ERMENİ ÇETE REİSİ ANTRANİK OZANYAN
Her milletin kahramanları vardır. Kahramanlar mensup oldukları milletin karakterinin ifadesi şeklinde belirirler, çünkü fertleri kahramanlaştıran milletlerdir ve kahramanlar da milletlerin beklentileridir. Ermeni milleti kendi geleceğini başka milletlerin güçsüzleşmesi ve yok olmasında görmüştür. Bu durum hem Kafkasya’daki hem de Doğu Anadolu’daki tarihi olaylarla ispatlanmıştır.
Son yıllarda Ermeni diasporasında ve Ermenistan Cumhuriyeti’nde Antranik tutkusu görülmektedir. Antranik adına kitaplar ve makaleler yayınlanmakta, onun adını taşıyan internet siteleri açılmaktadır. Bu çalışmalarda Antranik, Ermenilerin Garibaldi’si, Robin Hood’u, Washington’u olarak nitelendirilerek Ermeni tarihinin dört önemli unsurundan birisi olarak değerlendirilmektedir.
Ermenilere göre tarihlerinin dört unsuru şunlardır: Papaz Mesrob, Ermeni Kilisesi, Ermeni İhtilal Çeteleri ve Antranik.
Antranik hakkında yapılan bu diaspora çalışmaları dışında Ermenistan Cumhuriyeti’nin çalışmaları da 2000 yılında yoğunlaşmıştır. Hükümet Paris’te bulunan Antranik’in mezarının Erivan’a taşınmasına karar vermiş, Antranik’in mezarı da özel bir delegasyon tarafından 15 Şubat 2000 tarihinde Erivan’a getirilmişti. Yeniden defin merasiminde Katolik II. Garegin şöyle konuşmuştur:
“Antranik ölümünden sonra bile diktatörlerin yüreğine korku salmıştır. Mezarın Paris’ten Erivan’a nakli Ermeniler için şan ve şereftir.”
Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan, Eçmiyadzin Kilisesi’ndeki bu törende, naklin Ermenistan için büyük bir olay olduğunu, Antranik’in hayalinin gerçekleştiğini belirtmiştir. 1999 yılında Antranik için gümüş hatıra paraları, kartpostallar bastırıldığı gibi Erivan’a da bir heykeli dikilmiştir.
Antranik’in yeniden defin töreni
Erivan’da dikilen Antranik Heykeli. Neden bu kadar önemli aşağıda göreceğiz.
Dünyadaki birçok Ermeninin kalbinde yaşayan, şiirlere ve marşlara konu olan bu Ermeni millî kahramanı General Antranik Paşa (!) kimdir? Bu ünvanları nasıl elde etmiştir? Antranik’in hayatı incelendiğinde, faaliyetlerinin Ermeni Meselesi ile büyük bir benzerlik gösterdiği anlaşılacaktır. Çünkü Ermenilerin geleceğini ilgilendiren en önemli olaylarda bir şekilde Antranik adına rastlanılmaktadır. Şimdi Antranik’in faaliyetlerinde Ermeni milletinin ve Ermeni İhtilal Hareketinin karakterini görelim.
ANTRANİK’İN İLK SİYASİ FAALİYETLERİ
Antranik, 1865 yılında Şebinkarahisar’da doğdu. Burada 1885 yılında kurulan ihtilâl hareketine ilk katılanlardan birisi olan Antranik, 1890’ların sonunda babası ile tartışan bir Türk’ü öldürmüş ve İstanbul’a kaçmıştı. İstanbul’da Hınçaklarla tanıştı ve bir Türk polis şefinin öldürülmesi işini üzerine aldı, bu cinayeti işledikten sonra Batum’a kaçtı. Antranik ilk cinayetini işlediğinde 17 yaşındaydı, İstanbul’dayken Ermeni sosyetenin Anadolu Ermenileri karşısındaki duyarsızlığına tanık oldu. İkinci cinayetini burada işledi. Ancak Antranik üçüncü cinayetini işleyerek buradan da kaçmayı başardı. Acımasız bir katilin ilk cinayetleri soğukkanlılıkla işlenmişti. Bu cinayetler, Ermeniler tarafından gurur kaynağı ve övünç sebebidir.
Bu tarihler Ermeni İhtilal fikirlerinin ortaya çıktığı tarihlerdi. İlk Ermeni İhtilâl partisi 1885’te Van’da kurulan Armenegan Partisi idi ve Ermeni milletinin özgürlüğünü sağlamak için şiddetten yaralanmak, kendilerini savunmaları amacıyla Ermeni köylülerini silahlandırmak gerektiğine inanıyorlardı. Antranik’in ilk girdiği Hınçak Partisi ise, Ermeni İhtilâlini Avrupa diplomasisini harekete geçirecek ve Ermeni sorununun siyasal çözümünü gerçekleştirecek bir araç olarak görüyordu. Buna rağmen 1887-1897 yılları arasındaki on yılın örgütlenme problemleri, ciddi teşkilatlanmayı engelledi. Bireyler ve küçük ihtilâlci gruplar arasında tam bir ideolojik birlik sağlanamadı.
1894’te Hınçakların tertip ettiği I. Sasun İsyanı, Osmanlı askeri güçleri tarafından bastırılmış fakat hükümetin bu bölgede çeşitli askeri tertipler almalarını gerektirmiştir. Bu isyanın tertipleyicisi Serop adında bir çete reisi idi. Hükümet bu bölgeye yeni askeri birlikler sevk etmiş İran ve Rus sınırını geçen silahlı Ermeni çetelerinin bu girişlerini önlemek istemiştir. Aslında Ermeni çetelerinin Sasun bölgesinde yoğunlaşmasını temin etmek kararı, Taşnakların I. Dünya Kongresinde alınmıştı. Bu toplantıda Sasun halkının silahlandırılması, Kilikya ve Dersim’i de içerisine alan ihtilâl organizasyonu çalışmalarının genişletilmesi kararı da alınmıştı. Bu kararlar doğrultusunda Antranik ve kırk silahlı adamı 16 Mayıs 1895’te Sarıkamış’tan Osmanlı sınırlarına girerek Sasun’a geçti. Burada Serop’un çetesine katıldı, ilk silahı ile burada tanıştı.
Antranik bu anı daha sonra şöyle anlatacaktır:
“Sahip olduğum silahların hiçbirisi, o eski silah kadar beni heyecanlandırmadı.”
Bir terörist ancak silahla yaşayarak, insanları katlederek mutlu olur, masum çocuklar ve kadınlar dahil…
Antranik’e ilk silahını veren ve çete olmasını sağlayan, binlerce masum insanın ölmesi ile sonuçlanan I. Sasun İsyanının tertipçisi Aghibur Serop. Doğudaki ilk Ermeni olaylarını başlatarak bütün kabahati Ruslar ve İngilizler sayesinde Osmanlı Devleti’ne yıkmaya çalışan komitacı Serop.
1897 yılından itibaren Taşnaklar Van ve Anadolu’daki çalışmalarını yoğunlaştırdılar. 1899 yılında Serop öldürülünce çeteler arasındaki yerini Antranik aldı. Onu çetelerin gözünde yücelten Serop’un intikamını alması oldu. Bölgenin Taşnak Komitesi Başkanı Hrayr’dı. Hrayr’a göre fedai savaşı faydasızdı ve boşu boşuna enerji ve çaba sarf etmekti, onun hedefi uzun vadede bir halk ayaklanması gerçekleştirmekti. Antranik ise, onun tam aksini düşünüyordu. O’na göre köylüler silahlandırılmalı ve mücadele edilmeliydi. Bu arada Osmanlı Hükümeti ile birlikte çalışan birçok Ermeni öldürüldü ve teşkilata katılmayanlar tehdit edildi.
Başlangıçta Hınçak Cemiyeti üyesi iken daha sonra Taşnak Cemiyeti’ne katılıp Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da Müslümanlarla Ermeniler arasında kargaşayı ve terörü başlatan, Taşnak Gazetesi Truşak’a yazılar yazan, Taşnakların Muş temsilcisi terörist Hrayr Dzhoghk. 1904 yılında Andranik ile başlattığı, masum Ermenileri dağa çıkarıp rehin aldıkları, II. Sasun isyanında Osmanlı askerlerine karşı savaşırken öldü.
1890-1896 yılları arasında Osmanlı üleşinin bütün bölgelerinde kanlı olaylar çıkaran, binlece masum insanın ölmesine sebep olan Taşnak çetelerinden bir grup flamaları altında.
ÇETE REİSİ ANTRANİK
Antranik’i Ermeni halkı arasında meşhur eden olay, Arak Manastırı’na çekilmesidir. Antranik 3 Kasım 1901’de adamlarıyla ve halktan da bazı kişilerle Sasun yakınlarında dağlık bir bölgede bulunan Arak Manastırı’na çekildi. Manastırda yetim çocuklar, öğretmenler ve diğer çalışanlar vardı. Ermeniler, yetimleri buradan almak için teşebbüste bulundularsa da Antranik bu talebi reddetti. Dört tabur Osmanlı askeri kaleyi kuşattı. Ermeni kaynaklarına göre kaleyi kuşatan 8.000 Türk askeri idi. 22 Kasım’da iki Osmanlı elçisi kaleye gönderildi.
Antranik’in masum insanları zorla rehin aldığı dağlık bölgedeki Arak Manastırı ve Kilisesi
Antranik çeşitli taleplerde bulundu, bölgede Ermeniler lehine düzenlemeler istedi. Antranik’in esas amacı, Avrupa’nın dikkatini bu bölgeye çekerek gerekli reformların yapılmasını temin etmekti. Gerçekten de Van’da bulunan Rus Konsolosu hemen Muş’a gelerek olayı yakından takibe başlamıştı. Bu sebeple Osmanlı askeri manastıra müdahalede bulunamadı.
Bitlis Valisi Hüsnü Bey ve Muş Komutanı Ferik Mehmed Ali Paşa 22 Kasım 1901’de İstanbul’a gönderdikleri raporda şu ilginç bilgiler veriliyordu:
“Antranik eşkiyasıyla birlikte iki yıldır bu bölgede birçok Müslümanı katletmiştir. Sasun Ermeni köylerine girerek Ermenilere çeşitli işkenceler yapmış böylece avane toplamıştır. Şu anda ovada sıkıştırıldığı için dağda bulunan manastıra çekilmiştir. Bu kadar ele girmiş iken yakalanmazlarsa Ermenilerin cüretleri daha da artacaktır. Fikirleri pek bozuk olan Muş Ermenileri bir yabancı görür görmez türlü türlü yalanlarla hükümet aleyhine konuşmaktadırlar, Rus konsolosu şu anda Muş’ta bu olayların sonucunu beklemektedir. Müsaade edin Antranik ve katil çetelerine karşı hareket düzenleyelim.” (Bu rapor Başbakanlık Osmanlı Arşivi Y.Mtv. 87/67 tasnifindedir.)
Tabii ki Rusya’nın baskısı altında olan Osmanlı Hükümeti harekete müsaade edemedi. Osmanlı askerinin müdahale edememesinden yararlanan Antranik bir gece adamları ile birlikte manastırdan kaçmayı başarmıştır. Bu olayın Ermeniler arasında dilden dile dolaşması sonucu Antranik şöhret bulmuştur. Bu olaydan kendisini sorumlu tutan Ferik Mehmet Ali Paşa ( Hüsrev Gerede’nin babası) Erzurum’da vefat etmiştir. Yine bu tarihlerde Rusların bölgeye müdahalesini isteyen Muş Ermenileri bunu kolaylaştırmak ve Rusların sempatisini kazanmak için Rus konsolosuna müracaat ederek Ortodoksluğa geçeceklerini bildirmişlerdir. Osmanlı Hükümeti, Antranik ile birlikte Ermeni köylerini dolaşan Rus konsolosuna onun bir katil olduğunu, Ermeni köylerini dolaşarak para, erzak ve elbise topladığını, vermeyenlerin katledildiğini bildirmiş ise de bu teşebbüsten bir netice alamamıştı. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi Y. Mtv).
Ruslar, bölgede hâkimiyeti sağlamak için Antranik’in bu bölgedeki çalışmalarını yakından takip etmiş, ona silah ve mühimmat yardımında bulunmuşlardır. Rus sınırını geçerken yakalanan bir Ermeninin üzerinde Rusların özel olarak Antranik’e gönderdikleri bir kalpakla sigara kâğıdı ve iskambil kâğıtları bulunmuştur (B.O.A.Y.Mtv.). Antranik ve çeteleri sık sık Rus ve İran sınırını geçerek bu devletlerden devamlı yardım görmüşlerdir.
Antranik’in çete reisi olarak ilk çekilen fotoğraflarından. Antranik, Kürt beyi Beşir Halil’in başını keserek öldürmeye karar verdi ve bunu yaptı da. Beşir Halil’in başını ailesinin gözleri önünde bizzat kesti ve göğsündeki Abdülhamid tarafından verilmiş madalyayı alarak kendi göğsüne taktı ve sonra bununla at üstünde bir hatıra fotoğrafı çektirdi. O zamandan ve bu madalyandan sonra arkadaşları Antranik’e “paşa” demeye başladılar. O madalya Beşir Halil’in babasına, 1895’teki Ermeni katliamlarında gösterdiği faydalardan ötürü verilmişti.
1902 baharında Taşnaksütyun Komitesi Sasun bölgesinde yeniden yapılanmaya gitti. Çetelerin bütün çalışmaları durduruldu ve 1902-1903 yılı propaganda ve yeniden oluşumla geçirildi; Sasun bölgesine silah ve insan yığınağı yapıldı. Antranik bu sırada Muş civarında Alvarınç isimli bir Ermeni köyünde saklı bulunuyordu. Konsoloslar Muş’a gelmişler bir olayın çıkmasını bekliyorlardı. Bu sebeple Osmanlı Devleti askerî bir müdahaleden çekiniyor, jandarma kuvvetleriyle olayı çözmeye çalışıyorlardı.
Antranik’e göre, başlatılacak isyan çok geniş bir bölgeyi, Van, Bitlis ve Muş’u içerisine almalıydı. Fakat bu teklif uygun bulunmadı ve Taşnak merkezinin isteği üzerine isyan yalnızca Sasun bölgesine münhasır kaldı. Ermeni çetesinin sayısı 1.000 kadardı. Osmanlı birliklerinin sayısı 10.000 civarındaydı. 1904 yılı Nisan ayında başlayan isyanın askeri idarecisi Antranik idi ve Osmanlı kuvvetleri isyanı şiddetle bastırdı. Ermenilerin bu isyanda kayıpları en fazla 700 kişi idi. Fakat yabancı temsilcilere bu rakam kasıtlı bir şekilde 7.000 olarak verildi. Antranik de anılarında bu gerçeği ifade etmektedir. (Andranig Chalabian, General Andranik and Armenian Revoltuionary Movement).
İsyandan sonra Antranik ve çetesi Muş civarındaki dağlara çekildiler. Çeteler bu isyan sırasında bütün Ermeni köylerini boşaltarak, sakinlerini Muş ovasına gönderdiler. Avrupa Devletleri’nin Osmanlı Devleti üzerine baskısını çeken bu çalışmalara Muş Merkez Komitesi son verme kararı aldı ve fedailerin Ahlat yoluyla Kafkasya’ya gitmeleri istendi. Bu kara üzerine Antranik, Van yoluyla Ahtamar adasından Kafkasya’ya geçti.
Van Gölü’nde yer alan Ahtamar Adası ve buradaki Ermeni Kilisesi eskiden beri Ermeni çetelerinin sığınağı olmuştur. Sasun İsyanı’nı tertipleyenler bu adaya kaçmışlar ve Osmanlı askeri bu adaya müdahalede bulunamamıştır (B.O.A.Y.Mtv. 298/20); Birinci Dünya Savaşı öncesinde de ada bir silah deposu haline getirilmiştir (B.O.A. Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH.ŞFR.) 88/85). Adadaki kilise bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından restore edilerek ibadete açılmıştır.
Sasun İsyanı Antranik’e şunu gösterdi: Ermeni ihtilal çalışmaları boşunadır, halk için bir ihtilalin istediği şeyler çok ağırdır, Ermeni İhtilal hareketi yabancı bir gücün desteği olmadan ilerleyemez.
Antranik Paşa “azılı” bir Türk ve Kürt düşmanı. Aslen Şebinkarahisarlı olan “sahte paşa”, 1890’dan 1920’ye kadar 30 yıl her cephede Türklere karşı savaşmış, on binlerce Türk ve Kürt katletmiştir. Onun Balkanlar’daki kanlı macerası bilinmeden Ermeni katliamı anlaşılamaz.
Antranik 1906 yılında Bulgaristan’a gitti. Bulgaristan’ın ve buradaki komitelerin Ermeni çeteleri için özel bir yeri vardı. 1895-96 yılında 10.000 Ermeni göçmen Bulgar Kralı Ferdinand tarafından Bulgaristan’ın farklı bölgelerine yerleştirilmişti. 1870’li yıllar boyunca İstanbul’daki Ermeni Patriği Kırımyan Hairik, Bulgar Prensliği’nin bağımsızlığına destek verdi. Yüzyılın başında Ermeni ihtilâlcileri Makedonya’daki Bulgar çetelerinden nasıl bomba yapıldığını öğrendiler. Van vilayetindeki Ermeniler Bulgaristan’ın takip ettiği yolu takip ederek Bulgar komiteleri gibi teşkilatlandılar. Antranik’in Bulgaristan’daki görevi, buradaki Ermenileri teşkilatlandırmak ve Taşnaksütyun’un burada kuracağı askeri talim okulunun alt yapısını oluşturmaktı. Amerika Merkez Komitesi’nin gönderdiği paralarla okul 1906 yılında kuruldu. Okula Bulgar Kralı da destek verdi. Fakat okul 1907 yılında maddi imkânsızlıklardan dolayı kapatıldı (Dasnabedian, History of the ARF, s.61).
Avrupa’ya geçmiş bulunan Antranik, Taşnaksütyun’un 22 Şubat – 4 Mayıs 1907 tarihleri arasında Viyana’da toplanan Dördüncü Dünya Kongresi’ne katıldı. Kongrede çok aşırı fikirler ileri sürerek Jön Türklerle kesinlikle uzlaşılamayacağını, esas hedefin sosyalizm değil, Ermeni milletinin anavatanının kurtarılması olduğunu ileri sürdü. Antranik, bu kongre sonunda Çete Temsilcisi (Demonstrative – Terrorist Body) seçildi. Bu tarihlerde Ermeni İhtilâl Hareketi bir çıkmaz içerisindeydi. Milliyetçilik mi, sosyalizm mi, Bulgar örneği mi yoksa Rusya ve Osmanlı Devletleri’nin demokratikleştirilmesi mi? Antranik için tek çıkış yolu Türklerle sonuna kadar silahlı mücadele idi (Minissian, Nationalizm and Sosialism, s.24).
1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanına da çok soğuk bakan Antranik, Ermeni milletvekillerini “ellişer altına satılan insanlar” olarak değerlendirmiş ve İttihat ve Terakki Partisi liderlerini daha bu tarihte eleştirmeye başlamıştır. Antranik dostluk ve demokrasi düşmanıdır. Meşrutiyeti ve anayasal Osmanlı düzenini kabul etmeyerek dağdaki mücadelesine devam etmiş, Ermenileri için acı olayların, sevk ve iskanın yaşanmasına sebep olmuştur.
8 Ekim 1912’de Karadağ, Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan Türklere karşı savaş ilan etmişlerdi. Amaçları Türklerin Balkanlar’da süren 600 yıllık hâkimiyetine son vermek ve yerine kendi ulus devletlerini kurmaktı. Taraflar nihai savaşa hazırlanırken Ermeni kilisesi ve zengin Ermeni tüccarları, tıpkı 1877-78 Rus savaşında olduğu gibi devlete sadık kaldılar ve hatta maddi katkıda bulundular: (İstanbul’da cemaat arasında toplanan 30 bin altın İ. İbranonsyan tarafından İttihat ve Terakki Partisi’ne teslim edilmişti.) Buna karşılık Bulgar uyruklu Ermeniler Bulgar ordusuna yazıldılar. Bunlardan başka 1895 Hamidiye kırımlarından canını kurtarıp Bulgaristan’a iltica eden ve Varna civarına yerleşen çok sayıda Anadolu Ermenisi de Bulgar ordusunda yerlerini aldılar. 1912 yılında Balkan Harbi’nin çıkması Ermenilere bekledikleri fırsatı verdi. Ermeniler, Balkanlarda Osmanlı Devleti’nin mağlubiyetini kendi çıkarlarına uygun gördüklerinden Bulgarlara destek verdiler. Taşnaksütyun gazeteleriyle, Ermeni askerlerini Osmanlı ordusundan firara teşvik ederken diğer taraftan çete reisi Antranik başına topladığı 300 kişilik intikam çetesiyle Edirne, Keşan, Malkara ve Tekirdağ’da aciz İslâm kadın ve çocuklarını boğazlamakta, ihtiyarları ve çocukları camilere doldurup diri diri yakmakta ve İslâm mabedlerini kiliseye çevirmekte idi (Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri, s. 80-81).
Antranik, Taşnaksütyun Cemiyeti’nden umudu kesince tekrar savaş meydanlarına döndü. Ermeni gönüllülerden oluşturduğu 273 kişilik özel bir saldırı birliğiyle Bulgar ordusuna katıldı ve Trakya’nın Silivri’ye kadar işgalinde önemli roller üstlendi. Dzadur Ağayan, Ermeni Halkının Kurtuluş Mücadelesi adlı kitabında Antranik’in Sofya’da gördüğü gönüllüler birliğini şöyle anlatıyor:
“Sabah erkenden ordu sıraya geçti, Ermeni birliği de yerini aldı. Biraz sonra Antranik göründü. Genç kızlar kahramana çiçek buketleri sundular. Sonra ordu II. Aleksandr heykeline yöneldi. Ermeni gönüllüler buradaki geçit töreninden sonra bol bol resim çektirdi. Tüm Ermeni göçmen topluluğu kahramanlarını son defa görmeye gelmişti. Herkes hüzünlü bir sevinç içindeydi. Antranik kül rengi elbisesi, koyun derisinden kalpağı ve körüklü çizmeleriyle mükemmel görünüyordu. Boynunda dürbünü, belinde Browning marka tabancası asılıydı. Göğsüne, Kızıl Haç üyesi bir kadın tarafından işlenmiş “Ya İstiklâl Ya Ölüm” yazılı bir kurdele takmıştı.”
Bir Sofya gazetesi ise onu şöyle övüyordu:
“Batı Ermenistan’da (Kuzeydoğu Anadolu) baş gösteren küçük – büyük her isyana Antranik ve partizanları mutlaka katılmıştır. Antranik öyle bir liderdir ki, yoldaşları onun arkasından en tehlikeli yerlere dahi gitmekten korkmazlar. O Balkanlar’da en iyi savaş uzmanı sayılmaktadır. Ermeniler onu iyi tanır ve sever. O halk şarkılarının kahramanıdır.”
Ermeniler buradaki Osmanlı mağlubiyetini destanlaştırarak her yere dağıttılar. Antranik ve Bulgaristan’daki Ermeniler, Bulgar Hükümeti tarafından madalyalarla ödüllendirildi, Bulgar Kralı Ferdinand, Antranik’in Bulgar ordusunda görevli olarak maaşa bağlanmasını emretti.
Antranik 1913’te tekrar alevlenen Balkan Savaşı’ndaysa Mürefte, Şarköy, Malkara, Keşan, İpsala ve bugün sınırlarımız dışında kalan Dedeağaç, Gümülcine, Demir Hisar Petriç, Adrumidsa Radoviç, Şıtib, Koçale gibi yerlerin işgalinde hep en ön saflarda yer aldı. Buralarda Bulgar ordusunun güvenliğini sağlamak bahanesiyle toplu katliamlar gerçekleştirdi. Girdiği her yerde önce o şehrin Türklerden zulüm görmüş, hakkı yenmiş Ermenileriyle imha edileceklerin listesini yapıyordu. Baş hedef İttihat ve Terakki Partisi’nin yerel yöneticileriydi. Bunlardan kaçamayanları kasabanın meydanında kurşuna diziyor, kadınlarına ve mallarına el koyuyordu. Yerli Ermeniler de Antranik ile işbirliği yapmıştı savaştan sonra bu yüzden tehcire maruz kaldılar. Çünkü Trakya İstanbul’a çok yakındı ve Ermeniler Antranik’in yönlendirmesiyle bağımsızlık hülyasına kapılmışlardı. Bugün Trakya Ermenileri neden tehcir edildi? Onların suçu ne idi? Diye soranlara cevap budur.
Antranik dizginleyemediği nefretiyle Bulgarların gönlünü fethetmişti. O devir Bulgar basını onun kahramanlık hikâyeleriyle doludur: Ocak 1913 başında Ermeni gönüllüleri Rodos’ta şehrinde Bulgar milli marşı Şumi Maritsa çalınarak, yollara halılar serilerek karşılandı. Halk geçmekte olan askerlerin üstüne pencerelerden çiçek atıyordu. Beyaz elbiseler giymiş yirmi küçük Ermeni kızı fedailere çiçek buketleri sundular.
Törende General Brotokerov Bulgar Hükümeti adına Antranik’in göğsüne Askeri Cesaret Altın Haçı taktıktan sonra halka dönerek şu konuşmayı yaptı: ‘Bir halk eğer kendi kahramanlarına değer vermeyi bilirse o halk hiçbir zaman ölmez. Böyle bir halkın kurtuluşu yakın demektir’. Sonra gönüllülere döndü ve ‘Hepiniz aslanlar gibi dövüştünüz’ diyerek teşekkür etti. Bu sıra koro Antranik için özel olarak bestelenmiş bir şarkıyı okuyordu.” 16 Ocak 1913’te Bulgaristan Kralı Ferdinand’ın emriyle Antranik’e Bulgar vatandaşlığı ve 600 Frang maaşla subaylık rütbesi verildi. Bundan dolayı Bulgar gazeteleri bir kez daha “Ermeni Kahramanı”ndan övgüyle söz ettiler. Bu süreci yakından takip eden biri daha vardı, Balkan Savaşı’nın askeri muhabiri olan Rus devrimci liderlerden Leon Troçki, yazdığı makalede Antranik’i yere göğe koyamıyordu.
Törende General Brotokerov Bulgar Hükümeti adına Antranik’in göğsüne Askeri Cesaret Altın Haçı taktıktan sonra halka dönerek şu konuşmayı yaptı: ‘Bir halk eğer kendi kahramanlarına değer vermeyi bilirse o halk hiçbir zaman ölmez. Böyle bir halkın kurtuluşu yakın demektir’. Sonra gönüllülere döndü ve ‘Hepiniz aslanlar gibi dövüştünüz’ diyerek teşekkür etti. Bu sıra koro Antranik için özel olarak bestelenmiş bir şarkıyı okuyordu.” 16 Ocak 1913’te Bulgaristan Kralı Ferdinand’ın emriyle Antranik’e Bulgar vatandaşlığı ve 600 Frang maaşla subaylık rütbesi verildi. Bundan dolayı Bulgar gazeteleri bir kez daha “Ermeni Kahramanı”ndan övgüyle söz ettiler. Bu süreci yakından takip eden biri daha vardı, Balkan Savaşı’nın askeri muhabiri olan Rus devrimci liderlerden Leon Troçki, yazdığı makalede Antranik’i yere göğe koyamıyordu.
7 Temmuz 2011’de Bulgaristan’da Varna şehrinde düzenlenen törenle Antranik tekrar anıldı ve adına şehir meydanına bir anıt dikildi. Bulgarlar hala Antranik’in kendileri için Balkan Savaşlarında yaptıklarını unutmamış görünüyorlar. Ancak insanlık ve Avrupa Antranik’in insanlık suçu işlediğini unutmuştur. Osmanlı ülkesindeki Ermeni çetelerini Bulgar Komitecileri eğitmiş, bomba yapımını, gerilla harbini onlardan öğrenmişler Türklerden nefreti de onlardan miras almışlar daha ileriye götürmüşlerdir.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SIRASINDAKİ FAALİYETLERİ
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girmek için hazırlıklara başlayıp seferberlik ilan edince, içeride hazırlıklarını tamamlayan komiteler, Kafkasya’daki gönüllü alaylarıyla Rus ordusunun öncü kuvvetleri olarak harekete geçtiler. Selmas ve havalisindeki Ermeniler Antranik kumandasında Ruslarla birlikte savaştılar.
Rus ordusu gönüllü toplama hareketi Tiflis’teki Ermeni Milli Bürosu’nun kararıyla 1914’ün son aylarında başladı. Taşnaksütyun komitesi uzun zamandan beri çetecilik yapan kişileri askeri göreve çağırdı. Antranik, Keri, Varta, Hamazsb, Armen Gero göreve çağrılan çete reislerindendi. Rus ordusunda görev alacak olan Ermeni gönüllü birliğinin ilk gurubu Antranik idaresinde 1000 kişiden oluşuyordu. Antranik’in birliği Kuzey İran’da Rus ordusuna 16 Kasım 1914’te katıldı. Rus ordusunda yaklaşık 150.000 Ermeni vardı. Gönüllü çete birliklerinin görevleri Rus düzenli birliklerine destek olmak ve bu bölgede onlara rehberlik etmekti (Richard G. Hovannisian, Armenia on the Road to Independence, Los Angeles, 1967, s. 44.).
Amerika’da yayınlanan Asbarez Gazetesi yazılarıyla Ermenilerin niyetlerini ortaya koyuyordu:
“... Ermeni gönüllüleri, Antranik, Vartan ve arkadaşları, intikam için silahlarınızı kınından çıkarınız, intikam, istisnasız intikam, merhamet gösteren her Ermeni bundan sonra alçaktır, artık intikam kelimesiyle Ermenilik aynı olmalı”.
Ermenilerin propaganda kaynaklarından ABD’de yayınlanan Asbarez Gazetesi
Antranik’in bölüğü 1915 Nisan’ında Dilman’da Türk kuvvetleri ile çarpıştı. Türkler Rusları burada durdurmak istemişlerdi. Fakat başarılı olamadılar. Van’ın ele geçirilmesinden sonra Antranik ve Dro Ahlat ve Bitlis’e doğru ilerlediler. Türklerden temizlenmiş olan Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon’a Ermeniler getirilerek yerleştirildi. Antranik idaresindeki çeteler büyük bir gayretle Türkleri katlettiler ve bölgeyi Türklerden temizlediler, bölgede yakmadık köy bırakmadılar, on binlerce insanı katlettiler (Kafkasya’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I, (1906-1918), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müd. Ankara 1995, s. 273.).
Van kıtaları komutanı General Nikolayev 1 Temmuz 1915’te Kafkas orduları Komutanı’na gönderdiği telgrafta, Antranik idaresindeki Ermeni çetelerinin devamlı olarak yağma hareketlerinde bulunduğundan, her türlü cinayeti işlemekten zevk aldıklarından, bunların önüne geçmek için Van’da Divan-ı Harp kurulduğundan ve artık çetelerin gönüllü olarak Rus ordusuna alınmasından vazgeçilmesinden bahsediyordu.
Rus Ordusu Generali Antranik ve askerleri
1916 yılından itibaren Ruslar, Ermeni politikasını değiştirmeye başladılar. Rus ordusunda bütün Ermeni birlikleri gibi Antranik’in birliği de dağıtıldı. Bunlar düzenli Rus birlikleri içerisine yerleştirildi. Grand Duke Nikolayev, Ermeni gönüllü birliklerinin milli bir problem olarak ortaya çıkmasını istemiyordu. Ruslar Doğu Anadolu’da bir Ermenistan kurmak fikrinde değillerdi. Onların isteği, bu bölgeyi Rus toprağı haline getirmekti. Bu sebeple diğer bölgelerdeki Kazakları Doğu Anadolu’ya getirerek yerleştirmek istiyorlardı. Artık Rusların Ermenilerle işi bitmişti.
1915 tehciri ile tamamen katledildiği iddia edilen Muş Ermenileri 1916’da Antranik’e şu mektubu gönderdiler:
1916 yılında Rus ordusu hizmetindeki çete reisi Antranik’in ordusu Muş şehrine yanaşır. Uzaktan ıssızlaşmış S. Arakolos Manastırı görülür. Muş’ a girmeden önce, atlılar komutana bir mektup getirir. Mektubu okur, gülümseyerek Vartkes’e verir ve "Oku." der. Vartkes mektubu okur:
“Saygıdeğer Antranik Paşa, Saygıdeğer sahibimiz!
Bir yıldır bütün Sasonlular kuvvetli karşı saldırılarla uğraşıyoruz. Bugün size hoş geldiniz diyebilmek için, üç yüz yirmi sekiz genç ve yüz seksen dokuz hanımla toplanacağız. Sayımızın daha da çok olacağını ümit ediyoruz. Günlük yiyeceklere gelince, onu da çamurlar içindeki buğdaylardan temin ediyoruz. Biz şimdilik ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bunun için size rica ediyoruz, dikkatinizi bize çevirin ve mümkün olduğu kadar çabuk gelin. Öpücüklerle.
1916, Mart Sasonlular”.
Antranik mutludur. Bir an önce Muş’a ulaşmak ister. Rusların işgalinden sonra yirmi bin Sasonludan hayatta kalan beş yüz Sasonlu, birkaç bin Muşlu, Muş Ova’sının köylerinden dağlarından bu ve şu barınaklarından yola çıkıp Muş şehrinde toplanmışlardır.
(Chelebian, Andranik and Revolutionary Movement).
Van'ın Rus ordusu tarafından işgalini kolaylaştırmak için isyan eden Ermeniler'in Osmanlı askerlerine karşı siperlerdeki fotoğrafı.
Mart 1915’te Van’da başlatılan isyanı destekledi. Ocak 1916’da Rus ordusuyla birlikte Bitlis’e girdi. Van olaylarına misilleme olarak kenti yaktı ve sivil halktan çok sayıda kişiyi öldürttü. Kazım Karabekir komutasındaki Türk askerleri tarafından yakalanan hain kulağı kesilerek cezalandırıldı. Hiçbir zaman Osmanlı ordusuna karşı duramamış sadece sivil masum halkı katletmişti. Son olarak Karabekir Paşa’nın Erivan sınırlarına kadar ilerlemesi nedeniyle görevine yine Ruslar son vermişti.
1918’de Erzurum ve Erzincan şehirlerindeki ağaçları dahi kesecek kadar gaddarlık gösteri, bu şehirleri boşaltan Ermeni askerlerini de katletti.
Erzurum şehrinin Antranik’ten sonraki hali
Kâzımkarabekir Paşa, bizzat bu şehirde sokak ortalarında 7.500’e yakın ceset toplatmıştı. Bunların fotoğraflarını aldırıp İstanbul’a gönderdi. Bütün elçiler bu katliamlardan haberdar edildiler. Ancak hiçbir basın mensubu ve hiçbir diplomat bu katliamlarla ilgilenmedi. Çünkü Türkler Almalarla birlikte savaşmayı seçmişler ve bu sonu hak etmişlerdi. (Kazım Karabekir, Doğunun Kurtuluşu).
1918 başlarında Rus ordusunun dağılması üzerine Erzurum’da Batı Ermenistan geçici hükümetini kurdu. İlerleyen Türk orduları karşısında hezimete uğrayınca Kafkasya’ya çekildi. 28 Mayıs 1918’de kurulan Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti Türkiye ile anlaşma yoluna gidince, yönetimle bağlarını kopardı. Kendisine bağlı birliklerle Ermenistan’ın güneyindeki Zangezur Dağlarına çekilerek gerilla hareketi başlattı. Kendi resmini taşıyan bayrağıyla Nahçevan ve İran Azerbaycan’ına seferler düzenledi. Ermeni hükümetiyle barışmaya razı oldu ve tuğgeneral rütbesini aldı. Batılı ülkelerin devreye girmesiyle ülkeyi terk ederek ABD’ye yerleşti.
Erivan’a heykeli dikildi
Aynı zamanda gerilla lideri olan Antranik, 1922 yılında önce Avrupa’ya, oradan da Amerika’ya geçti. Fresno’ya yerleşti. 1927’de burada öldü. Bir sene sonra kemikleri Paris’e getirilerek Père Lachaise Mezarlığına gömüldü. 1965 yılında, doğumunun yüzüncü yıldönümü sebebiyle, Ermeniler tarafından birçok yerde anıldı. 1999 yılında ise Ermenistan’da Antranik için gümüş hatıra paraları ve kartpostallar bastırıldı. 15 Şubat 2000 yılında ise, Paris’teki kemikleri buradan Erivan’a getirtildi ve devlet töreniyle yeniden gömüldü. Erivan’ın ana meydanına Antranik heykeli dikildi.
Rus Yarbay Tverdohlebof’un 1917 ve 1918 tarihleri arasında Erzurum’da görevliyken tanık olduğu olayları anlattığı “Gördüklerim Yaşadıklarım” adlı anı çalışmasında da Antranik adı sıkça geçiyor:
“Antranik, 17 Şubat’ta Erzurum’a geldi. Hiçbir zaman Ermeni tarihiyle ve onların iç politik hayatlarıyla ilgilenmediğimiz için, Antranik’in Türk uyruklu olduğundan, Türk Hükûmeti tarafından eşkıya ilan edildiğinden ve idama mahkum edildiğinden, hiçbirimizin haberi yoktu. Antranik, üzerinde muharip nişanları ve askeri haçı bulunan Rus tuğgeneral üniformalıydı. Antranik geldikten sonra kale komutanlığı vazifesine başladı. Antranik’in geldiği gün, özellikle de Tepeköy’de Ermeniler, cinsiyet ve yaş ayrımı gözetmeksizin tüm silahsız sivil halkı katlettiler.”
Antranik ve çetesini katlettiği sivil Türkler
Sivil halka yönelik münferit şiddetin ardı arkası kesilmiyordu. Ermeniler, faaliyetlerini şehirden, bizim göremeyeceğimiz civardaki köylere taşımışlardı. Şehre yakın köylerdeki Türkler kayboluyorlardı. Bu kayıpların nasıl ve nereye olduğunu bilmiyorum. Silahsız, yaşlı, kadın ve çocuk öldürdüklerini öğrenince, eski Romalı tarihçi Petroni’nin haklarında: ‘Ermeniler de insandır, fakat evlerinde dört ayakları üzerinde yürürler” sözü aklıma gelmişti.
Ermeni çeteler, kaçmadan önce karşılarına çıkan sivil halktan hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadı.
Sivillere saldıran çeteler, aralarında çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 800 Türk’ü kurşuna dizdi.
Rus Yarbay Tverdohlebof, anılarını yazdığı kitabında Erzincan’daki bir çatışmadan bahsederken, 800 Türk’ün katledildiğini saldıran Ermenilerden yalnızca bir kişinin öldüğünü vurgulayarak, Erzurum’un Ilıca köyünde silahsız sivil halkın yine Ermeniler tarafından katledildiğini anlatıyor:
“Kışla binalarında arama yapmaya başladım. Kışla hamamına kilitlenmiş, korku ve dehşet içindeki 70’ten fazla Türk’ü buldum. Burada, kışlanın yanı başında, evlerden birinin çatısında aynı gün kimliği belirsiz Ermeni bir asker tarafından açılan tüfek atışıyla sebepsiz yere zavallı, hasta, sivil bir kişinin öldürüldüğünü öğrendim. Ne yazık ki, bu olanlarla ilgili olarak ve tarafımdan kurtarılan sivillerin isimlerinin de bulunduğu tutanak, Erzurum’un 12 Mart’ta Türk Birlikleri tarafından alınışı sırasında Topçu Komutanlığının diğer evraklarıyla birlikte kayboldu.”
Khelebof’un Anıları
(Twerdo Khlebof, Notes of Superior Russian Officer on the Atroticios of Erzurum, 1919)
Rus Yarbay Tverdohlebof’un Türk ve Rus arşivlerine giren anıları, Ermeni diasporası ile diasporaya kucak açan Batı ülkeleri tarafından görmezden geliniyor. Tverdohlebof, Kafkasya cephesinde savaşan Rus askerinin cepheyi yavaş yavaş terk etmeye başlamasıyla birlikte paniğe kapılan Ermenilerin, Rus ordusunu mümkün olduğunca Türkiye topraklarında tutma gayretlerini de dile getiriyor.
Tverdohlebof, Ermenileri bu dönemde Rus askerini kendilerine kalkan olarak kullanma çabasını vurgularken, bölgeye Türklerin gelmesiyle birlikte katliamcıların kuyruklarını arkalarına sıkıştırarak kaçmalarını ise “Cesur Ermeni piyadeler, Türk askerinin geldiğini duyunca fırtına hızıyla ortadan yok oldu” diye anlatıyor.
1917 yılında Rusya’daki dahili gelişmeler bu politikanın değişmesine sebep oldu. İşgal edilmiş toprakların elde tutulabilmesi için tekrar Ermenilere ihtiyaç duyulmuştu. Rus ihtilali başlamadan önce 29 Mayıs 1917’de Antranik Tiflis’te Amerikan temsilcisi Willoughby Smith ile görüştü. Smith, Antranik’e Rus ihtilalinin başarısı durumunda Erzurum ve Bitlis’i nasıl elde tutacağını sordu. Antranik, Kıbrıs’tan İskenderun’a çıkacak İngiliz birliklerinin doğuya ilerlemesini, müttefiklerin Türkiye Ermenilerinden oluşan bir birlik kurmalarını teklif etti. Türkler bu iki güç arasında ezileceklerdi. Smith, Antranik’in bu teklifini Moskova’da bulunan Rus, Fransız ve İngiliz askeri ataşelerine anlattı. Antranik’in bu planı tasdik edildi. Ruslar erzak ve elbiseleri vermeyi, İngilizler ve Amerikalılar maddi destek vereceklerini ve askerlerin ailelerine bakacaklarını taahhüt ettiler. Ayrıca Ruslar Antranik’e madalyalar ve generallik rütbesi verdiler.
Bulgar ve Rus Madalyalı General ! Antranik Paşa!
Londra’da bulunan ve Ermenilerin Avrupa bağlantılarını, lobi işlerini yürüten Bogos Nubar da Antranik’e gönderdiği telgrafta şöyle diyordu:
“Bütün gücünüzle Van, Bitlis ve Erzurum’u savunun ve finansal desteği garanti ediyorum.”
Mısırlı Ermeni Bogos Nubar. Paris’te ve Londra’da Anadolu Ermenileri için silah ve para tedarik eden, Bağımsız Ermenistan için her şeyini feda etmeye hazır olduğunu söyleyen bir kişi. Anadolu Ermenilerinin çektiklerinde payı en üst derecede olanlardan birisi.
Rus hükümeti artık doğrudan Antranik’le görüşüyordu. Bu durum Taşnak idarecilerini rahatsız ediyordu. Antranik’in yolu yavaş yavaş Erivan’dan ayrılmaya başlıyordu.
İhtilalden sonra, 1918 Ocak sonuna kadar Nazarbekov’un birlikleri Van ve Erzurum’dan Erivan’a kadar olan alanı işgal etmiş durumdaydılar. Üç taburdan oluşan bu birliklerin üçüncüsünün başında Antranik vardı ve bölükleri Erzurum-Hınıs-Van bölgesinde idi.
Rusya’da ihtilal olması ve Şark cephesinde Osmanlı Devleti’nin avantajlı bir duruma geçmesi, Ermenileri endişelendirdi. Onlar, işgal edilmiş olan bölgelerin kendilerinde kalacağından emindiler. Fakat şimdi bu toprakların ve bütün hayallerin kaybolması söz konusu idi. Bu sebeple sonuna kadar direnmek gerekiyordu. Düzenli Rus birlikleri Erzincan, Erzurum ve Van bölgesinden çekilirken geride silahlı Ermeni çeteleri bırakmışlardı. Bu zayıf birliklerin düzenli Türk birlikleri karşısında müdafaa kabiliyetleri yoktu. Bu sebeple yapacakları tek şey çekilirken insanların ve yerleşim yerlerinin imhası idi.
Antranik 2 Mart 1918’de Rus generali üniformasıyla Erzurum’a geldi. Dördüncü rütbeden St. Vladimir ve İkinci rütbeden St. George madalyaları taşıyordu. Albay Morel’in üzerinde bulunan Erzurum Merkez Komutanlığını üzerine aldı. İlk olarak buradaki Rus subaylar ile bir toplantı yaparak şehirde asayişi sağlayacağını, burada bulunmalarının Rusya’nın menfaatine olduğunu söyledi, daha sonra sokaklara astırdığı beyannamelerle halkın işine devam etmesini, kim olursa olsun suçluların hemen cezalandırılacağını duyurdu. Ermeni birlikleri firar etmek üzereydiler, Antranik bunları kılıçla, yumrukla cepheye göndermeye uğraşıyordu. Erzincan’ı kurtaran Türk birlikleri Erzurum’a yaklaştıkça Ermeniler katliamlarını artırdılar. Antranik sinirlenmişti. Ermeni çetelerinin kaçmalarına mani olamıyordu. Köprüköy’e firarilerin imhası için yerleştirdiği makinalı tüfek bile işe yaramamıştı. Antranik ve Ermeni subaylar iki gün daha şehirde dayanarak mümkün olan tahripleri yaptıktan sonra şehrin boşaltılmasına karar verdiler. “Hürriyet Mücahitleri” Ermeni eşkiyası 11 Mart akşamı Erzurum’u terk etti. Arkalarında yanan, harap olmuş bir şehir, kadın, çocuk, ihtiyar 8.000 ölü bırakarak kaçmışlardı. Şehirde bir tek ağaç bile bırakılmamıştı. Antranik’in katliamları Erzurum’a münhasır kalmadı. Çekiliş sırasında yol üzerindeki bütün köy ve kasabalar yakılmıştı. Kınalı Karahaç Köyü ve çevresinde 7.060 Müslüman yakılarak katledilmişti. Ilıca’da iki bin kişiyi akla gelmeyecek şekillerde öldürmüşlerdi. Sarıkamış’ın Karahamza nahiyesinde 5337 Müslüman, Antranik’in emriyle katledilmiş, yüzlerce hane yıkılmıştı
(Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, IV, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müd., Ankara, 1998 s. 41-45.).
ANTRANİK KAFKASYA’DA
Erzurum’un kısa bir süre içerisinde hiçbir savunma olmadan çetelerin firarı yüzünden düşmesi, Antranik’in Rus ordusundan istifasına sebep oldu, general elbisesini çıkararak çete reisi elbisesini giydi. General Nazarbekov’a elçilerini göndererek, Gümrü’ye gelmek istediğini ve Zengezur Bölgesi’nde Türklere karşı çarpışabileceğini bildirdi. Nazarbekov bu planı uygun bularak Antranik’in Gümrü’ye gelmesini kabul etti. 10 Nisan 1918’de 400 seçilmiş Türkiye Ermenisi’nden oluşan “Özel Hareket Birliği” (Special Striking Division) ni kurdu. Bu birliğin amacı Rus sınırlarını korumak ve Türklerin Kafkasya’ya girmelerini önlemekti. Bu birlik ayrıca Kafkasya’dan Türkiye’ye yerleştirilmiş olan Ermenilerin eski yerlerine yerleştirilmelerine de nezaret edecekti.
Bu tarihlerde Kafkasya’da siyasi bir boşluk vardı. Türk birlikleri hızla bu bölgeye ilerliyorlardı. Özellikle Bakü’deki petrol kuyularının Türklerin eline geçmemesi gerektiğine inanan İngilizler bölgede kendilerine bağlı olabilecek askeri güç aradılar. Bağımsız büyük Ermenistan’ın kurulmasını ancak büyük bir devletin desteğinde gören Antranik, onlar için gayet uygun bir kişi idi. Savaş boyunca da müttefikler için çalışmıştı.
4 Haziran 1918’de Türklerle Ermeniler arasında Batum Anlaşmasının imzalanması İngilizlerin Kafkasya’daki bu politikalarına aykırı idi. Fakat Antranik’in bu antlaşmayı kabul etmeyerek Erivan’dan farklı bir yol takip etmesi İngilizlerin işine geldi. Antranik’e göre; Ermenistan toprakları Erzurum, Van, Muş ve Bitlis bölgelerini de içerisine almalıydı. Fakat Batum Antlaşmasına göre, bütün bu bölgeler Türklerin idaresinde kalıyordu. Bu anlaşma ile Kafkasya Ermenileri ile Türkiye Ermenileri arasında önemli problemler ortaya çıktı. Kafkasya Ermenileri, Antranik ve çetesinin kendileri için sürekli problem çıkardığından ve huzuru bozduğundan şikâyet ediyorlardı. Ermenistan Cumhuriyeti’nin bu şartlar altında varlığını ve kuvvetlerini dağıtmayı reddeden Antranik, Doğu Anadolu’daki katliamlarına Culfa, Nahçivan, ve Zengezur bölgesinde de devam etti.
IX. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, 1 Aralık 1918’de Kars’tan Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta,
Batum Anlaşmasının imzalanmasına kadar geri çekilen Ermenilerin kadın, çocuk ayrımı yapmadan Müslümanları katlederek, cesetlerinin uzuvlarını keserlerle parçaladıklarını, anlaşmanın imzasından sonra Müslümanları imha politikası gereği özellikle Antranik’in binlerce çete mensubuyla Gence, Erivan, Ordubat ve İran’da katliama devam ettiklerini, Ermenilere gösterilen her türlü hoşgörü ve yardıma karşılık, yapacakları yeni mezalimlere zemin hazırlamak ve cinayetlerini örtmek için katliamlara son vermek üzere Antranik’in Osmanlı ordusunca yakalanmasının zulüm olarak gösterildiği, Şahtahtı, Zengezur, Nahcivan, Iğdır, Serdarabad ve havalisindeki yüzlerce köyde, Ermenilerin binlerce Müslümanı şehit ettikleri Antranik çetesinin yakıp yıktıklarını anlatmaktaydı.
( Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, I, 1906-1918, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müd., Ankara 1995, s. 310.)
Antranik’in Nahcivan’daki cinayetleri hakkında Ermeni komisyonu ile Erivan’daki Kolordu Kumandanı Nazarbekov da Türklere uyarıda bulunuyorlardı. Fakat yukarıda da görüldüğü gibi, Antranik’i Nahcivan bölgesine çağıran Nazarbekov’du ve Antranik kuvvetlerini Erivan’ın güvenliği için bir garanti olarak bu bölgede tutuyordu. Zengezur, Erivan’ın son müdafaa kalesi idi.
1918 yılının ilk yarısında Karabağ bölgesi hayati bir öneme sahipti. Mayıs ayında Azerbaycan, bağımsızlık deklarasyonunu takiben bu bölgeyi ve Zengezur şehrini Osmanlı ordusunun yardımıyla kendi idaresi altına almaya çalıştı. Fakat Osmanlı-Azeri güçleri Bakü üzerine yoğunlaşırken Türkiye Ermenisi Antranik ve çetesi Temmuz ayında Zengezur’a girdi; bir çok Müslümanı katletti ve Zengezur’un merkezini Ermenistan’ın kontrolü altına soktu. Antranik’in bu bölgedeki çalışmaları Türklerin petrol merkezine girişini önledi. Böylece Antranik, müttefiklere çok önemli katkıda bulunmuş oluyordu.
Antranik büyük devletlerin bu bölgedeki politikalarına yardımcı olurken, kendi ideallerini de gerçekleştirmeye çalışıyordu. O’na göre Türkler, Ermenilerin ebedi düşmanı idiler ve kesinlikle imha edilmeliydiler. Zengezur bölgesinde onun gelmesiyle katliamlar hızlanmış, bölgede toplam 10.068 kişi öldürülmüş, 115 köy yerle bir edilmişti. Erivan bölgesindeki Müslüman delegeler Azerbaycan Başbakanına gönderdikleri telgrafta, “Antranik birliği ile Erivan bölgesine hareket etti. Yanında Türkiye’den gelen Ermeniler de var. Hedefleri bölgedeki Müslümanların imhası ve göçürülmesidir” diyorlardı.
Antranik bu bölgede Yaycı, Arza, Kerim-Kulu, Culfa, Ordubad’ın bir çok kasabalarını, Cemaldu, Kırna, Beneniyar kentlerini işgal etmiş, evleri, mescidleri, okulları ve tahıl ambarlarını yakıp küle çevirmiştir. Esas karargahını Nahcivan şehrinden on iki kilometre uzaklıktaki Küznüt’te kuran Antranik 4 Eylül 1918’de Nehrem’e saldırmış, fakat Nehremlilerin karşı koymasından dolayı bir şey yapamayarak geri çekilmiştir.
Antranik’in idaresinde 3 ile 5 bin arasında tahmin edilen düzensiz birlikler vardı. Ayrıca Türkiye’den ve Rusya’dan göç etmiş binlerce Ermeni göçmen de onunla birlikte Zengezur’a gelmişti. Batum Anlaşmasının imzalanmasından sonra, ilk olarak Kuzey İran’da bulunan İngiliz birliği ile irtibata geçmeyi denedi. Fakat Hoy yakınlarında Türklere mağlup olarak geri döndü.Antranik Zengezur bölgesinseki Müslüman köylerine üç büyük saldırı düzenlemiş, bu saldırılar sonunda binden fazla Müslüman hayatını kaybetmiş ve hayatta kalanlar Nahçıvan ve Gence’ye kaçmışlardır.Antranik’in Zengezur bölgesinde yaptığı katliamlar, Halil Paşa tarafından Erivan nezdinde şiddetle protesto edildi. Erivan hükümeti çeteler üzerinde hakimiyeti olmadığını, düzenli birliklerin bu bölgeden çekilmiş olduğunu bildirerek sorumluluğu üzerinden attı.
Bu arada Karabağ’daki Ermeni liderleri Antranik’ten askeri yardım istediler. Antranik 1918 Ekim sonuna kadar birliklerini Karabağ-Zengezur sınırına yığdı. Fakat o, bu bölgedeki Ermeni askeri liderlerine güvenmiyordu. Bu sebeple yazılı garanti istedi. Karabağ Ermenileri, Müslümanları bu birliklerle tehdit edip buradan çekilmelerini temin etmek istemişlerdi, bu nedenle Antranik’e yazılı bir teminat veremediler. Antranik kuvvetleri 29 Kasım 1918’de Karabağ’a girmek için harekete geçtiler. Antranik, Şuşa’nın ana kapısı Abdallara girmeyi başardı ve Şuşa’ya ulaştı.
Aslında Antranik’in Karabağ bölgesine çekilmesi 20 Temmuz 1918’de Nahcivan’da aldığı ağır mağlubiyetten dolayı idi. Antranik, Karabağ bölgesindeki Ermenileri Türklere karşı teşkilatlandırmaya başlamıştı. Amacı Ermenileri topluca Türklerin üzerine saldırtmak Karabağ’daki Türk nüfusunu azaltmak ve bölgenin tümüyle Ermenilerin kontrolüne girmesini sağlamaktı. Şuşa’ya giren Antranik, burada bulunan bütün Türkleri öldürmeye başladı. Karabağ Mıntıkası Komutanı Yarbay İsmail Hakkı Bey, Nuri Paşa’ya gönderdiği raporla Ermenilerin saldırısını önleyecek bir birliğin hemen Karabağ bölgesine gönderilmesini istedi. Buradaki Türk köylerinde öldürülen insanların görünüşü insanı dehşete düşürüyordu. Nuri Paşa, Albay Cemil Cahit Bey’i I. Azerbaycan Tümeni Komutanı olarak Karabağ hareketi için görevlendirdi. Ermenilere karşı harekat 7 Ekim’de başladı. Antranik muharebeye cesaret edemeyerek Şuşa’nın güneyindeki Goriş’e çekildi. Bu hareketle Şuşakale’de Antranik tarafından kuşatılmış olan 20.000 Türk katliamdan kurtarılmıştır. Antranik Nahçivan’dan çekilirken arkasında binlerce ölü, yakılmış köyler ve yıkılmış evler bıraktı
Bölgedeki bütün Türklerin katledilmesini çetelerine emreden Ermeni kahramanının (!) bu davranışına Türk askerinin verdiği karşılık bize tarihimizdeki kahramanlarımızı ve karakterlerini göstermektedir: Albay Cemil Cahit Bey Şuşa’yı ele geçirdikten sonra Türk ileri gelenleriyle bir toplantı yaparak onlara şöyle hitap etti:
“İyiliğinizi düşünerek söylediğim sözlerimi kabul ediniz ve emrime uyunuz. Ermenilere şimdi itaat teklif edeceğim. Kabul etmedikleri takdirde bir orduya itaatsizliğin cezası neyse onlara vereceğim. İtaat ederlerse hayat, namus ve malları güvencem altında olacağından, hiçbir ferdin ufak bir hareketine müsaade etmeyeceğim”.
Kahramanlıklara ve çizgi romanlara konu olan kulağı kesik Antranik
Ermeni ve Avrupalı yazarlara göre, Antranik’in Karabağ’dan çekilmesi, Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ve İngiliz General Thomson’un Antranik’e gönderdiği çekilme emrinden dolayıdır. Ve böylece Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanması tarihi fırsatı kaçırılmıştır. General Thomson Antranik’e gönderdiği yazıda; “Almanlar yenildi, bu yüzden askeri operasyonlar durduruldu, Paris Barış Konferansı Ermenistan’ın durumunu da içerisine alan bütün konuları görüşecek” diyordu. İngilizler Azerbaycan liderleri ile görüşerek Zengezur ve Karabağ’ı Azerbaycan’a bağlamak kararı verdiler. Onlara göre, Azeriler ve Gürcüler Bolşeviklere karşı güçlendirilmeliydi. İngilizlerin bu kararı Antranik’in ve Ermenilerin hiç hoşuna gitmedi, bu kararı kabul etmeyeceklerini açıkladılar. İngilizler Goris’teki Antranik’e 1919 baharında bir delege göndererek onu bu bölgeden ayrılmaya ikna ettiler. Antranik’in Erivan ile de arası pek iyi değildi. Bu sebeple bu bölgede kalamazdı, arkadaşlarının çoğu bu bölgeden ayrılmıştı. Kendisi de elindeki kuvvetleri dağıtarak 15 Mayıs 1919’da Batum’dan hareketle Paris’e geçti.
Antranik, müttefiklere savaş boyunca yaptığı yardımlardan dolayı Fransız Cumhurbaşkanı Poincare tarafından Legion de Honour madalyasıyla ödüllendirildi. Antranik 1919 yılı boyunca Londra, Paris ve Newyork’ta dolaşarak Türk topraklarında Büyük Ermenistan’ın kurulması için destek aradı. Kendi yaptıklarını Türklerin üzerine atarak, Türklerin Ermenileri katlettiği propagandasını yaptı.
1920 yılında Fransız işgali altındaki bölgelerde kendi devletlerinin kurulmasını isteyen Ermeniler, Paris’te Antranik ile bir toplantı yaptılar. Doğu Anadolu, Nahçivan ve Karabağ’da yaptıkları yetmemiş gibi şimdi de Adana ve çevresine Antranik’in gönderilmesi ve Ermenilerden silahlı teşkilat oluşturulması düşünülüyordu. Ermeniler bu tekliflerini Suriye’deki Fransız Yüksek Komiseri General Gouraud’ya ilettiler. Ayrıca Antranik de Gouraud ile görüşmek için Beyrut’a gitmişti. Gouraud bu Ermeni teklifini kabul etmediği gibi Antranik’in bölgeye girmesi için de vize vermedi.
Antranik 1927 yılında Amerika’da öldü, bu tarihe kadar çiftçilikle uğraştı. Cenazesini Sovyetler Erivan’a kabul etmediler ve Paris’e gömüldü.
Antranik ölünce Paris’te gömüldü ve bu heykel Fransızlar tarafından Milli Parkta dikildi. Neden? Birinci Dünya Savaşı Boyunca kendilerine verdiği destek, Türklere karşı gösterdiği acımasızlık!
Ölürken cesedinin “vatan topraklarına” gömülmesini istemişti. Vatan toprağı diye tarif edilen ve gelecek Ermeni nesillerine hedef gösterilen şüphesiz ki Doğu Anadolu toprakları idi. Erivan’da Antranik için yapılan törenlerde dile getirilen “mezarın nakli tarihi bir hadisedir” sözleri de aslında onlara göre, Antranik’in vasiyetinin yerine getirilmesi zamanının yaklaştığı şeklinde yorumlanabilir.
Antranik eğitim görmemiş bir çeteci olarak yetişmiş, düzenli Türk birlikleri karşısında hiçbir zaman duramamıştı. Onun muhatap kabul ettiği düzenli birlikler değil, masum ve savunmasız halktı ve savaş kanunları kesinlikle yok etmek üzerine dayanıyordu. Kendi adını taşıyan marşta da bu açık bir şekilde dile getirildi:
“Antranik kardeş, gidelim Türkiye’ye
Kıralım Türkleri olsun Ermenistan”
Antranik adlı şiirde Siamonto onu “belinde kılıcıyla dağlarda süzülen kartal” olarak tarif eder.
Bu Ermeni komitecisinin mücadele yöntemi olarak terörü benimsemesi tesadüfi değildi. Osmanlı Ermenileri ülke içerisinde dağınık bir şekilde yaşıyorlardı ve hiçbir şehirde nüfus çoğunluğuna sahip değillerdi. Avrupa Devletlerine ve Rusya’ya uygulatmak istedikleri self determinasyon prensibinin Anadolu’da bu şartlar altında uygulanması imkansızdı. Maddi imkânlardan yoksun bir Ermeni çetecisi olan Antranik, emellerini gerçekleştirmek için farklı çözüm yollarını tercih etti: Şiddet ve katliamlar yolu ile Müslümanları sindirmek, böylece Doğu Anadolu ve Kafkasya’da Büyük Ermenistan’ın kurulmasını sağlamak. İkincisi, büyük devletlerin bölgeye müdahalesini gerçekleştirecek iç karışıklıklar çıkarmak.
Görüldüğü üzere, Antranik sahip olduğu kahramanlığa ait bütün ünvanlarını Türklere karşı gösterdiği acımasızlıktan ve katliamlardan, madalyalarını ise, ‘Büyük Devletlere’ Doğu Anadolu ve Kafkasya’da yaptığı yardımlardan almıştır. Bu Ermeni’nin karakteri diasporadaki Ermenilerin karakteri ile örtüşmektedir. Bugün diaspora Ermenileri de aynı hedefe yönelik çalışmalarını sürdürmektedirler.