı. İki saat süren bir ameliyattan sonra şakağından giren kurşunla beyin zedelendiğinden büyükelçi komaya girdi ve yoğun bakıma alındı. Ameliyatı yapan Prof. Nikola Sekuloviç, "Büyükelçiye bütün tıbbi müdahaleler yapıldı. Ancak fazla umutlu olduğumuzu söyleyemem. Komadan çıksa bile bitkisel hayata girme tehlikesi çok büyük" dedi. Doktorlar, Balkar'ın göğsünden ve şakağından iki kurşun çıkartıldığını ve şimdiye kadar 15 kilo kan verildiğini söylediler. Olay sırasında sol omzundan yaralanan makam şoförü Necati Kaya'nın da kaldırıldığı hastanede ameliyat edilerek, vücuduna saplanan kurşun çıkarılmıştır. Balkar'ın aksine Kaya hayati tehlikeyi atlatmıştır. 

Bu arada Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahi Bölümü Başkanı Prof. Nurhan Avman, derin komada bulunan Büyükelçi Balkar'ın sağlık durumu hakkında bir rapor hazırlamak üzere sabah uçakla Belgrad'a gitti. Prof. Avman, Balkar'ın yeniden ameliyatı konusunda karar verildiği takdirde, bu ameliyatı gerçekleştirecekti. 

Olay sırasında Ermeni teröristlere engel olmaya çalışan ve çıkan çatılmada ölen 1958 doğumlu Belgrad Üniversitesi öğrencisinin dışında olayda yaralanan emekli Albay Slobodan Brajeviç'in sağlık durumunun ağır olduğu yolunda yetkililerden bilgi alındı. 

Büyükelçi Galip Balkar'ın yatmakta olduğu hastanede Yugoslav makamları geniş ölçüde önlemler aldılar ve yüksek düzeyde bir bürokratı, gelişmeleri her an Türk Büyükelçiliği'ne iletmekle görevlendirdiler. 

Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar, tüm tıbbi müdahalelere rağmen 11 Mart 1983'te yerel saatle 17.20'de hayata gözlerini yumdu. Büyükelçinin yaşaması için büyük bir mücadele örneği gösteren Yugoslav doktorlar, ölmeden bir gün önce Balkar'ın durumunun daha da ağırlaşması üzerine, tansiyonunu yükseltmek için yeniden ilaç tedavisine başlamışlar ve zayıflayan solunumunu ise makine ile sağlamışlardı. Ancak tüm çabalara rağmen 47 yaşındaki Büyükelçi Galip Balkar kurtarılamadı.

Belgrad Büyükelçimiz Galip Balkar, Ermeni terör örgütlerinin 1973 yılından bu yana sürdürdükleri insanlık dışı saldırılarda hayatını kaybeden 33. Türk şehidi oldu. Bu saldırılarda 89 Türk de yaralanmıştı. Beyni yıkanmış Ermeni caniler masum bir insanın daha kanına girdiler. Hem de Türk Dışişlerinin en gözde bürokratlardan birinin...

3. Suikasta Karşı Tepkiler 

Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in Açıklaması

Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'ın Ermeni teröristler tarafından şehit edilmesi üzerine bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Yugoslav hükümetinin Büyükelçi Balkar'ın hayatını kurtarmak için harcadığı çabaları ve Yugoslav polisinin olay sırasındaki etkin davranışını övdü ve saldırganlardan birinin yakalanmış olmasını takdirle karşıladı.

Yugoslav Cumhurbaşkanı Üzüntülerini Bildirdi

Balkar'a yapılan suikasttan sonra Yugoslavya Cumhurbaşkanı Petar Stamboliç de "Derin üzüntüsünü" açıklarken, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e gönderdiği mesajda "Biz bu uluslararası terörizmi şiddetle kınıyoruz. Saldırganların cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Kenan Evren de Yugoslavya Cumhurbaşkanı Peter Stamboliç'e cevabî bir mesaj yayınladı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, yayınladığı cevabi mesajında, "Türk hükümeti ve Türk halkı, makamlarınızın iki katilin yakalanması için gösterdiği etkin, güçlü ve kararlı davranıştan derin şekilde etkilenmişlerdir" dedi.

NATO Genel Sekreteri Luns Saldırıyı Kınadı

NATO Genel Sekreteri Luns da, "Yakın çalışma arkadaşım Galip Balkar'a yapılan iğrenç saldırıyı son derece büyük üzüntü ve tiksinti ile öğrendim. Bu alçakça suikast, terörizme karşı mücadelede uluslararası işbirliğinin gerekliliğini bir kez daha kanıtlamaktadır" dedi.

Bilindiği gibi, Galip Balkar Yugoslavya Büyükelçisi olmadan önce, dört yıl süre ile NATO'da Türk delegasyonu daimî delege yardımcılığı yapmıştı. 

NATO İlk Kez "Ermeni Terörü"nü Resmen Kınadı

NATO Konseyi, Fransa'nın itirazı nedeniyle oldukça tartışmalı geçtiği bildirilen oturumun sonunda, tarihinde ilk defa, Ermeni teröristler tarafından bir Türk büyükelçisinin öldürülmesi olayını resmî bir bildiri ile kınadı. Oturumda konuşan Türk daimî delegesi Osman Olcay, adlarını açıkça söylemeden, Fransa ile Yunanistan gibi Ermeni teröristlere destek veren müttefikleri sert şekilde uyardı ve Türk milletinin bu gelişmelere sürekli seyirci kalamayacağını belirtti.

NATO'ya üye ülkelerin daimî delegelerinden oluşan Konsey'in dünkü toplantısı açılınca, İngiltere uzun süre NATO Konseyi'ndeki Türk delegasyonunu temsil etmiş olan Büyükelçi Galip Balkar'ın uğradığı suikastın örgüt tarafından kınanması ve bu yönde bir bildiri yayınlanmasını önerdi.

İngiltere'nin önerisine sadece Fransa itiraz etti ve ilke olarak Fransız hükümetinin terör konusunun NATO'da ele alınmasına karşı olduğunu belirtti. Ancak, Fransa'nın bu itirazı üzerine, Konsey'e üye ülke temsilcileri başta Amerika, Almanya gibi aynı konuda kaygıları bulunan ülkelerin delegeleri, bildiri konusunda son derece ısrarlı şekilde konuştular.

Yunanistan'ın itiraz etmediğinin gözlendiği ve bildiri yayınlanması yolunda oy verdiği oturumun sonunda Fransız büyükelçisi, bir gözlemcinin deyimiyle "kerhen" bildirinin yayınlanmasına, ancak İngiltere tarafından önerildiği şekilde değil de, daha yumuşatılmış bir yeni metnin kabulüne itirazını kaldırdı. Bir üye ülkenin itirazı, NATO Konseyi'nin herhangi bir kararını önleyebilmeye yetiyor.

NATO tarihinde ilk defa çıkan bu tip bir bildiride aynen şöyle deniyor:

"NATO Konseyi, daha önce yayınladığı bildiride uluslararası terörizmi kınadığını hatırlatarak, Galip Balkar'ın öldürülmesinden duyduğu tiksintiyi dile getirdi. Galip Balkar, Belgrad'da Türk Büyükelçiliği'ne gitmeden önce, Kuzey Atlantik Konseyi'nde, Türk delegasyonu mensubu olarak mükemmel bir görev yapmıştı. Konsey, genel sekreterden Türk hükümetine ve büyükelçinin ailesine başsağlığı dileklerimizi iletmesini istedi."

Türk daimî delegesi Osman Olcay, hiçbir müdahalede bulunmadığı bu bildiri tartışmalarından sonra yaptığı konuşmada ise şöyle dedi:

"...Galip 9 Mart günü vuruldu. Üç gün komada kaldı.

Bazı müttefik ülkelerin başkentlerinde zafer çığlıkları arasında ilan edildiği gibi, Birinci Dünya Savaşı'ndan kalan intikamın alınması için Ermeniler tarafından vurulmuş.

Galip dün gömüldü.

47 yaşındaydı.

Bizde olay kadar kurbanı şok yarattı. Zira olaylar bize mal ediliyordu. Bazı üye ülkelerin başkentlerinde şer bürolarında zaten bunlar önceden ilan edilir, belki icrasına yardımcı da olunur. Ardından da basında olsun, TV'de olsun planlar açıklanır. Aşağılık görev yerine getirilince de, ardından teşvik niteliğinde yorumlar yapılır.

NATO için tehlike, bunları zabıta haberleri düzeyine düşürüp, misillemeden korunmak veya oy sandıklarını gözetmektir... Bazen öyle olur ki, öldürülenler Türk olmayabilir. O zaman kızılır. Bunu hemen dengelemek için, Türk konsolosluğunu basan bazı Ermenilerin hala tutuklu bulundurulmalarından yakınılır veya basit bir Türk memuru öldürüldüğünden dolayı çok ağır bir cezaya çarptırıldığı ileri sürülüp, lehinde gösteriler yapılır. Bu da olmazsa, tarihe başvurulur...

Ancak sayın meslektaşlarım, bu tarih size öğretilen tarihtir. Benim bildiğim Türk tarihi, hele sizinkilerini öğrendikten sonra hiç de utanılacak sayfası olmayan bir tarihtir. Şimdi gereken, tüm terör olaylarını bir tutup katillerin koruyucusu veya sempatizanı durumuna düşmemektir. Bunu başarırsak NATO birliği kurtarılabilir. NATO gibi görevi ülkelerimizin tüm değerlerini savunmak olan bir örgüt bu görevden kaçacak olursa, benim temsil etmek şerefini taşıdığım bu çok sabırlı milletin, Galip'in meslektaşlarının topluca öldürülmesine yol açan bir duruma, tabii afete boyun eğer gibi, boyun eğmesi beklenemez."

NATO Konseyi, uluslararası terörizme karşı yapılması düşünülen işbirliğinin üye ülkelerden gelecek terör uzmanlarının da katılmasıyla ele alınmasını kararlaştırdı.

Ermeni Saldırıları Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nda Kınandı

Madrid'le iki yılı aşkın bir süredir çalışmalarını sürdüren Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın (AGIK) önceki günkü oturumu, tümüyle Ermeni tedhişçiler tarafından Türk dış temsilciliklerine girişilen saldırılara ayrıldı.

Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'ın hunharca öldürülmesi nedeniyle konunun konferans gündemine getirilmesinden sonra söz alan Türk ve Yugoslav delegelerinden sonra konuşan ABD'nin konferanstaki temsilcisi Kampelman, "Terörün nereden gelirse gelsin, hangi haklı sanılabilecek bir davayı öne sürerse sürsün, hiçbir şekilde desteklenemeyeceğini ve kabul edilemeyeceğini" belirtti.

Terör odaklarını destekleyen ülkelerin sonunda aynı silahla vurulabileceklerini son derece sert kelimelerle öne süren Amerikan delegesi, konferansın bu konuda harekete geçmesini istedi.

4. Türk Yazarları Olayı Nasıl Değerlendirmişlerdir? 

Milliyet yazarı Mehmet Ali Birand "Köşe" adlı köşesinde Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'ın Ermeni teröristlerce öldürülmesiyle ilgili yazdığı yazıda şunları kaleme almıştır: 

Galip Balkar Türk Dışişleri Bakanlığı'nın en iyisi değilse mutlaka en iyilerinin başında gelen diplomatlarından biriydi. Balkar kadar dengeli, hoşgörülü, bilgili, mükemmel insan ve sadece kendi arkadaşları değil yabancı diplomatlar tarafından da övgüyle söz edilen bir başka Türk memuru herhalde azdır. "Yakında genel sekreter olacak" derdik... Bir gün bakanlığa oturması en olası, en akla yakın adaydı. Ve Galip'i durdurdular. Belgrad'daki olay duyulduğunda tüm Dışişleri örgütünü kara bir matem bastı. Ermeniler en iyisini vurmuşlardı. Ardından alışılmış senaryo tekrarlanmaya başlandı tabiî. Artık hiçbir anlam taşımamaya başlayan kelimeleri dolu içi boş demeçler, belli yerlerde cılız girişimler...

1973 yılından bu yana 16 ülkede 33 Türk vuruldu. Şehitlerimizin anılarına geride kalan ailelerine veya sakat kalanlara ne yaptık?

Hatta yer azaldığı gerekçesiyle şehitler mezarlığına gömülmeleri dahi fazla görülmeye başlanan bu insanlarımızı unutacak mıyız?

Böyle bir olasılıkta canlı birer hedef gibi vurulabilecekleri günü bekler şekilde çalışan ve bu özverilerden dolayı övülmeleri gereken diğer diplomatlarımızın devlete güveni saygısı kalır mı?

Bunun da ötesinde artık bir çizgi çekip yeni ve ciddi bir değerlendirme vakti gelmedi mi? Zira son gelişmeler bunu gerektiriyor.

Bırakalım büyük sözleri de hiç değilse şehitlerimizin anılarını canlı tutalım.

Galip Balkar'a yapılan son saldırı bazı ilginç gözlemleri de gün ışığına çıkarttı.

Bunlardan biri Belgrad cinayetini gerçekleştiren Adalet Komandoları'nın geçen Eylül ayında Burgaz'daki cinayeti de yapan örgüt olması... Her iki girişimi de sosyalist iki ülkede gerçekleştirip çalışan sadece Batı değil, Doğu ülkelerini de bulabildiklerini ispata çalışan Adalet Komandoları Amerika ve Avrupa'daki Ermeni fonlarından desteklenen bir örgüttür. Yani ASALA gibi ardında Sovyet desteği olduğu iddia edilen bir terör grubu değil, maddî desteği tersine daha çok Batı'daki özel kaynaklardan sağlayan, Batı ülkelerinde geniş bir istihbarat şebekesi kurduğuna inanılan, dolayısıyla Batı'da daha rahat çalışma koşulları bulabilen bir örgüt...

İşte bunların sosyalist ülkelerdeki Türk diplomatlarına saldırı düzenlemekte uzmanlaşmaları ister istemez kimlerden ve nasıl bir stratejik destek alabildikleri sorusunu ortaya çıkarıyor. Genel iddia Sovyetler'in Batı'yı sarsmak için terörü desteklediği iddiasıydı ve Doğu Avrupa'yı mı sarsıyor diyeceğiz veya terörün ardında Batı'nın da bulunduğu kanısını yaratmak için yine Moskova mı bu olayları düzenledi? Yani gelişmeler sanıldığı kadar basit değil garip yönlere gidiyor.

Diğer ilginç bir gözlem de Ermeni örgütlerinin belirli oranda destek buldukları ülkelerin giderek açık şekilde belirmesi.

Unutmamak gerekir ki, bu tip suikastlar düzenlemek son derece geniş bir istihbarat, güvenli haberleşme, uzun hazırlık ve çalışma gerektirir. Bunlar da hem büyük para, hem de bulundukları ülkelerin direkt yardımı yoksa bile göz yummalarıyla gerçekleşebilecek unsurlardır.

Belgrad olayından sonra bu Ermeni örgütünün Avrupa'da nerelerde rahat ettiği, yollanan mektuplar, edilen ihbar telefonlarıyla açıkça ortaya çıkıyor "Atina, Lefkoşa ve Paris".

Hele 6 Mart tarihli (yani Belgrad cinayetinden üç gün önce) Yunan Akropolis gazetesinde Atina'daki Ermeni toplumu ileri gelenlerinin verdikleri demeçler birçok yönden düşündürücüydü. Yunan gazetesinin konuştuğu liderler açıkça, "Türk diplomasisinin en iyilerini vurup Türkiye'ye diz çöktüreceğiz... Şimdiden hata yapmaya başladılar bile. Üstelik artık Dışişleri Bakanlığı memur bulmakta dahi güçlük çekiyor. Dışarıya adam yollayamaz oluyor" diyorlardı.

Bu demeçte işaret edilen hedef üç gün sonra Belgrad'da vuruldu.

Diğer düşündürücü yönü de Yunan hükümetinin Ermenilerin böylesine rahatça hareket etmelerini, demeçler verip amaçlarını açıkça anlatmalarını giderek artan bir hoşgörüyle karşılamasıdır. Yunanistan Ermeni terör örgütlerine bugünkü tutumuyla açıkça moral ve muhtemelen lojistik destek de sağlayarak her öldürülen Türk diplomatının da sorumluluğunu üzerine almaktadır.

Bu leke de kolay kolay silinemeyecek, bir gün gerçekleşmesi düşlenen Türk-Yunan yakınlaşmasına yeni gölgeler düşürecek ve bunlardan da önemlisi Türk toplumu Atina'nın bu düşmanca yaklaşımını kolay unutmayacaktır.

Aynı durum kendini insan hakları ve ezilmiş toplumların koruyucusu gibi görme hastalığındaki Fransa için de geçerlidir.

Mehmet Ali Birand'ın dışında Cumhuriyet yazarlarından ve Ermeni terör örgütleriyle alakalı yazılarıyla tanınan Uğur Mumcu da Galip Balkar olayını "Gözlem" adındaki köşesine taşımıştı.  11 Mart 1983 tarihli yazısında Mumcu şunları söylemektedir:

Ermeni teröristlerin Türk diplomatlarına karşı yeni bir saldırı düzenleyecekleri Avrupa polisince biliniyordu. Bu yüzden, Avrupa'nın birçok kemlerinde özellikle son günlerde alınan önlemler artırılmıştı. Ermeni teröristler, alınan bu önlemleri görünce saldırıyı, hiç umulmayan bir ülkede düzenlediler.

Sosyalist ülkeler, Batı ülkelerine göre bu açıdan daha güvenliydiler. Türk diplomatlarına -Bulgaristan dışında- herhangi bir saldırı olmamıştı. Teröristler, belki bu yüzden, bu kez Belgrad'ı seçtiler.

Batı başkentlerindeki diplomatlarımızın zırhlı arabaları var. Zırhlı arabaları olduğu gibi ayrıca, kendilerini polis arabaları izlemektedir. Bunların dışında, büyükelçiliklerin iç kapılarında ve büyükelçilerin arabalarında Türk polisler de bulunmaktadır.

Hiç şüphesiz bu önlemler, Ermeni teröristler için caydırıcı etki yapmıştır. Belki bu yüzden Ermeni teröristler bu tür önlemlerin alınmadığı alınmasına gerek görülmediği başkentleri seçmişlerdir. Belgrad saldırısı bunu gösteriyor.

Terör, yaygın, yaygın olduğu kadar sinsi ve kaynakları henüz yeterince saptanmamış bir çeşit dünya savaşıdır. Türkiye, özellikle 1975 yılından bu yana, bu sinsi, bu yaygın saldırının baş hedeflerinden biridir. İçerideki ideolojik görüntülü silahlı çatışmalardan, dışarıda Ermeni saldırılarına kadar uzanan terör çemberi, Türkiye’yi Türk demokrasisini tam bir kıskaca alma hesabı içindedir. 

Böylesine sinsi, böylesine yaygın bir savaşa karsı, tıpkı meydan savaşlarının askeri taktik ve stratejileri gibi saldırı ve savunma planları yapmak gerekir. Bunun ilk koşulu da bu konularda istihbarat çalışmaları yapılmasıdır.

Kimdir bu Ermeniler?. Bunların mail destekçileri kimlerdir?. Bu silahları nerelerden almaktadırlar?. Bu saldırıları kimler planlamaktadır?. Ermeni teröristlere, bu taktikleri verenler kimlerdir?

Bütün bunlar, beylik sözlerle açıklanamaz. Yine bütün bu konular, ideolojik koşullandırmalarla yorumlanamaz. Önce, bu konularda tam bir istihbarat, yapılmalı, daha sonra devlet çapında neye kurar verilecekse, ona karar verilmelidir.

Ermeni terörü başladığı andan bu yana "Acaba bu saldırılar Türkiye’de yaşayan Ermeni kökenli yurttaşlarımıza 6-7 Eylül benzeri bir saldırı düzenlensin diye mi yapılıyor" diye kuşkulanmaktan kendimizi alamıyoruz. Amaçları Türkiye'de kendi hallerinde yaşayan Ermeni kökenli yurttaşlarımızı tedirgin etmek ve onlara karşı bir saldırı düzenletip, Türkiye'yi dünya ulusları önünde "ırkçı bir devlet" görünümüne sokmaktır.

Türkiye'de bir Ermeni sorunu yoktur. Bugün için böyle bir sorun yoktur, dün de böyle bir sorun yoktu, yarin da böyle bir sorun olmayacaktır. Öyleyse, bu Ermeni teröristlerin amaçları nedir?.

Türkiye’den bir toprak parçası koparmaya güçleri yetmez. Bunu kendileri de bilir. Yurt dışında işbirliği yaptıkları diğer ayrımcı güçlerle, aynı toprak parçaları üzerinde hak ileri sürdüklerini de bilirler. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti yüz seçkin diplomatının alçakça öldürülmeleri ile de çökmez?. Bütün bu olgular, Ermeni teröristlerinin Türkiye'den toprak koparmaktan çok Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bu aşamada zayıf düşürmek olduğunu göstermiyor mu?.

Bu amaçlarına hiçbir zaman ulaşamayacaklarını, kanlı katiller kadar onların destekçileri de bilir.

Ermeni terörü, bütün dünyanın yakındığı "uluslararası terör"ün en azgın kanatlarından biridir. Dünya çapında dün alınmasında gecikilen önlemler, bugün alınmalıdır. Yoksa, "uluslararası terör"den yakınmaya kimin ne hakkı olur?

5. Büyük Bir Hüzün: Galip Balkar'ın Cenaze Töreni

Yugoslavya'da iki Ermeni terörist tarafından ağır yaralanan ve tüm ihtimama rağmen kurtarılamayan şehit Büyükelçimiz Galip Balkar'ın cenazesini almak üzere, ondan önce Belgrad'da büyükelçimiz olan ve halen Müsteşar Yardımcısı olan Büyükelçi Hikmet Özkan Belgrad'a gönderildi. Yugoslavya'da da çok sevilen ve sayılan Balkar için önce Belgrad'da bir tören yapılacaktır, daha sonra Yugoslav hükümetinin tahsis edeceği bir özel uçakla cenaze Ankara'ya getirilecektir. 

Ermeni teröristlerce şehit edilen Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'ın cenazesi 14 Mart günü saat 11.00'de Belgrad Türk Büyükelçiliği önüne getirildi. Burada meslektaşları son saygı görevlerini yerine getirdiler. Daha sonra Belgrad Camii'ne nakledilen cenazenin namazı kılındı ve resmî tören yapılması kararlaştırılmış olan Belgrad Askeri Havaalanı'na getirildi. Törende Yugoslavya Başbakanı, Dışişleri Bakanı, devlet ricali, kordiplomatik ve Türk büyükelçilik mensupları hazır bulundular. Yugoslav Dışişleri Bakanı Mojsov alanda bir konuşma yaptı, ülkesinin bu olaydan duyduğu üzüntü ve tepkiyi dile getirdi. Balkar'ın kişiliğini ve iki ülkenin dostluğuna katkılarını belirtti. Resmî cenaze töreninden sonra özel olarak tahsis edilen Yugoslav uçağı Ankara'ya hareket etti. 

Cenazeyi Esenboğa Havaalanı'nda Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Ercüment Yavuzalp, bakanlık müsteşar yardımcıları, genel müdürler ve merkezde görevli çok sayıda Türk diplomatı karşıladılar. Cenaze ile birlikte gelen Yugoslavya Dışişleri Bakan Yardımcısı Momsilo Yücekoviç İlter Türkmen'e hükümetinin başsağlığı dileklerini ilettikten sonra Türkmen de "Yugoslav hükümetinin olaydaki tutumundan dolayı" teşekkürlerini bildirdi.

Galip Balkar'ın cenazesi 15 Mart günü saat 12.15'te Başbakanlık önünde başlayan devlet töreninden sonra Maltepe Camii'ne götürüldü ve cenaze namazının kılınmasından sonra Şehitlik'te toprağa verildi.

Başbakanlık önündeki törene Cumhurbaşkanı adına Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, MGK adına Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Uruğ, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Öztorun, MGK Genel Sekreter yardımcıları Orgeneral Necip Toruntay, Korgeneral Nusret Toslu ve Fikret Oktay, Danışma Meclisi Başkanı Dr. Sadi Irmak, Başbakan Ulusu ile hükümet üyeleri, Yugoslavya'dan hükümet adına törene katılmak üzere uçakla gelen Dışişleri Bakan Yardımcısı, Protokol Genel Müdürü, İçişleri'nden iki üst düzeyde yetkili, askeri ve mülkî erkân, şehit Balkar'ın yakınları, Dışişlerinin hemen tüm mensupları, yabancı ülkelerin temsilcileri ve kalabalık bir halk kitlesi katıldı.

Balkar'ın bayrağa sarılı tabutu önce Başbakanlık Önündeki katafalka konuldu, bundan sonra Oramiral Tümer, Orgeneral Celasun ve Başbakan Ulusu, Balkar'ın teyzesi Nazlı Başar'a, dayısı Fikret Semizoğlu'na ve kuzeni Süleyman Dirvana ile yakın akrabaları olan Necla Köseoğlu ve Neriman Merter'e giderek başsağlığı dilediler.

Saat 12.15'te şehit Büyükelçimiz için saygı duruşu yapıldı. Daha sonra Dışişleri Bakanı Türkmen ile Balkar'ın döneminden olan Büyükelçi Aydın Alacakaptan birer konuşma yaptılar.

Konuşmasına Galip Balkar'ın yeteneklerini, insanlığını ve devlete hizmet anlayışını överek, onun değerlerini sayarak başlayan Dışişleri Bakanı, Ermeni saldırısına karşı gerek Yugoslav polisi ve yetkililerinin, gerekse halkının gösterdiği içten tepkiye, Ermenilerin derhal yakalanmasıyla sonuçlanan ciddi devlet anlayışına, hastanede Balkar'ı kurtarmak için sarf edilen çabalara ve nihayet şahadeti üzerine Belgrad hükümetinin özel uçak tahsis etmesi, özel bir heyet göndermesi, Başbakan'ın Belgrad'daki törende konuşması ile ortaya çıkan dostluk ve sempatiye şükranlarını belirtti ve "Türk milleti, Yugoslavya halkının bu asil davranışını unutmayacaktır". dedi.

Ermeni teröristlerce Belgrad'ta şehit edilen Büyükelçi Galip Balkar'ın adının yaşatılması için Brüksel'deki NATO merkezinde bir toplantı odasına adı verildi. Şehit Büyükelçi Balkar, Belgrad'a tayin olmadan önce Brüksel'deki NATO Daimi Temsilciliğimizde müsteşarlık görevini yürütmüştü.

Bunun dışında Yugoslavya Cumhurbaşkanlığı Kurulu tarafından şehit büyükelçimiz Galip Balkar'a da madalya verilmiştir. Madalya, 31 Mart 1983 günü törenle Türkiye'nin Belgrad Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı Ömer Zeytinoğlu'na tevdi edildi. Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'nda düzenlenen törenle Dışişleri Bakan Yardımcısı Zdenko Svete tarafından verilen "Kordonlu Yugoslav Bayrağı Madalyası" bakan düzeyindeki yabancı devlet adamlarına tevdi ediliyor.

6. Olayın Soruşturulması ve Katillerin Yargılanması 

Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Büyükelçi Galip Balkar'a 9 Mart 1983 tarihinde silahlı saldırıda bulunan Ermeni teröristlerden Kirkor Levonyan ağır yaralı olarak ele geçirilmişti. Diğer terörist Alexander Elbekyan ise bir kadının kullandığı bir otomobille kaçmayı başarmıştı.

Saldırının hemen ardından Yugoslav polisi olağanüstü güvenlik önlemleri alarak, Belgrad'a tüm giriş ve çıkış yollarını kapadı. Bu arada olayın ardından Belgrad Havaalanı'na inen uçaklardan yolcuların dışarı çıkmalarına izin verilmediği ve Belgrad Havaalanı'nın ulaşıma kapatıldığı bildirildi.

Belgrad polisinin yoğun çalışmaları sonunda olaydan sekiz saat sonra diğer terörist Elbekyan da yakalandı. Elbekyan, bir Yugoslav'ın ihbarı üzerine Belgrad dışındaki Novisad tren istasyonunda yakalandı. Belgrad Polis Müdürü Branko Kostic ise yaptığı açıklamada, polisin bir ihbarı değerlendirerek Belgrad dışındaki Novisad tren istasyonuna düzenlediği yıldırım baskını sonucu, Ermeni teröristin yakalandığını bildirdi. Kostiç, polisin teröristin aniden atılarak silahına davranmasına fırsat vermeden kıskıvrak ele geçirdiğini belirtti.

Yakalandıktan sonra getirildiği emniyet müdürlüğünde, teröristin yüzünün korkudan bembeyaz kesildiği, başının önüne eğik ve panik içinde oluğu polis tarafından açıklandı. Elbekyan konuşmama hakkını kullanmaktadır. 

Yugoslav polisi, olay sırasında yaralı olarak yakalanan Kirkor Levonyan'ın elindeki çantadan çıkan belgeler sayesinde saldırganların kimliklerini saptadıklarını açıkladı. Ayrıca polis suikasttan sonra teröristlerin fotoğraflarının gazetelerde ve televizyonda yayınlanmasından sonra halktan büyük ölçüde destek gördüklerini ve alınan bir ihbarı değerlendirerek teröristin yakalandığını ifade etti.

Ermeni terörist Levonyan'ı vurarak yakalanmasını sağlayan polisin "Parlamento Koruma Polisi"nde görevli olduğu açıklandı. Olay yerinden geçerken, suikastı görerek silahı ile müdahale eden polis bir maaş ikramiye ve takdirname ile ödüllendirildi. Polisin kimliği  ise güvenlik nedenleri ile gizli tutulmaktadır.

Yugoslavya'da devlet adamları ve diplomatlara karşı girişilen suikastlarda teröristler genellikle ölüm cezasına çarptırılıyorlar. Kurşuna dizilerek yerine getirilen ölüm cezası ise, hafifletici nedenler olursa, 20 yıl ağır hapse çevriliyor. Zira Yugoslavya'da ömür boyu hapis cezası verilmiyor. En yüksek hapis cezası 20 yıl oluyor. Adalet Bakanlığı yetkilileri Türkiye ile Yugoslavya arasında köklü dostluk bağlarının bulunduğunu söyleyerek "Bu nedenle suçlular en ağır şekilde cezalandırılacak. Yugoslav devleti taviz vermeyi asla düşünmez, ama misillemenin de göz önünde bulundurulması kaçınılmaz" dedi. Bu sözlerden Yugoslavya'nın da Ermeni teröristlerden çekindikleri ortaya çıkmaktadır. 

Yugoslav Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Sveislav Vujoviç, Belgrad Büyükelçimiz Galip Balkar'a suikast yapan iki Ermeni teröristinin Belgrad Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacaklarını söyledi. Dışişleri sözcüsü, Türkiye ile Yugoslavya arasında 1973 yılında imzalanan bir anlaşma olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye ile bu anlaşma gereğince diplomatlarımıza karşı girişilen suikastlarda faillerin istendiğinde iadeleri öngörülüyordu. Ancak iki Ermeni terörist Balkar ve şoförünü vurmakla kalmamışlar, bir Yugoslav öğrenciyi öldürmüşler ve iki Yugoslav vatandaşının da ağır olarak yaralanmasına neden olmuşlardır. Bu nedenle bu teröristlerin Türkiye'ye gönderilmeleri bu durumda söz konusu olamaz.".

Yugoslav yetkililer, yakalanan iki Ermeni teröristin duruşmaların ancak yaralı teröristin iyileşmesinden sonra başlayabileceğini bildirdiler. Belgrad savcılığı, teröristlerin halen polis gözetimi altında tutuklu bulundurulduklarını, polis tarafından olayı anlatan dosyanın kendilerine gönderildikten sonra mahkemeye sevk dosyasının hazırlanacağını bildirdi. Yugoslav polisi, Türk Büyükelçisi'nin hareketlerinin önceden saptanıp bu iki Ermeni suikastçıya bildirildiği ve bu iki kişiden başka suçu planlayanların bulunduğu konusunda soruşturmayı yoğunlaştırmış bulunuyor. 

Balistik araştırma sonunda, Balkar'ın ölümüne neden olan iki kurşunun, yaralı ele geçirilen terörist Levonyan'ın silahından çıktığı saptandı.

İki Ermeni teröristin üzerinde bulunan uçak biletlerinden Beyrut'tan Romanya'nın başkenti Bükreş'e, oradan da trenle Belgrad'a 80 kilometre uzaklıktaki Novisad kentine geldikleri saptandı. Bazı tanık ifadelerine göre, iki terörist Novisad kentinde Yugoslav kadınlar arasında arkadaş edinmeye özen gösterdiler. 18 Şubat'ta Novisad'a geldikleri belirlenen teröristler daha sonra 6 Mart'ta da Belgrad'a gelerek Splendid Oteli'ne yerleştiler. Teröristlerin Novisad'daki ikametleri sırasında Belgrad'a gelip gelmedikleri ise saptanamadı.

Suikasttın sonra kaçmayı başaran Alexander Elbekyan'ın olaydan habersiz Yugoslav bir kadın tarafından otomobille Novisad'a götürüldü. Yugoslav polisi, otomobili kullanan Yugoslav kadını arıyor. Kaçan terörist Elbekyan'ın Novisad'dan Romanya sınırı yakınlarındaki Vrsaç kentine gitmek isterken yakalandığına dikkat çekilerek, büyük bir olasılıkla Bükreş'e gitmek istediği de bildirilenler arasında yer alıyor.

Yaralı olarak yakalanan Kirkor Levonyan ve daha sonra Novisad'da yakalanan Elbekyan'ın üzerinde dönüş tren biletlerinin de bulunduğu bildirildi. Bundan teröristlerin suikasttan sonra yakalanmayı akıllarına bile getirmedikleri anlaşılıyor. Polis yetkililerinden alınan bilgilere göre, teröristlerin sahip oldukları silahlar dokuz milimetrelik ve İspanyol yapısı.

Olaydan yaklaşık altı ay sonra Eylül 1983'te mahkemeye çıkan iki terörist, 23 yaşında Krikor Levonyon ile 21 yaşındaki Alexander Elbekyan tutuklandılar. Savcılığın hazırladığı iddianamede Elbekyan, saldırıdan sonra kaçmasını önlemeye çalışan bir Yugoslav öğrenciyi öldürmek, Levonyan ise, kalabalık arasından kaçarken kendisini yakalamaya çalışan yine Yugoslav vatandaşı emekli bir albayı ağır yaralamakla suçlandı. İki ermeni terörist adı açıklanmayan bir cezaevinde götürüldü. 

6 Aralık 1983'te iki Ermeni teröristin yargılanmasına başlandı. 9 Aralık tarihli duruşmada Ermeni terörist Krikor Levonyan'ın ifadesinin dinlenmesine devam edildi. Terörist Levonyan, "Balkar'ı, Ermeni aleyhtarı eğilimleri nedeniyle öldürdüm. Balkar, özellikle Birleşmiş Milletler'de yaptığı açıklamalarda Ermeniler aleyhinde sözler sarf etmişti" dedi. Yugoslavya'ya karşı herhangi bir kötü niyetleri olmadığını iddia eden Ermeni cani, "Sadece Balkar, Belgrad Büyükelçisi olduğu için olay burada oldu. Washington, ya da Moskova'da olsaydı, kendisini orada da bulurduk" dedi. 

Bir sonraki günlerde Ermeni teröristlerin duruşmaları devam edecektir. 13 Aralık tarihli duruşmada Krikor Levonyan, Türklere karşı girişilen saldırıların devam edeceğini öne sürdü. Levonyan ayrıca Galip Balkar'ı öldürme planını Elbekyan ile birlikte bir üçüncü kişinin de katkısıyla hazırladıklarını söyledi. 

14 Aralık tarihli duruşmada ise iki Ermeni terörist Krikor Levonyan ve Rafi Elbekyan, Türk Büyükelçiliğindeki bir başka görevliyi daha izlediklerini itiraf ettiler. Levonyan, diğer Türk yetkilinin, Büyükelçi Galip Balkar'ın öldürülmesi ile ilgili olarak izlendiğini söyledi, fakat izledikleri yetkilinin kimliğini açıklamadı. Levonyan ayrıca ayni duruşmada saldırı sırasında bir Yugoslav öğrencinin ölmesi ve bir albayın da yaralanmasından büyük üzüntü duyduklarını, bu olayın örgüt "çıkarları aleyhine" olduğunu söyledi.

Bir sonraki günlerde duruşmalar devam etti ve yaklaşık 40 kadar tanık dinlendi. 27 Ocak 1984 tarihli duruşmada, mahkeme 20 Şubat'a ertelendi. Belirtildiği üzere 20 Şubat'ta mahkeme tekrar başladı. Öğle saatlerine kadar süren duruşma sonunda, 6 kişiden oluşan mahkeme heyeti, teröristler tarafından ağır yaralanan ve olay gününden beri hastanede bulunan emekli Yugoslav albayının tanık olarak dinlenmesini kararlaştırdı. Emekli albayın, terörist Levonyan'ın tabancasından çıkan kurşunlarla kötürüm kaldığını belirten mahkeme heyeti, bu nedenle, albayın heyet ve avukatlar tarafından Belgrad Askerî Hastanesi'nde dinlenmesine karar verdi.

Duruşmada ayrıca albayın kötürüm kalmasına neden olan ikinci kurşunun kimin tarafından atıldığı araştırıldı. Yugoslav balistik uzmanı, mahkeme heyetine emekli albayın olay sırasında üzerinde bulunan pardösüsü üzerinde geniş izahatlarda bulundu ve ikinci kurşunun da Levonyan'ın silahından çıktığını söyledi. Teröristlerin avukatları tarafından, mahkemenin gereksiz şekilde uzatılmak istenmesi ve balistik uzmanının soru yağmuruna tutulması üzerine, mahkeme hakimi Tomislav Sekulariç, gereksiz soru sorulmamasını istedi. Balistik uzmanının pardösü üzerindeki kurşun deliklerini göstererek, izahat vermesi sırasında, terörist Levonyan, kendi ceketinde de iki tane delik bulunduğunu ve balistik uzmanının bunları araştırmasını istedi. Bunun üzerine teröristlerin avukatları, Levonyan'ın ceketinin de mahkeme heyetine gösterilmesini talep ettilerse de bu istekleri, Yugoslav hakim tarafından reddedildi.

Duruşmayı, bir aydan beri Belgrad'da bulunan "Ermenilere Yardım Komitesi"ne mensup biri kadın olmak üzere, iki Ermeni de izledi. Ermeniler yine eli kanlı canilerinin serbest bırakılması ya da en azından daha az ceza alması için uğraşmaktadırlar.  

21 Şubat'ta Galip Balkar'ın katilleri iki Ermeni teröristin yargılanmalarına, teröristler tarafından ağır yaralanan emekli albayın tedavi altında tutulduğu askeri hastanede tanık olarak dinlenilmesiyle devam edildi. Altı kişilik hakimler heyeti, avukatlar ve bir sekreterden oluşan mahkeme heyeti, emekli albayı hastane odasında dinledi. Olay sonrasında verdiği ilk ifadeyi tekrarlayan emekli albay, Türk büyükelçisinin vurulmasından hemen sonra Kirkor Levonyan'ın beline sarıldığını söyledi. Ermeni teröristin sol elinde tabanca olduğunu belirten emekli albay, Levonyan'ın kendisine iki el ateş ettiğini tekrarladı. Levonyan'ın tabancasından çıkan kurşunlardan birinin bel kemiğine geldiğini de ifadesine ekleyen emekli albay, "Bana Levonyan adındaki Ermeni sol elindeki tabancayla iki el ateş etti" dedi.

Mahkeme Başkanı Tomislav Sekulariç, Levonyan'ın sadece bir el korkutmak amacıyla ateş ettiğini söylediğini belirtmesi üzerine, emekli albay beline sarıldığı teröristin korkutmak amacıyla değil, doğrudan doğruya kendi üzerine iki el ateş ettiği vurguladı. 

24 Şubat tarihli duruşmada Mahkeme Başkanı Sekulariç, bir önceki duruşmada avukatların ortaya attıkları iddiaların tutarsız ve asılsız olduğunu, mahkemenin bunları inceleyerek vakit kaybedemeyeceğini belirterek, "Yugoslav öğrencinin Elbekyan tarafından öldürüldüğünün balistik raporlarıyla belirlendiğini" söyledi. Yeni olmayacağını kaydeden yargıç, bu nedenle istemin kabul edilmediğini bildirdi.

Daha sonra Yargıç Kirkor Levonyan'a savunmadan önce son soru veya önerisi olup olmadığını sordu. Balkar'ın katili soruyu Sırpça yanıtlayarak, "önce avukatlarımla görüşmek istiyorum" dedi. Bunun üzerine duruşmaya 20 dakika ara verildi. Aradan sonra söz alan Levonyan, kendisine birden fazla sivil polisin ateş ettiğini ileri sürdü. 7.65 mm.'lik bir tabancayla vurulduğunu, oysa ceketindeki bazı mermi deliklerinin bu çapta olmadığını iddia edip uzmanların incelemede bulunmasını istedi.

Alexander Elbekyan ise sorgu yargıçlığınca alınan ilk ifadesinin tercümanı tarafından yanlış olarak tutanaklara geçirtildiği, söyleyerek "Bu nedenle ilk ifademi reddediyorum" dedi. Mahkeme heyeti her iki Ermeni teröristin isteklerinin reddini kararlaştırırken duruşmayı savcının mütalaasının okunması için pazartesi gününe erteledi.

Duruşmalarla ilgili enteresan bilgiler de ortaya çıkmaktadır.  Yugoslav üniversite öğrencisini öldüren ve makam şoförü Necati Kaya'yı yaralayan Alexander Elbekyan'ın mahkeme tutanaklarına geçen ifadesinde, "Annem beni buraya Türkleri öldürmeye gönderdi. Annemden çok korkuyorum. Olayda bir Yugoslav öldü, şimdi anneme ne diyeceğimi bilemiyorum" dediği yer alıyor. Ayrıca olayda Ermeni terörist Elbekyan tarafından öldürülen Yugoslav öğrencinin ailesi ise, duruşmalara katılmamaktadır. Bir yıl önce oturdukları evden başka bir kente taşındıkları bildirilen aileye, Ermenilere Yardım Komitesi'nin, teröristlerden davacı olmaması için büyük paralar ödediği ileri sürülmektedir. Duruşmalarda tanık olarak dinlenen makam şoförü Necati Kaya ise, duruşma yargıcının, "Olayda yaralandığın için tazminat istiyor musun?" sorusunu, "Suçsuz kimseleri öldürerek kazandıkları pis paralardan istemiyorum" diye yanıtlamıştı.

27 Şubat 1984'te Ermeni teröristlerin duruşması yeniden başladı. Duruşmada mahkeme başkanı yargıç Tomislav Sekulariç, savcı Danila Nanaviç'ten karar öncesi değerlendirmesini okumasını istedi. Beş saat süren mütalaasında savcı, "Olayın politik bir yön taşımadığını" vurguladıktan sonra, iki Ermeni terörist Kirkor Levonyan ile Aleksander Elbekyan'ın adî suçlu olduklarını belirtti. "İki Ermeni, terör yaratmak için Türk Büyükelçisi Galip Balkar'ı öldürmüşler, şoförü Necati Kaya'yı da yaralamışlardır" şeklinde konuşan savcı, teröristlerin daha önceden olayda kullandıkları silahlarla çok iyi terör eğitiminden edindikleri maharetleri Yugoslav halkına karşı da gösterdiklerini kendilerine engel olmak isteyen bir Yugoslav gencini öldürdüklerini ve bir emekli albayı da yaraladıklarını belirtti.

Savcı Danila Nanaviç, mütalaasının ceza istemi kısmında da şunları söyledi: "Teröristlerin eylemlerini çok bilinçli bir şekilde planlayarak uygulamaları nedeniyle, iki teröristin Yugoslav sivil yasalarına göre en yüksek cezaya çarptırılmalarını istiyorum." Yugoslav sivil mahkemelerinde en yüksek ceza olarak 20 yıl ağır hapis cezası verilebiliyor, ömür boyu hapis cezasının olmadığı Yugoslavya'da ölüm cezası ancak askerî mahkemeler tarafından veriliyor ve bu ceza da kurşuna dizilmek suretiyle infaz ediliyor.

Bu arada Ermeni terörist Kirkor Levonyan'ın tam teşekküllü bir hastanede ameliyat olma isteği beş kişilik doktorlar heyeti tarafından reddedildi. Beş kişilik doktorlar heyeti başkanı Vukosav Vuckovic, Ermeni teröristin sağlık durumunun eskiye oranla çok iyi olduğunu belirterek, "Levonyan hayati tehlikeyi atlattı. Ancak bütün yaşamı boyunca kötürüm kalacak" dedi.

Bu arada iki Ermeni katilin yargılandığı Yugoslavya'nın başkenti Belgrad Ermenilere Yardım Komitesinin de karargahı haline geldi. Paris ve Atina yardım örgütlerinden gelen Ermeni'den ise ancak ikisine duruşmaları takip etme izni verildi.

1 Mart ve 2 Mart tarihli duruşmalarda Ermenilerin 40 bin dolara tuttukları Ermeni katillerin dört avukatının savunmaları tamamladı. Savunma avukatları, savcının Ermeni sanıklar için istemiş olduğu 20'şer yıllık ağır hapis cezalarını hafifletebilmek için her çareye başvurdular. Sanıkların, Yugoslav öğrenci Milivojeviç'i öldürme ve emekli Albay Brajoviç'i öldürmeye teşebbüs suçlarından beraatlarını talep ettiler. Milivojeviç'in ve Brajoviç'in sanık Elbekian ve Levonyan tarafından değil, Yugoslav polisi tarafından vurulmuş olduklarını iddia ettiler. Savunma avukatları, müvekkillerinin "terörist değil savaşçı" olduklarını ileri sürdüler. Savcının, Büyükelçi Galip Balkar'a karşı suikast eylemini "uluslararası terörizmin tipik bir örneği" olarak nitelendirmesini kabul etmediler Olaya bir başka açıdan bakılmasını; Türkiye Büyükelçisini öldürme ve şoförünü yaralama eylemlerinin, "Türkiye ile Ermeniler arasındaki tarihi çatışma dikkate alınarak değerlendirilmesini" istediler. Levonyan ve Elbekian'ın, "Türkiye ile Ermeni halkı, arasındaki savaşın üniformasız savaşçılar" olduklarını savundular. Avukatlar ayrıca savunmalarında Fransız devlet adamları ve edebiyatçılarının Ermeni davası konusunda verdikleri demeçleri okumak istemeleri üzerine Yugoslav Yargıç Tomislav Sekulariç, "Bu demeçler Yugoslavya'yı bağlamaz. Bunların burada okunmalarına da hiç gerek yok" dedi. 

Ermeni teröristleri yargılayan Belgrad Bölge Mahkemesinin son iki celsesi 5 Mart ve 6 Mart günleri yapıldı. 5 Mart günü yine savunma avukatlarına söz verildi. Avukat Srdja Popoviç, sanıkların Brajoviç ile Milivojeviç'i vurmakla ilgili suçlarının ispat edilemediğini, dolayısıyla bu suçlardan dolayı yargılanmamaları gerektiğini savundu. Levonyan ve Elbekian adlı iki Ermeninin çocukluklarından beri Ermeni davası için savaşmak üzere yetiştirildiklerini, bunların eylemlerinin "uluslararası terörizmin tipik bir örneği" olarak görülemeyeceğini iddia etti.

Savunma avukatlarından Veljko Guberina ise yargılamanın yürütülüş biçimini eleştirdi. Sanıkların gördüğü eğitime değinerek, bunlar için dava uğruna ölmenin şeref olduğunu söyledi, buna karşılık gördükleri terbiyenin yanlış olduğu, amaçlarına öldürerek, kuvvet kullanarak değil, sağ kalarak varabilecekleri yolunda bir beyanda bulundu. Guberina, sanıkların Büyükelçi Balkar ile şoförü vurduklarım kabul etti, ancak bunun nedeninin siyasi nitelikte olduğunu savundu

Bu konuşmalarıyla savunma avukatları Srdja Popoviç ve Veljko Gube rina, savunmalarını tamamlamış ve sözlerini bitirmiş oldular. Bundan sonra sanıklara söz verilecek, onlar da son sözlerini söyleyecek ve ondan sonra mahkeme keme kararını verecekti.

Savunma avukatlarının bu son konuşmaları, bazı Türk gazetelerinde haklı, bir tepkiyle karşılandı. Hürriyet gazetesi "Köpeklerin savunması yerine, terörizmin methiyesi yapıldı. YUGOSLAV AVUKAT ERMENİ KİNİ KUSTU.  Belgrad Büyükelçimiz Galip Balkar'ı şehit eden Ermeni katiller, 'Yüce emeller uğruna mücadele eden masum gençler' olarak gösteriliyor ve bunların serbest bırakılması isteniyordu. Yugoslav avukat Srdja Popoviç 'Berlin'de Talat Paşa'yı öldüren Ermeniler serbest bırakılmışlardı. Aynı şekilde müvekkillerimin de salıverilmesi gerekir' diyordu" diye yazmaktadır. 

6 Mart 1984 Belgrad suikastı davasının son duruşması yapıldı. Mahkeme, son sözlerini söylemeleri için teröristlerin kendilerine son sözü verdi. Sanık Levonyan bilinen Ermeni iddialarını abartarak tekrarladı. Sanık sandalyesini Ermeni propaganda kürsüsü olarak kullandı. Bağlı olduğu örgütün Ermeni haklarını tanıtmak için savaştığını, yalnız dünyaya dağılmış Ermeniler için değil, Türkiye’de ve Sovyetler Birliği'nde yaşayan Ermeniler için de savaş verdiklerini, soykırımı Türkiye'ye kabul ettirmek ve dünyaya anlatmak istediklerini, tüm Ermenilerin yaşayacağı bir Ermeni devleti kurmayı amaçladıklarını söyledi.

İkinci sanık Raffi Elbekyan da ayrıntıya girmeden aynı şeyleri tekrarladı. Suikast olayına hiç değinmedi. Hapishanede dövüldüğünü, ama şikayetçi olmadığını söyledi. Örgütünün amaçlarını anlatmak isteyince Mahkeme Başkanı, sadece dava ile ilgili hususlardan bahsetmesi gerektiğini hatırlattı. Elbekyan, yürüttükleri mücadelenin Türk Hükümetine ve Türk Hükümetinin temsilcilerine yönelik olduğunu söyledi. 

Mahkeme başkanı Ermeni teröristlerin duruşmalarda Ermeni propagandası yapılmasına izin vermedi. Zaten Ermeni teröristler, Yugoslavya'da istedikleri propagandayı yapamadılar. Kirkor Levonyan ve Alexander Elbekyan'ın Ermeni soykırımı iddialarına Yugoslav basını ilgi göstermedi. Yugoslav halkının da Osmanlı İmparatorluğu'nun işgali altında tutulduğunu ve ancak savaşarak özgürlüğüne kavuştuğunu sık sık tekrarlayan iki Ermeni katilin dört avukatı da savunma süresince mahkeme odasını tiyatro salonuna çevirdiler. Büyükelçimize giriştikleri silahlı saldırıda bir Yugoslav öğrencinin ölümüne ve emekli bir albayın da kötürüm kalmasına neden olan teröristlerin avukatları, savunmalarında Fransa'nın Ermeni politikasını göklere çıkararak, Yugoslavya'nın da bu politikayı örnek almasını istediler.

Bu arada Ermenilere Yardım Örgütü'nün Atina ve Paris'ten gelerek Belgrad'da toplanan üyeleri boş durmadılar ve Yugoslav ve yabancı basın mensuplarına yemek verdiler. Ermeni soykırımı hakkındaki iddialarını tekrarlayan Ermeniler, verilecek ceza ne olursa olsun, ortada bir Ermeni meselesi olduğu ve bu sorunun da hapis cezalarıyla çözülemeyeceğini iddia ettiler.

Belgrad Ağır Ceza Mahkemesi'nde üç aydan beri yargılanmakta olan iki ermeni terörist Kirkor Levonyan ve Alexander Elbekyan hakkında nihai karar, Galip Balkar suikastı yildönümünda yani 9 Mart 1984 günü verildi. Sonunda her iki terörist 20'şer yıl ağır hapse mahkum edildiler. Mahkeme heyeti başkanı Tomislav Sekulariç, cezanın saptanmasında katillerden Elbekyan'ın 21 yaşından küçük, Levonyan'ın ise sakat olmasının göz önüne alındığını belirterek, "Ceza verilebilecek en yüksek cezadır, aksi halde teröristlerin durumuna uyan maddeler uyarınca cezaları çok daha ağır olurdu" şeklinde konuştu.

Kararın açıklanmasından sonra Kirkor Levonyan elindeki yazılı bir bildiriyi okumak isteyince Yargıç Tomislav Sekulariç, "Kafi miktarda konuştunuz. Mahkemeyi daha fazla amaçlarınıza alet etmenize izin veremem" diyerek mahkemenin sona erdiğini söyledi.

Gerekçeli kararını üç bölüme ayıran Yargıç, Levonyan'ın Galip Balkar'ı öldürdükten sonra Yugoslav emekli albayını da öldürmek istediğini belirtti. Kaçmak isterlerken önlerine çıkacak engelleri ortadan kaldırmaya kararlı olan iki katilden Elbekyan'ın ise büyükelçilik makam şoförü Necati Kaya'yı öldürmek amacı ile ateş ettiğini ve kaçarken de kendine engel olmak isteyen Yugoslav öğrencisi Milijoviç'i de bilinçli olarak öldürdüğünü sözlerine ekleyen Yargıç Sekulariç, "İki katilin korkutmak için ateş ettikleri inanılmayacak bir ifade. Böylelikle kendilerini acındırma gayretine girerek mahkemeyi de yanıltmak istemişlerdir" dedi.

Kanlı saldırının ele başısı Levonyan ile Elbekyan'ın çocukluktan beri intikam duyguları içinde öldürmek üzere yetiştirildikleri de belirtilen gerekçeli kararda, "Galip Balkar, Ermenilere bir şey yapmamıştı, öldürüldüğü sabah her günkü işinin başına gidiyordu. Ama beyinleri yıkanmış bu iki Ermeni genci onu öldürdü" denildi.

Ermeni soykırımı iddialarının havada kaldığı da belirtilen Belgrad Ağır Ceza Mahkemesi kararında, Yargıç Sekulariç, "Levonyan yaptıklarının cezasını ömür boyu kötürüm kalmakla ve 20 yıl hapis cezasıyla çekecek. Elbekyan ise olay günü 21 yaşından küçük olduğu için 20 yıl hapse çarptırıldı. Aksi halde kendilerini daha ağır ceza bekliyordu. Biz burada Ermeni soykırımı iddialarını inceleyecek bir mahkeme değiliz. Bizim için önemli olan iki Ermeni gencinin işledikleri suçtur. Cezaları da buna göre saptandı" dedi. Ayrıca İki Ermeni teröristin cezalarının bitiminden sonra Yugoslavya'dan sınır dışı edilmeleri kararlaştırıldı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Yugoslav Mahkemesi'nin kararının "takdirle karşılandığını" bildirdi. Yapılan açıklamada, "Bu menfur olayın birinci yıldönümünde Ermeni katillerin layık oldukları cezaya çarptırıldıklarını öğrenmek bizim için teselli unsuru olmuştur. Yugoslav yetkili mahkemesinin duruşmayı ciddiyet ve dirayetle yürüterek sonuçlandırmış olması da ayrıca takdirle karşılanmıştır."

Dünyanın çeşitli ülkelerinde adaletin pençesine düşen tedhişçileri korumayı iş edinen "Ermeni Tutukluları Savunma Komitesi", Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'ı şehit eden iki Ermeni teröristin 20'şer yıl ağır hapse mahkûm olması üzerine Yugoslav adaletine dil uzattı. Komite ayrıca Galip Balkar'ın canilerinin 20'şer yıl hapis cezasına çarptırılmalarını protesto amacıyla Paris ve Lyon kentlerinde Ermenileri gösteri yürüyüşü düzenlemeye çağırdı.

Ermeniler, Atina'daki Yugoslavya Büyükelçiliği önünde dün bir protesto gösterisi düzenlediler. 50 kadar Ermeninin katıldığı gösteride. Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'ı şehit eden ve 20 yıl hapse mahkûm edilen teröristlerin serbest bırakılmaları istendi. Polis tarafından büyükelçilik binasına girmelerine izin verilmeyen "Ermeni Gençlik Örgütü" üyesi göstericiler, daha sonra herhangi bir olaya neden olmadan dağıldılar.

Fakat Yugoslav adaleti çok uzun sürmedi.  1987 Mayıs ayında 20 yıla çarptırılan Ermeni terörist Kirkor Levonyan, Yugoslav makamları tarafından serbest bırakıldı. "Ermeni Siyasi Tutuklularıyla Dayanışma Merkez Komitesi" tarafından Atina'da yapılan açıklamada Balkar'ı öldüren ve 1984 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Levonyan'ın, Harutyun Helvacıyan adlı bir Ermeni papazın çabalarıyla serbest bırakıldığı kaydedildi. Açıklamada teröristin serbest bırakılma nedenleri belirtilmedi. Ancak "Yugoslav makamlarının bu insani davranışı memnuniyetle karşılanmıştır" dendi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İnal Batu, Levonyan'ın serbest bırakıldığı haberi üzerine Ankara ve Belgrad'da Yugoslav Hükümeti nezdinde girişimlerde bulunularak açıklama istendiğini söyledi. Yugoslav yetkilileri ise Levonyan'ın Yugoslav dışına çıkmasına izin verilmesinin tek nedeninin tıbbi olduğu bildirdiler. Yugoslavların açıklamasında, teröristin vücudunun bir kısmının felçli olduğu, tedavisinin Yugoslavya'da mümkün olmadığı, hatta yaşamının devamı konusunda ciddi kuşkuları bulunduğu ileri sürüldü.

Yugoslav makamları, Levonyan'ı Ermenilerin elinde bulunan bir Yugoslav vatandaşını kurtarmak için serbest bırakıldığı yolundaki Ermeni kaynaklı iddiaların da kesinlikle asılsız olduğunu Ankara'ya ilettiler. 

Yugoslavya, Büyükelçimiz Galip Balkar'ı şehit eden Ermeni katillerin yakalanması, yargılanması ve mahkum edilmesinde örnek bir tutum sergilemiş ve Türkiye'nin takdirini, teşekkürünü kazanmış idi. Bu defa ise tam ters bir yola sapmıştır. Sağlık bahanesiyle Ermeni katil Harutyun Kirkor Levonyan hapisten salıverilmiştir. Levonyan, Belgrad suikastının elebaşısıydı. Cezasını çekmesi gerekirdi. Ama 20 yıl yerine topu topu 4 yıl, 2 ay kadar hapiste kaldıktan sonra salıverilmişti. Böylece Ermenilerin tehditleri ve baskıları sonucu bir katil daha cezasını çekmeden serbest bırakıldı. Bu durumun yeni terör olaylarını ortaya çkaraca aşikardır.    

Levonyan'ın birkaç aylık ömrü kaldığı yolundaki Yugoslav iddiası da bu teröristin kendisi tarafından fiilen yalanlanacaktı. Hapisten salıverildikten sonra önce Yunanistan'a, oradan da Lübnan’a giden Levonyan'ın, Taşnak Ermenilerince düzenlediği çeşitli etkinliklere katıldığı dikkati çekiyordu. Örneğin 1 Ağustos 1987 günü Beyrut’taki Zavarian stadında Taşnak partisinin düzenlediği törene katılmıştı. Serbest bırakıldığı günlerde iki-üç ay içinde öleceği iddia edilen Levonyan daha uzun yıllar yaşayacaktı.

7. Ermeni Terörünün Sonucu: Galip Balkar Neden Öldürüldü? 

Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar, 9 Mart 1983 günü Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı'ndaki bir randevusuna makam otomobiliyle giderken, aracın kırmızı ışıkta durması üzerine iki kişinin saldırına uğradı.  Balkar ve makam şoförü Necati Kaya saldırganların açtığı yayılım ateşi sonucunda ağır yaralandılar. Bu arada olaya müdahale etmek isteyen bir Yugoslav genci ölürken bir kişi de yaralandı. Olay yerine gelen polis ile teröristler arasında çatışma başladı ve teröristlerden biri ağır yaralı olarak ele geçirildi. Büyükelçi hastaneye kaldırıldı. Saldırıyı Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları-Ermeni Devrimci Ordusu (JCAG-ARA) üstlendi. Balkar'ı vuran ve yaralı ele geçirilen Ermeni saldırganın kimliği Harutyan Kirkor Levonyan olduğu ortaya çıktı. Bu arada Yugoslav polisinin çalışmaları neticesinde Ermeni teröristlerden ikincisi Lübnan pasaportu taşıyan Raffi Alexander Elbekyan da olaydan sekiz saat sonra yakalandı. Ağır yaralanarak hastaneye kaldırılan Galip Balkar 11 Mart'ta hayata gözlerini yumdu. Yakalanan Ermeni teröristler 20'şer yıl hapse mahkum oldu. Gerekçeli kararda "Biz burada Ermeni soykırımı iddialarını inceleyecek mahkeme değiliz. Önemli olan 2 Ermeni gencinin işledikleri suçtur. Ceza buna göre saptandı" denildi. Yugoslav Yüksek Mahkemesi Galip Balkar'ın katillerinden Harutyan Levonyan'ın 20 yıllık cezasını onaylarken, diğer katil Rafi Elbekyan'ın cezasında 5 yıl indirime gitti. Fakat daha sonra Levonyan, tıbbi nedenler gerekçe gösterilerek 1987 Mayıs ayında serbest bırakıldı. Böylece azılı bir Ermeni katil daha cezasını çekmeden salıverilmiş oldu.

Olayı gerçekleştiren JCAG-ARA Ermeni terör örgütleri arasında  en tehlikeli olanı olarak ün salmıştı. JCAG-ARA da ASALA gibi 1975'te Lübnan'da Tasnaklar tarafından kuruldu. 1890 kurulan Taşnak komitesi günümüze kadar gelmektedir ve kuruluşundan itibaren terörle iç içedir. ASALA'nin 1975'te kurulduğunu Taşnaklar fanatik gençlerini bu örgüte kaptırma ihtimalinden dolayı JCAG-ARA'yı kurdular. Böylece Taşnak komitesi I. Dünya Savaşı'ndan sonra başlattığı Nemesis terör eylemlerini yeninden canlandırdı.

Ermenilere karşı yapılmış soykırımının intikamını almak ve uğradıkları haksızlıkları gidermek iddiasıyla ortaya çıkan JCAG-ARA'nın hedefleri şu şekildedir: "1- Türkiye'nin 1915 soykırımını tanımasını sağlamak ve Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etmek; 2- Türkiye'nin 1920 Sevr Antlaşması'nda öngörülen sınırlara dayalı Ermeni topraklarının iadesini temin etmek". 

JCAG-ARA'nın saldırıları 22 Ekim 1975'te Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunaligil suikastıyla başladı ve iki gün sonra 24 Ekim 1975'te Türkiye'nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez'in öldürülmesiyle devam etti. Cinayetler oldukça iyi hazırlanmış profesyonel eylemlerdi. JCAG 14 Temmuz 1983'ten eylemlerine ARA adı altında devam etti. JCAG-ARA'nın son eylemi Kasım 1986'da gerçekleşti. 

1973-1986 yılları arasında 158 eylem gerçekleştiren ASALA en büyük Ermeni terör örgütü olmasına rağmen JCAG-ARA'nın daha başarılı olduğu söylenebilir. JCAG-ARA'nın gerçekleştirdiği eylemlerde 36 ölüm, 12 de yaralama hadisesi yaşanmıştı. Ölenlerin 23'ü diplomatken sadece 1'i sivildi. ASALA'nın saldırılarında 43 sivilin öldüğü düşünülürse JCAG-ARA'nın eylemlerinin nokta operasyonlar olduğu daha açık görülür. Fakat JCAG-ARA arka planda kalmağı yeğlemiştir. ASALA'nın lideri Agop Agopyan ismini bütün dünya tanırken, JCAG-ARA'nın lideri (aynı zamanda Taşnak Partisi'nin de lideri) Hrarir Mahrukhiyan'ı kimse tanımamaktadır. Bu nedenle JCAG-ARA ASALA'ya göre daha karanlıkta kalan bir örgüt olmuştur. Birçok suikastı JCAG-ARA tertiplemişken hatta üstlenmişken, ASALA'nın parmağı aranmaya kalkışılmıştır. Esenboğa ve Orly baskınını hariç tutarsak diğer bütün önemli eylemleri JCAG-ARA gerçekleştirmiştir. Büyükelçilere karşı yapılan suikastların neredeyse tamamını JCAG-ARA üstlendi.

Şu bir gerçektir ki iddia ettikleri sözde soykırım olayının meydana geldiği 1915 yılında henüz dünyada bile olmayan Türk diplomatlarının öldürülmesi ne akli ne de insani duygularla açıklanamaz. Bu ancak intikam hissi ile beyinleri yıkanmış ve adeta canavarlaşmış bir takım kişilerin yapabileceği bir iştir.        

 

KAYNAKÇA

Süreli Yayınlar: 

Akşam

Cumhuriyet

Hürriyet

Milliyet

Tercüman

The Times

 

Kitap ve Makaleler: 

Armenian Terrorism: A Threat to Peace, Akdeniz University Research Center for the Study of Ataturk Reforms and Principles, Antalya, 1985.

ÇİTLİOĞLU, Ercan, Yedekteki Taşeron: ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997

GAZİGİRAY, A. Alper, Osmanlılardan Günümüze Kadar Vesikalarla Ermeni Terörünün Kaynakları, Gözen Kitabevi, 1982.

GUNTER, Michael M., "Contemporary Aspect of Armenian Terrorism", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press,  Ankara, ss. 103-147, 1984.

GUNTER, Michael M., Pursuing the Just Cause of Their People: A study of Contemporary Armenian Terrorism, Greenwood Press, New York, 1986.

HYLAND, Francis P., Armenian Terrorism: The Past, the Present, the Prospects, Westview Press, Boulder, San Francisco, Oxford, 1991.

KARAKOÇ, Ercan, Geçmişten Günümüze Ermeni Komiteleri ve Terörü, IQ Yayınları, İstanbul, 2009.

KÜRŞAD, Cengiz, "Ermeni Terörü", Osmanlı Yıldız Arşivi Tasnifi-Ermeni Meselesi, C. I, edt. Ertuğrul Zekâi Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989.

LAÇİNER, Sedat, Türkler ve Ermeniler Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, 2. bsk. USAK, Ankara, 2005.

LAQUEUR Walter, A History of Terrorism, Transaction Publishers, 2001.

LOWRY, Heath W., "Nineteenth and Twentieth Century Armenaian Terrosim: Threads of Conrinuity", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press,  Ankara,  ss. 71-83, 1984.

LÜTEM, Ömer Engin, "Ermeni Terörü", Avrasya Dosyası, Cilt:12, Sayı: 3, ss. 21-74, 2006.

STERLING, Claire, Uluslararası Terörizmin Perde Akası, terc. Oya Alpar, Yüce Yayınları, İstanbul, 1981.

URAS, Esat, Tarihte Emeniler ve Ermeni Meselesi, 2. bsk, Belge Yayınları, 1987