Ana Sayfa
Asala-Jcag Hocalı-Ermeni Terörü
Ermeni Teröristlerin Lizbon Büyükelçiliği Baskını

ERMENİ TERÖRİSTLERİN LİZBON BÜYÜKELÇİLİĞİ BASKINI

1. Taşnak Örgütü ve Ermeni Terörü 

Ermenileri bağımsızlığa ulaştırmak için XIX yüzyılın sonlarında kurulan üç partiden (diğerleri Hınçak ve Armenegan) birisi olan Taşnak komitesi (Ermeni Devrimci Federasyonu), 1890'da Gürcistan'ın başkenti Tiflis'ye kuruldu. Kurucuları arasında Krisdapor Mikaelyan, Simon Zavaryan ve Stepan Zoryan gibi isimler vardı. Taşnak komitesinin kuruluş amacı Osmanlı Devleti'nde Ermeniler için özerk bir bölge kurulmasını sağlamak, Ermeni yerleşimlerini muhtemel saldırılarına karşı korumak ve bu uğurda çalışan Ermeni fedai gruplarını bir çatı altında toplamaktı. Komitenin kurucuları Rusya'daki halkçı-köylü Narodnik hareketinden ideoloji ve örgütlenme konularında etkilenmişlerdi.

Taşnaklar, 1894'te Diyarbakır vilayetinde bağlı Sason'da Osmanlı yönetimine karşı silahlı bir isyanı örgütledi. İsyanın amacı Avrupa devletlerinin ilgisini Ermeni sorununa çekerek Ermeniler lehine uluslararası baskı sağlamaktı. 1895'te aynı amaçla Van kentinde bir ayaklanma düzenlendi. 26 Ağustos 1896'da Taşnak fedaileri İstanbul'da Osmanlı Bankası'nı basarak dünya kamuoyunun ilgisini çekmeyi denediler. Bu olaylar sayesinde Taşnaklar diğer Ermeni partileri arasından sıyrılarak Ermeni ulusal hareketinin önderliğini ele geçirdi.

Taşnaklar 1895-1904 yılları arasında Doğu Anadolu'nun birçok yerinde kanlı isyan ve terör hareketleri gerçekleştirdiler. 1905'te örgüt üyelerince Sultan Abdülhamit'e karşı düzenlenen suikast başarısızlıkla sonuçlandı.

1903'te Çarlık Rusya'nın Ermenilere yönelik baskıcı bir politika benimsemesi üzerine Taşnakçılar Rusya'da da direniş ve terör olaylarına katıldı. Çarlık rejimine karşı 1905 İhtilalin'e katıldı.

Taşnaklar 1907'de yapılan kurultayda II. Abdülhamit'e karşı İttihat ve Terakki Cemiyeti ile işbirliği yapma kararı aldı. 1908'de Meşrutiyet'in  ilanında Taşnakçılar İttihat ve Terakki Cemiyeti işbirliği içerisindeydiler.Fakat Nisan 1909'da çıkan Adana Olayları üzerine iki örgütün arası açıldı. 1914 Erzurum Kurultayı'nın yaklaşan Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devletini destekleme kararı alması üzerine örgüt bölündü; Antranik Ozanyan öncülüğünde bazı Taşnak üyeleri Rusya'nın desteğiyle Osmanlı'ya karşı savaşmayı seçti.

Nisan 1915'te Van'da başlatılan Ermeni isyanı Taşnak tarafından örgütlendi. Savaş sırasında Rus Ordusu içinde oluşturulan dört Ermeni gönüllü alaylarında Taşnak mensupları lider rolü oynadılar. 1917 Rus İhtilali'nden sonra Çarlık Rusya'nın dağılması üzerine 28 Mayıs 1918'de kurulan Demokratik Ermenistan Cumhuriyeti'nin lider kadrosu Taşnakçılardan oluşuyordu. Erivan'ın 3 Aralık 1920'de Sovyet Ordusu tarafından işgali üzerine Taşnak liderleri yurt dışına kaçtılar. 1930'lu yıllarda  Sovyet Ermenistanı'nda Taşnak taraftarı olmakla suçlanan onbinlerce kişi Stalin tarafından Sibirya'ya sürüldü veya kurşuna dizildi. Bu olaylar Taşnaklar arasında SSCB'ye karşı nefretin oluşmasına neden oldu.  

Sürgüne giden Taşnak liderleri, büyük Ermeni toplulukların yaşadığı Lübnan, Suriye, Fransa ve ABD'de parti örgütünü sürdürdüler. Taşnakların ABD'deki bir örgütü olan Amerika Ermeni Ulusal Komitesi lobi faaliyetlerini yürüttü.

II. Dünya Savaşı sonunda başlayan Soğuk Savaş ortamında Taşnak ile Sovyet Ermenistan'ı arasındaki çatışma derinleşti. Hınçak Partisi Ermenistan'la uzlaşmayı savunurken, Taşnakçılar gitgide şiddetlenen bir düşmanlık politikasını takip ettiler. 1975'te Hınçak Partisi ASALA'yı kurduktan hemen sonra Taşnaklar da ateşli gençlerini ASALA'ya kaptırmamak için JCAG'ı (Ermeni Soykırımı Adalet Komondaları) kurdu. JCAG'ın en önemli ve en etkili eylemlerinden birisi 1983 yılında gerçekleştirdiği Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği baskınıdır. Bu olaydan sonra JCAG, faaliyetlerine ARA (Ermeni Devrimci Ordusu) olarak devam edecektir ve örgüt JCAG-ARA olarak anılacaktır. Böylece Taşnaklar XX. yüzyılın son çeyreğinde yaklaşık bir asır önce başladığı terör faaliyetlerini devam ettirdi.    

Bu sitede JCAG-ARA mensubu Ermeni teröristlerin 27 Ağustos 1983 günü öğle saatlerinde Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliğini nasıl işgal ettikleri anlatılacaktır. Ayrıca bu örgütün bu olaydan sonra neden isim ve yöntem değiştirdiği, ASALA ile aralarındaki sorunların nasıl arttığına da değinilecektir. 

Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği konutunu 27 Ağustos 1983 günü öğle saatlerinde işgal eden beş Ermeni terörist düzenlenen operasyon sonucu ölü olarak de geçirildi. Teröristlerin attığı bir bombayla yaralanan Büyükelçilik Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi Cahide Mıhçıoğlu hastaneye kaldırıldığı sırada kurtarılamayarak can verdi. Portekiz emniyet kuvvetleri tarafından yapılan kurtarma operasyonu sırasında bir Portekiz polisi de yaşamını yitirdi. Olayı JCAG-ARA (Ermeni Soykırımı Adalet Komondaları) gerçekleştirdi. Bu örgütün Lizbon'daki ikinci eylemidir.

2. Baskın Nasıl Gelişti 

Portekiz'in başkenti Lizbon'daki Türkiye Büyükelçiliği, 27 Ağustos 1983 günü silahlı beş Ermeni'nin baskınına uğradı. Büyükelçiliğe girmeyi başaramayan teröristler binanın yanında bulunan elçilik konutunu basarak, içeride bulunanları rehin aldılar. Bu sırada teröristlerle Türk koruma görevlileri arasında çatışma çıktı ve canilerden biri elçilik koruma görevlisi Murat Latun tarafından vurularak öldürüldü. Teröristler binaya girişleri sırasında da elçilik mensuplarının açtığı ateşe bombayla karşılık verdiler.

Olayın meydana gelmesinden hemen sonra bina ve çevresi güvenlik görevlileri tarafından sarıldı ve çatılara keskin nişancılar yerleştirildi. Bu arada Portekiz Başbakanı Mario Suares hükümeti olağanüstü toplantıya çağırdı ve Bunalım Konseyi'nin toplanmasını ve kurtarma operasyonunun başlatılmasını emretti. Büyükelçilik konutuna çelik yelekli polis timlerinin yaptığı kurtarma operasyonu iki ayrı koldan yürütüldü. İlk grubu oluşturan 12 maskeli polis binayı kuşatarak birkaç saniye içerisinde bahçe duvarını geçtiler ve alt kat camlarını kırarak içeriye girdiler. İlk tim binaya girdiği sırada 18 kişiden meydana gelen özel bir komando birliği de binanın yanında bulunan İtalyan Büyükelçiliği ne ait parkta mevzilendi.

Bu arada binanın üst katında şiddetli bir patlama oldu ve yangın çıktı. Binada bulunan teröristlerle binayı kuşatan özel tim arasında silahlı çatışma sürerken, yangın giderek büyüdü ve en üst kata da sıçradı. Ermeni teröristler tarafından rehin alınan büyükelçilik maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoglu'yla oğlu Atasev'in kurtarılmalarından sonra bina içindeki çatışmalar bir süre daha devam etti. Operasyonun tamamlanmasından sonra konutun birinci katında kömürleşmiş beş ceset bulundu. Teröristlerin kurtuluş ümidi kalmadığını anlayınca bellerindeki bombaları patlatarak intihar ettikleri anlaşıldı.

Ölü olarak ele geçirilen Ermeni teröristlerin uzun sureli bir işgale hazırlıklı oldukları anlaşıldı. Büyükelçiliğe saldıran Ermeni teröristlerin, diplomatları en az 48 saat rehin almayı planlamışlardır. Saldırının başarıyla sonuçlanacağını zanneden teröristlerce önceden postaya verildiği anlaşılan bir bildiride, polisin elçilik bölgesinden çekilmesi ve binayı gözlemek için helikopter ya da başka araç kullanmaması isteniyordu. Bildiride, ayrıca polisin müdahale etmesi halinde yalnızca rehinelerin değil, elçiliğin bulunduğu çevrenin de tehlikeye gireceği kaydediliyordu.

Portekiz yetkililerine yollanan bir başka mektupta da saldırının Portekiz'i hedef almadığı vurgulandı. Olayın ardından beş Ermeni teröristin kiraladığı üç otomobilden ikisini bulan Portekiz polisi, bu araçların yiyecek ve patlayıcı maddelerle dolu olduğunu gördü. Polise göre teröristler elçiliğe girerek mensuplarını rehin almayı tasarlıyorlardı. Ermeni teröristler bu emellerini gerçekleştirmiş olsalardı rehineleri uzun bir süre ellerinde tutarak bazı isteklerde bulunacaklar ve boş hayalleri için propaganda yapmaya çalışacaklardı.

Olay sırasında yaralanan Büyükelçilik Maslahatgüzarı Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi Cahide Mıhçıoğlu, olaydan sonra hastaneye kaldırıldığı sırada öldü. Ayrıca teröristlerle çatışma sırasında Manuel Pacheco adlı bir Portekiz güvenlik görevlisi de yaşamını yitirdi. Burada bir bilgiyi hatırlatmada fayda vardır. Paris'teki Türk işçileri Lizbon'da ölen Portekiz polisinin ailesi için yardım kampanyası başlatarak büyük bir civanmertlik göstermişlerdir. 

3. Caniler ve JCAG-ARA 

Olayın Failleri 

Lizbon'daki Türkiye Büyükelçiliği'ne saldıran beş Ermeni caninin Lübnan pasaportlu oldukları tespit edildi. Bunlar;

—  Strak Onnik Acemyan (19 yaşında)

— Ara Hovsel Karnikyan (20 yaşında)

— Sarkis Abrahamyan (21 yaşında)

— Simon Khacher Yahniyun (21 yaşında)

— Vatch Navar Tagihityan (19 yaşında).

adlı teröristlerdir. Saldırganların Türkçe de konuştuklarını bildiren yetkililer teröristlerin olay yerine başkent Lizbon'un 20 kilometre kadar uzağında bulunan Estoril'den Cuma günü geri verilmek üzere kiraladıkları otomobille gelmişlerdi.

Portekiz polisi teröristlerin Lübnan pasaportu taşıdıkları ve Lizbon'a Beyrut'tan geldiklerinin kesinlik kazandığını belirtti. Ermeni teröristlerin kimliklerine ilişkin bilgilerin, Portekiz'e girerken ve otel ile otomobil kiralama acentelerinin kayıtlarını imzalarken kullandıkları pasaportlardan elde edildiği kaydediliyor. Portekiz'e 22 Temmuz'da giriş yaptıkları öğrenilen Ermeni teröristlerin, saldırıdan bir gün önce büyükelçiliğe geldikleri ve Türkiye'ye gitmek için vize istedikleri belirtildi. Ancak konsolosluk mensuplarının kimliklerini sorması üzerine Ermeni teröristlerin vize taleplerinden vazgeçtikleri öğrenildi.

Bu arada Ermeni teröristlerden Simon Yahniyan'ın Portekiz'e süresi dolmuş pasaportla girmiş olduğu belirlendi. Ölü olarak ele geçirilen teröristlerden Yahniyan'ın üzerinden çıkan pasaportunun geçerlilik süresinin Mart 1983'te dolduğu anlaşıldı.

Bu arada Lizbon'daki Türk Elçiliğine saldırdıkları sırada biri kapı önünde Türk güvenlik yetkilisi, dördü de girdikleri elçilik konutunun içinde Lizbon anti-terör polisi tarafından öldürülen ve Lizbon morgunda bulunan beş Ermeni teröristin cesedine kimse sahip çıkmadı. Bunun üzerine Lizbon güvenlik yetkilileri, bunların Lizbon'da bir mezarlığa gömüleceklerini, ancak bürokratik işlemlerin uzaması nedeniyle beklediklerini belirtti. Bu sırada Uluslararası Kızılhaç Örgütü beş Ermeni teröristin cesetlerini, Lübnan'a götürmek üzere Portekiz yetkililerine başvurdu.

Olayı JCAG-ARA Üstlendi

Olayın meydana gelmesinden hemen sonra Amerikan haber ajansı Associeted Press'in Lizbon'daki bürosunun posta kutusuna mesaj bırakan bir kişi saldırının sorumluluğunun "Armenian Revolution Army / Ermeni Devrimci Ordusu" adlı örgüte ait olduğunu söyledi. Fransız Haber Ajansı AFP'nin Paris'teki bürosuna telefon eden kişiler de sorumluluğun aynı örgüte ait olduğunu bildirdiler. Binaya girenlerin konutu havaya uçuracaklarını söyleyen örgüt üyeleri "Arkadaşlarımız enkaz altında kalacaklar ama bu bir intihar değil kendilerini kurban sunağında adamalarıdır" şeklinde konuştu. "Ermeni Devrim Ordusu"nun şimdiye kadar kurulan örgütlerden farklı olduğunu söyleyen ajans yetkilileri, örgütün adını ilk kez Brüksel İdari Ataşemiz Dursun Aksoy'un şehit edilmesi sırasında duyurduğunu anımsattılar.

Ermeni Devrimci Ordusu (ARA), JCAG (Ermeni Soykırımı Adalet Komondaları) adında 1975'te kurulan ve Taşnak Partisine bağlı bir Ermeni terör örtünün devamı niteliğindedir. JCAG, 14 Temmuz 1983'te gerçekleştirdiği Dursun Aksoy cinayetinden sonra eylemlerine ARA adı altında devam etti. Ve terör örgütü bundan sonra JCAG-ARA diye anıldı. 

 JCAG-ARA ilk cinayetlere başladığı 1975 yılından 1986'ya kadar 33 eylem gerçekleştirdi ve bu eylemlerin 1 hariç tamamını Türk hedeflerine yöneltti. ASALA'dan farklı olarak JCAG-ARA'nın hedefinde sadece Türkler vardı. JCAG-ARA'nın gerçekleştirdiği eylemlerde 36 ölüm, 12 de yaralama hadisesi yaşanmıştı. Ölenlerin 23'ü diplomatken sadece 1'i sivildi. ASALA'nın gerçekleştirdiği eylemlerde ise sadece 13 Türk diplomatı öldürülmüştü. Dolayısıyla JCAG-ARA, ASALA'ya göre eylemlerde daha başarılı ve Türk diplomatları açısından da daha tehlikeliydi.

JCAG-ARA yaklaşık bir yıl önce 7 Haziran 1982 günü yine Lizbon'da bir suikast daha gerçekleştirmişti. Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği İdari Memuru Erkut Akbay (39), otomobiliyle evine gittiği sırada JCAG-ARA militanları tarafından saldırıya uğradı. Erkut Akbay başından ve göğsünden vurularak olay yerinde ölürken, Elçilik Mahalli Sekreteri olarak çalışan ve olay sırasında yaralanan eşi Nadide Akbay da olaydan yedi ay sonra koma durumundan çıkamayarak 10 Ocak 1983'te öldü. Erkut Akbay ve Nadide Akbay'ın katilleri bulunamamıştı.

4. Baskına Tepkiler 

Türk Dışişleri Bakanlığı'nın Açıklaması 

Türk Dışişleri Bakanlığı, Lizbon'daki saldırıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Brüksel'deki suikast ve Orly Havaalanı'ndaki katliamın üzüntüsünün sürdüğünü belirterek "Maruz kalınan bu yeni saldırıyla nefret duygularımız son haddine gelmiştir" denildi. Ermeni teröristlerin Lizbon'da olduğu gibi bundan sonra da "yaktıkları ateşle kavrulacakları"nın ifade edildiği açıklamada, "Olayı haber alır almaz meseleye en yüksek düzeyde el koyan ve saldırganların kaçmalarına meydan vermeden süratle bertaraf edilebilmeleri için diğer ülkelere de örnek tenkil edeceğini umduğumuz fedakar çabalar sarf eden Portekiz makamlarını ve güvenlik yetkililerinin bu tutumu takdirle karşılanmıştır" sözleri yer aldı.

Bakanlığın dışında Türk milletinin de artık Ermeni terörüne sabrı kalmamıştı. insanlar olaya karşı tepkilerini belirtmek için telefonlarla haber ajanslarını ve gazeteleri aramaktaydılar. Bir vatandaş Milliyet gazetesinin Ankara bürosunu arayarak, şunları söylemişti: "Lizbon olayı ile ilgili ne yapacağınızı bilmiyoruz ama, efendim kadın-erkek milletçe ne yapmamız gerekiyorsa yapalım.  Kadın-erkek, hepimiz beraberiz, lütfen bir şey söyleyin."

Ülkelerin Lizbon Baskınını Kınamaları

ABD Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak Ermeni teröristlerin Lizbon'daki Türkiye Büyükelçilik konutuna yapılan saldırıyı şiddetle kınadı.

Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Alan Romberg tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi: "Silahlı beş saldırganın patlayıcı maddeler kullanarak Türkiye Büyükelçiliği konutunu zorla ele geçirdiklerini öğrendik. Yüksek düzeyde bir yetkilinin (diplomatın) eşi ve bir güvenlik görevlisi saldırı sırasında öldürüldü. Aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda kişi de ağır yaralandı. Saldırganların kendileri de daha sonra üzerlerinde bulunan patlayıcı maddeleri bina içeri içerisinde patlatarak öldüler. Ermeni Devrimci Ordusu adlı bir örgüt bu olayın sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu saldırı uluslararası toplumun, bu gibi acımasız terörist saldırılarına son vermek için dahil güçlü önlemler alması gerektiğini bize bir kez daha acı bir şekilde hatırlatıyor Türk hükümetine ve bu saldırının kurbanlarının ailelerine derin üzüntülerimizi iletiriz." 

ABD'nin dışında Federal Almanya hükümetince Bonn'da yayımlanan bildiride Lizbon'daki Türkiye Büyükelçiliğine yapılan saldırı şiddetle kınanarak "Almanya'nın nereden gelirse gelsin teröre karşı olduğu" belirtildi. Ayrıca Madrid'e devam eden Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı İzleme Toplantısı'nda saldırının kınanması amacıyla bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve söz alan konuşmacılar terör konusunda işbirliği çağrısında bulundular           

Portekiz Dışişleri Bakanı Jaim Game Londra'da bulunan İlter Türkmen'e bir mesaj göndererek saldırıdan duyduğunu üzüntüyü belirterek başsağlığında bulundu ve "Bu olaydan insan hayatının gereksizce kaybından derin üzüntü duyan Portekiz hükümeti saldırganların savunmasız kimseleri hedef alan saldırılan karşısında durumun icap ettirdiği önlemleri almada tereddüt duymamıştır" dedi.

Öte yandan Dışişleri Bakanı İlter Türkmen. Portekiz Dışişleri Bakanı Jaim Game'ye bir mesaj göndererek, "Bu elim olay süresince hükümetinizin kararlılığı ve güvenlik örgütü üyelerinin cesareti örnek teşkil edecek şekilde olmuştur" dedi. Türkmen mesajında "Bu enerjik ve örnek tutumun daha fazla can kaybımı önlediğini ve saldırganlara hak ettiği cezayı verdiğini" söyleyerek "Tutumunuz uluslararası terörizmin caniyane faaliyetlerini tırmandırmasını faaliyetlerini tırmandırmasını mümkün kılan, geçmişte zaaf gösteren hükümetler için bir ilham kaynağı olmalıdır " dedi. Saldırı sırasında bir Portekiz güvenlik görevlisinin ölmesinden üzüntü duyduğunu belirten Türkmen başsağlığı diledi.

5. Ölümden Kıl Payı Kurtulan Bir Büyükelçi: İsmail Soysal 

Lizbon Büyükelçisi İsmail Soysal ile eşi İlham Soysal, Ermeni teröristlerin baskınından kıl payı kurtulmuşlardı. Evet!.. Bir insan ölümden bu denli kıl payı kurtulabilir. Hele hele bütün azmışlıkları ile etrafa ateş, kan ve nefret kusan Ermeni canilerinin elinden, usulca, kaderiyle birlikte bu kadar kaçabilir. Bazı insanlar da ölümle bu denli çabuk, böylesine şanssız, korkusuz karşılaşabilirler. Ermeni canilerinin sıktıkları kurşunları attıkları bombalara hedef olarak tabii.

Soysal ailesi İstanbul'daki evlerine vardıklarında korkunç olayı yaşıyorlarmışçasına ağlıyorlar, üzülüyorlar, geride vedalaşarak bıraktıkları arkadaşlarının yaşayıp yaşamadıklarının merakı içinde "Beklenen sondu bu" diyorlardı.

Yaş haddinden emekli olarak, 17 Temmuz günü (olaydan sadece on gün önce) Portekiz'den ayrılan Büyükelçi İsmail Soysal ile eşi İlhanı Soysal, otomobilleriyle, sessizce Lizbon'un Cobertas Caddesi üzerindeki Türk Büyükelçilik konağını terk etmişlerdi. Konaktan akşamın alacakaranlığında kimseye bildirmeden, kaçarcasına çıkmışlardı. Kolay değildi böylesine ayrılmak evlerinden. Dikkat çekmek istemiyorlardı. Uzun süre heyecan içinde Portekiz sınırları içinde ilerledikten sonra, sonunda İspanya'ya varmışlardı ve o zaman rahatlamışlardı.  

Çünkü Ermeni teröristler tarafından devamlı tehdit ediliyorlar, telefonlarla öldüreceklerini söylüyorlardı. En son tehdidi de Lizbon'dan ayrılmadan önceki hafta aldılar. Telefondaki sesler, (ölümden, bombadan, evden) bahsediyorlardı. Ermenilerin yaptıkları son tehdidi Ankara'ya bildirdiler. Bunun üzerine Ankara'nın da talimatı üzerine, Portekiz polisi Türk büyükelçiliği önünde 24 saat nöbet tutmaya başladılar. Ama birkaç polis koca Büyükelçiliğin ne kadarını koruyacaktı. Azılı gözü dönmüş Ermeni caniler bir sene önce de Lizbon'da Türk Ticari Ataşesi Erkut Akbay'ı öldürmüşlerdi. O zamandan sonra Büyükelçi İsmail Soysal'a zırhlı araba tahsis edildi. Ama daha sonra İsmail Soysal Lizbon'da kaldıkları üç yıl içerisinde tam bir emniyet göremediklerini söylemektedir. Aslında bu durum Paris, Viyana, Londra, Bern, Roma, Madrid  vb. Avrupa merkezlerindeki diğer Türk diplomatları için de geçerliydi. 

İsmail Soysal kendisini ziyarete gelen gazetecilere şunları söyleyecektir: "Beklenen bir sondu bu. Türk Büyükelçilik konağının emniyeti yoktu. Polis, koruma görevlisi, hiçbiri yeterli değildi. Öndeki ana kapıyı her zaman kapalı tutuyorduk. Polis gözetleme kulübesinin olduğu kapıdan giriş yapılıyordu. Arkadaki garaj ve servis kapısı ise emniyetsizdi. Bahçe duvarları alçak ve demir parmaklıklı. Çevik biri rahatlıkla atlayabilir. Sanıyorum, bahçe duvarından atlayan caniler, camlı kapıları geçerek, bombayı patlattılar." Lizbon Büyükelçilik Müsteşarı Yurtsev Mıhçıoglu ile iyi bir dostlukları olduğunu da söylüyordu Soysal. Hatta evlerini boşaltırlarken, Büyükelçi ve eşi Maslahatgüzar Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi Cahide hanıma buraya taşınmamalarını söylemişlerdi. Çünkü tehditler nedeniyle Büyükelçilik rezidansı artık emin değildi. Buna rağmen onlar görevleri gereği taşınacaklarını söylediler. Mıhçıoglu'nun eşi Cahide Hanım'la birlikte, görevi devraldıklarını anlatırken, oğulları Atilla'nın da yanlarında bulunduğunu belirtiyor. "Eminim, Yurtsev Bey. Ermenilere tabancasını çekip, ateş açmıştır. Çok korkusuz bir insandır. Fakat olay tam anlamı ile korkunç, tüyler ürpertici " diyordu. 

İsmail Soysal ve eşi ölümdün kurtulmanın buruk sevincini yaşamaktaydı. Çünkü çok sevdikleri mesai arkadaşlarını haince bir saldırı sonucunda yitirdiler.   

6. Dünya Basınında Lizbon Baskını 

Dışişleri Bakanı İlter Türkmen ile BBC Televizyonu'ndaki Röportaj

Diplomatik görüşmeler için Londra'da bulunan Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Lizbon saldırısı ardından, BBCtelevizyonunun "Newsnight" programına bir söyleşi vererek Ermeni terörü konusundaki görüşlerini açıkladı. Programın sunucusu ile Türkmen arasındaki söyleşi şöyle geçti:

BBC: Sayın Türkmen, iddiaya göre, Ermenilerin seçtiği saldırı hedeflerinin başında geliyorsunuz. Siz ve diğer Türk diplomatlar bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?

Türkmen: Ermeni teröristlerin dünyanın çeşitli yerlerinde Türk diplomatlara karşı giriştiği saldırılar onları görevlerini yapmaktan asla alıkoyamamıştır. Elbette bazı güvenlik önlemleri alıyoruz. Ama günümüz dünyasında hiçbir yerde aşılamayacak güvenlik önlemleri, koruma önlemleri yoktur. Gene de bu terör olaylarından etkilenen bir diplomat bulunmamaktadır.

BBC: Bu teröristlerin talebi 70 yıl önce meydana gelen olayların aslında bir katliam olduğunun kabul edilmesi ve kendilerine bir tazminat ödenmesi. Buna nasıl bir karşılık verebilirsiniz?

Türkmen: Böyle bir talebin herhangi bir dayanağı bulunmadığı kanısındayım.

BBC: Eğer bağımsız bir Ermeni devleti olamayacaksa, bir tazminat söz konusu değilse, yapabileceğiniz pek bir şey yok demektir. Bu terörü önleyecek bir küçük jest yapamaz mısınız?

Türkmen: Eğer bir jest yapılacaksa bunu yapması gereken, bu terör olayını başlatan Ermenilerdir. Bu hayalden vazgeçmeli, teröre son vermelidirler. Bence bu terör hareketi kendisinin yarattığı ateşte yok olacaktır.

BBC: Ama siz bu noktada bunu önleyecek pratik bir şey yapmalısınız. Ne do olsa bombalama ve cinayetlerden hükümetiniz de bir ölçüde sorumlu olmalı.

Türkmen: Dünyada şu kanıtlanmıştır ki, terörle mücadelede en iyi politika hiç taviz vermemektir. Sanırım bu yolu izleyen tek hükümet de biz değiliz.

BBC: Sizce bunun bir çözümü var mı. yoksa bu terör olayları sürüp gidecek mi?

Türkmen: Eğer bütün ülkeler kararlı bir tutum alacak olursa, bu terörle baş edilmesi mümkündür. Aralarında ABD, İngiltere, Federal Almanya, Portekiz ve Yugoslavya da dahil olmak üzere birçok hükümet bunu yapmaktadır.

Portekiz Basını 

Lizbon'daki Türkiye Büyükelçiliğine karşı beş Ermeni tarafından girişilen kanlı baskın Portekiz basınında geniş yer kapladı. Portekiz basını polisin eylem sırasındaki tutumunu övmekle birlikte, "istihbarat eksikliğinin" üzerinde durarak saldırının önceden tahmin edilememesini, teröristlerin ülkeye kolayca sızmalarını eleştiri konusu yaptı. Devlet Başkanı Antonio Eanes olayın ardından yayınladığı mesajında bu "istihbarat eksikliğine" değinirken, içişleri Bakanı Eduardo Preira, TV'de yaptığı konuşmada. teröristlerce kullanılan otomobillerden birinin olaydan bir gün önce büyükelçiliğin çevresinde görüldüğünü ve gerekli önlemlerin alındığını söyledi.

Sol eğilimli "O Doiara" gazetesi olayı "Portekiz'de en büyük en kanlı baskın olarak nitelendirirken, liberal "Diario de Notidas", ''Ermeni teröristler havaya uçurdukları binada öldü" şeklinde başlık attı.

Fransız Basını 

Lizbon'daki kanlı saldırı tüm Fransız kitle iletişim araçlarında başlıca haber olarak yer aldı. Gerek radyolarda gerekse televizyonda. Portekiz'de, şimdiye değin kendisinden fazla söz ettirmemiş "Ermeni Devrimci Ordusu"nun (ARA) eylemi genellikle "intihar operasyonu" biçiminde nitelendi.

Örneğin, Liberation gazetesi birinci sayfasında Lizbon'da Ermeni intihar komandosunun kanlı eylemini haber verirken, Le Matin gazetesi "Lizbon'da Ermeni kamikazeleri"nden, Le Quotidien de Paris gazetesi "Lizbon'daki kamikaze komandosu"ndan söz etmekte.

Ayrıca, Le Figaro gazetesi "Yine Ermeni Terörizmi" başlığıyla Portekiz'deki terör olayını haber verirken, tedhişçileri "intihar komandosu" olarak niteledi. France-Soir gazetesi de tüm birinci sayfasını bu olaya ayırarak teröristlerin patlama sonucu intihan seçtiklerini yazdı.

Fransa'da yayımlanan Nouvelle Observator dergisinde çıkan bir habere göre, Ermeni saldırıları yeni hedefler seçmeye başladı. Derginin ismini açıklamadığı bir Fransız güvenlik yetkilisinden aldığı habere göre, bundan sonra yoğunlaşması beklenen Ermeni saldırıları Atina, Tahran ve Beyrut'ta olacak. Dergide, bu üç kentteki Türk temsilci ve kuruluşlarının Özel koruma altında olduğuna da yer veriliyor.

ABD Basını

ABD gazeteleri Ermeni terörüne sayfalarında geniş yer ayırmaya devam ediyor.

Washington Post gazetesi, "Ermeni Terör Taktikleri" başlıklı yazısında, daha kaç tane Türk diplomatının Ermeni teröristlerince öldürüleceği sorusunu soruyor, "Bu sorunun olgunlaşmamış bir cevabı vardır. Birçok terörist yakalanmadan ne kadar çok öldürebileceklerini düşünürlerse o kadar kişi ölecek" dendi.

1973 yılından bu yana 27 Türk diplomat ve ailesinin Ermeni terörist gruplarca öldürüldüğü hatırlatılan yazıda, Brüksel, Paris Havaalanı ve Lizbon'daki cinayetlere de yer verilerek, şöyle yazıldı:

"Ölü sayısının çok olmasına ayrıca, Ermeni teröristlerin daha da öldüreceklerini söyle melerine rağmen bugün kadar Türklere çok az destek gösterilmiştir. "Buna karşılık, İrlanda Cumhuriyet Ordusu tarafından 27 İngiliz diplomat, ya da Filistinliler tarafından 27 Musevi diplomat öldürülmüş olsaydı. dünya kamuoyu bu kadar ilgisiz kalır mıydı?"

Amerikalıların Türk-Ermeni davasını sadece bir kan davası olarak gördüğünü, dolayısıyla fazla önemsemediği bildirilen Washington Post gazetesinin yazısında, "Bir taraf seçildiğinde, Türkler aleyhine tutum takınmışızdır" denildi. Gazete, buna neden olarak da, Amerikalıların Türkleri kafalarında ellerinde palalarıyla canlandırdığını ve Batı tarihinin Müslüman düşmanlığını gösterdi.

Daha sonra, Amerikalı tarafsız tarihçi Justin McCharty'nin Ermeni iddialarını çürüten belgeli gerçekleri yansıtan sözlerine yer verilen yazıda, Özetle şu görüşlere yer verildi:"Türklere hem Ermeni katillerinin çektirdikleri eziyetten dolayı sempati hem de Türk görüşünü açıklamaya çalışmaktaki çabalarında destek lâzımdır."

The Washington Post gazetesi Ermeni terörüne ilişkin yazı dizisinin ikinci bölümünde, 1915 yılında tüm dünyadaki Ermeni sayısının 1.5 milyon olduğunu belirterek. "1915 olayları saptırılarak hayali bir soykırıma dönüştürülmüştür. Bugün Türk yetkililerine karşı girişilen cinayetlerin mantığını bu hayal oluşturuyor'' dedi.

İstanbul'daki Robert Kolej'in ilk müdürü Dr. Cyrus Hamlin'in 1890'da yazdığı bir makaleye yer veren gazete Hamlin'in Anadolu'daki Ermenilerin giriştiği şiddet eylemlerinin Osmanlıların Hıristiyanlığa gösterdiği hoşgörüyü tehlikeye düşürdüğünü aktararak. Ermenilerin Müslüman köylerine saldırdıklarını bildirdiğini kaydetti. Russel Howe imzasıyla çıkan yazıda 1890'larda Ermenilerin Rus Çarı ve İran Şahından silah yardımı aldığı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusların Doğu Anadolu'yu işgal etme fırsatı yakaladığı da belirtildi. 

Lizbon olayına değinen Time dergisi de Ermeni terörünü konu alan bir yazı yayınlayarak Ermeni terör örgütlerinden bazılarının Batı, bazılarının da Doğu bloğundan desteklendiğini öne sürdü. Time, Batılı istihbarat kaynaklarına dayanarak verdiği haberde, bu terör örgütlerinin tümünün benzer hedeflere ulaşmayı amaçladığını kaydetti. Amerikan dergisi ayrıca ilginç bir bilgiyi daha okuyucularıyla paylaşarak 36 Türk diplomatını öldüren Ermeni teröristlerin, 12 Eylüle kadar ülke içinde de her gün birçok Türk'ü öldürdüklerini öne sürdü.

Alman Basını

Alman televizyonu, Ermeni teröristlerin Türklere saldırılarını haklı gösteren yayınına büyük tepki görünce, bu kez Türklerin görüşlerine de yer veren bir ikinci program yaptı ve hatasını düzeltmeye çalıştı.

Alman birinci televizyonu ARD'de yayınlanan "Panoroma" adlı haber programında, Ermenilerin Türk Lizbon Büyükelçiliğini bastıkları gece yayınlanan habere, büyük ve şiddetli tepkiler geldiği belirtildi. Programı sunan spiker, "o gece çok sayıda Türk telefon ederek bizi protesto etti. Bu arada bazı meçhul kişiler de televizyon binasına bomba konulacağını söylediler. Bunun üzerine televizyonda çalışan arkadaşlar stüdyoları erken saatte terk etmek zorunda kaldılar" dedi.

Bir hafta sonra yayınlanan Panorama programında, Ermenilerin topluca öldürüldüğüne dair bazı görüntüler yer aldı. Ancak resimler üzerine yapılan konuşma bir hafta öncesine nazaran değiştirildi ve Türk görüşüne uygun bazı açıklamalar da yapıldı. Bu arada 1970 yılında Birleşmiş Milletler'de Ermenilerin tezini haklı gösteren bir karar tasarısının reddedilmesi ile bazı militanların teröre başvurdukları belirtildi.

Bu görüntülerden sonra "Almanya'da 1.6 milyon Türk yaşıyor. İstesek de istemesek de Türklerin problemi bizim de problemimizdir" diyen spiker, bir önceki yayına başta Türk büyükelçiliği ve başkonsolosluklarla yurttaşlarımızın ve Türk basınının gösterdiği tepkiyi anlattı. Bu nedenle 70 yıl önceki bir olayla ilgili gerçeği tam olarak yansıtmak için böyle bir program düzenlediklerini söyledi.

Hitler'in Yahudi katliamı ile Ermenilere karşı girişilen hareket arasında bir benzetme yapılamayacağını vurgulayan sunucu, Ermenilerin 1919 yılında Suriye'de Türkler tarafından öldürüldükleri yolundaki iddiaların da gerçeğe uymadığını, o tarihte Suriye'nin bu bölgesinin Fransız işgali altında bulunduğunu belirtti.

Alman sunucu, geçen defa yapılan yayının yanlış bir değerlendirme ürünü olduğunu ima eden bazı açıklamalar yaptı ve "Bu akşam aynı görüntüleri sunduk ama diğer görüşlere de yer verdik" dedi.

Bu suretle Alman basını tarafsız yayın da yapılabileceğini gösterdi. 

7. Baskının Soruşturulması

Olay sırasında Fransız polisinin yoğun gayretleri sonucunda Ermeni teröristler daha fazla tehlikeli olmadan ölü olarak ele geçirildiler. Soruşturmaya devam eden Portekiz polisi, Ermeni teröristlerin yanındaki adete küçük bir orduya yetecek silah ve patlayıcıların Portekiz'e nasıl girdiğini araştırıyorlar. Bir polis yetkilisi, "Bu kadar silahı bir anda ülkeye sokmak hemen hemen imkânsız. Ancak teröristlerin burada ilişkide bulundukları örgütler söz konusu olabilir" dedi.

Olaydan sonra büyükelçilik binasını da inceleyen uzmanlar tahrip kalıpları ile havaya uçurulan Türkiye Büyükelçiliği ikametgahında hasarın oldukça fazla olduğunu söylediler. Binanın çatı ve birinci katında oldukça geniş çökmeler olduğuna dikkati çeken ilgililer enkaz kaldırma çalışmalarına ancak uzman polislerin yapacağı kontrolden sonra başlanabileceğini belirttiler. Ayrıca enkaz arasında çok sayıda patlamamış el bombası ve fünye bulunmuştur. 

Portekiz Başbakanı Mario Suares, Türkiye büyükelçilik binasının basılmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada., "Portekiz güvenlik kuvvetlerinin olay üzerinde titizlikle durduğunu" belirterek, "Terörizme karşı mücadelemizde kimseye taviz vermeyeceğiz" dedi.

Olayın başından beri operasyona emir veren ve polislere tam yetki veren Portekiz Başbakanı Suares, bir gazetecinin kendisine yönelttiği Ermeni terörizmiyle ilgili soruyu şöyle yanıtladı: "Ne yazık ki, ülkemizde Türk diplomatlarına karşı ikinci saldırı olayını yaşadık. Ama şunu söyleyebilirim ki, çeşitli gruplardan oluşan güvenlik birimimiz, olay üzerinde özel bir titizlik ve sakinlikle durmaktadırlar. Terörizme karşı mücadelede güvenlik kuvvetlerimizin sonuca ulaşacağına inanıyorum." Kendisine yöneltilen ölüm tehdidi hakkında Başbakan, "Bunlar ciddiye alınacak şeyler değil. Daha önemli konularımız vur. Üzerinde durmaya değmez" dedi.

Ermenilerin Lizbon Türk Büyükelçiliği baskınından ABD Kongresi'nden Libya ve Suriye sorumlu tutuldu. Senato Genel Kurulu'nda bir konuşma yapan Wisconsin eyaleti senatörü William Proetsmire, Libya ve Suriye'nin radikal emellerine ulaşmak amacıyla terörizmi en iyi biçimde kullanan iki ülke olduğunu belirterek. Amerika'nın uluslararası örgütler aracılığıyla bu ülkelere verdiği yardımı durdurmasını istedi.

Suriye ve Libya'nın bölgesel ve global etkinliklerini sürdürmek için terörizmi kullandıklarını söyleyen Proetsmire, Suriye'nin radikal Filistin ile Ermeni gruplarını desteklediğini öne sürdü. Suriye'nin Ermeni ve Filistin terör örgütlerine silah temini, terör eğitimi ile diplomatik binaların ve kolaylıkların sağlanmasında yardımcı olduğunu belirten senatör Proetsmire, "Paris ve Lizbon saldırılarında Ermenilere Suriye yardım etmiştir" dedi.

Öte yandan Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda bir konuşma yapan New York milletvekili Stephan Solarz da Amerika'daki federal eyalet ve yerel güvenlik yetkililerini, terörizme karşı daha etkili bir işbirliğine çağırdı. Solarz, 1982 yılında Los Angeles ve Boston'da iki Türk diplomatının öldürülmesi olayına dikkati çekerek. Amerika'daki yabancı görevlilerin terörizme karşı olağanüstü tehdit altında yaşadıklarım belirtti. 1983 yılının ilk dört ayında dünyanın 28 bölgesinde diplomatlara karşı 140 terör eyleminin gerçekleştirildiğini belirten Solarz, bu eylemlerde 50 kişinin öldüğünü ve 150'sinin de yaralandığım kaydetti. Solarz ayrıca, 1968 yılından bu yana Amerika'da buna benzer 377 terör olayının meydana geldiğini de söyledi.            

Bu arada Lizbon Polisi, yaptığı  soruşturmada Gülbenkyan Vakfı'nın Ermenilere yardım ettiği yönünde ihbarlar aldığını bildirdi. Ayni şekilde bu olay Türk basınına da yansımıştı.Bunun üzerine Merkezi Lizbon'da bulunan Nubar Gülbenkyan Hayır Vakfı'nın yöneticileri Ermeni terör örgütleriyle dolaylı dolaysız hiçbir ilişkilerinin olmadığını öne sürdüler. Vakıf yöneticileri, ayrıca "Kurumumuz terörizme ve milliyetçi Ermeni tezlerine karşı olduğu için Ermeni şiddet yanlıları için Ermeni şiddet yanlıları tarafından "hain"likle suçlanıyor" şeklinde bir açıklama yaptılar.

8. Baskının Getirdikleri: Alınan Tedbirler 

Bazı büyükelçilik binaları yeniden inşa ediliyor

Ermenilerin Lizbon baskını sırasında yeteri güvenli olmadığı görülen büyükelçilik binasından sonra, Ermeni teröristlerin saldırıları karşısında Türkiye"nin bazı yabancı ülkelerde yeterli güvenlik önlemleri olmayan büyükelçilik binalarının yerine yenilerinin yapılacağı belirtildi. Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden alman bilgilere göre, yurt dışında bir göreve tayin edilen tüm memurlara ayrıca silah atışı eğitimi yaptırılmaya başlandı.

Bu arada Dışişleri Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü arasında koruma önlemleri alanındaki çalışmalar hızlandı. Dışişleri Bakanlığı bazı büyükelçilikler için ek kadroyla güvenlik personeli verilmesini istedi. Dışişleri bakanlığı yetkilileri yıl sonuna kadar elçiliklerimizin güvenlik sorununun önemli ölçüde çözümleneceğini söylediler

Reagan, Ermeni terörü için bazı liderlerle görüşecek

Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği'ne yapılan saldırı dünya liderleri arasında büyük tepki ile karşılanırken, ABD Başkanı Ronald Reagan bu tür eylemlere son verilmesi için bazı önlemler alınması gerektiğini söyledi. Ermeni terörünü kınayan Reagan bazı ülke liderleri ile bu konuda temasa geçeceğini de belirtti.

Ermeni terörünün son günlerde geniş boyutlara ulaşması üzerine İngiltere Başbakanı Margareth Thatcher da uluslararası temaslar yapılarak bu barbarlığın durdurulmasını istemişti. Başkan Reagan, Ermeni terörü konusunda konuşurken. Türk diplomatlarına karşı girişilen eylemleri "insanlık dışı ve barbarca" olarak niteledi. Reagan, Ermeni terörü konusunda daha etkin eylemler alınmasını da isterken "Bu dehşet olaylarını hiçbir neden haklı gösteremez" dedi.

Reagan'ın hangi ülke liderleri ile görüşeceğinin bilinmediğini, ancak ABD Başkanı'nın Ermeni terörüne bir çözüm bulunması konusunda kesin kararlı olduğunu bildiriyorlar.

ABD Başkanı'nın Ermeni terörü bu konusundaki sözleri birçok ülke tarafından olumlu karşılandı. Reagan'ın Ermeni terörü konusunda uluslararası işbirliği niteliği taşıyan Önerisine görüşeceği ülke liderlerinden birçoğunun olumlu yanıt vermesi bekleniyor.

9. Olayın Ardından Türkler ve Ermeniler 

Cahide Mıhçıoğlu'nun Cenaze Töreni 

Ermeni teröristlerin son Lizbon saldırısı sırasında şehit olan Portekiz Maslahatgüzarımızın eşi Cahide Mıhçıoğlu'nun cenazesi 10 Ağustos 1983 akşamı Ankara'ya getirildi.

Cahide Mıhçıoglu için 11 Ağustos'ta devlet töreni yapıldı. Törende Ermenilerin cinayetleri bir kez daha kınandı. 

Cahide Mıhçıoğlu için Başbakanlık önünde düzenlenen devlet töreninde de hükümet adına bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Türkmen Lizbon saldırısı sırasında teröristlere karşı canı pahasına dövüşen Maslagatgüzar Yurtsev Mıhçıoğlu ve elçilik personelini övdü ve "kendileriyle gurur duyuyoruz" diyerek, kendisine ve yaralı oğluna şifalar diledi. Şehit Cahide Mıhçıoglu'nu "örnek bir anne ve dışarıda Türk kadınını mükemmel şekilde temsil eden bir kişi" olarak rahmetle andı.

Türkmen konuşmasına özetle şöyle devam etti:

"Portekiz hükümeti ve güvenlik makamlarıma saldırının başladığı andan itibaren gösterdikleri kararlı tutumu da takdirle karşılıyoruz. Saldırı sırasında hayatını kaybeden Portekiz güvenlik görevlisinin ailesine ve Portekiz milletine taziyelerimizi sunuyoruz.

Uluslararası terörizmden hiçbir ülkenin masun kalamayacağını ve terörizmle uzlaşma taktiklerinin terörizmi daha da çok teşvik ettiğini son olaylar göstermiştir. Uluslararası terörizmin bazı hedeflere dokunulmazlık tanıyacağı düşüncesi iflas etmiştir. Bu gerçeklerin ışığında oluşan tepkilerin ve ortak tedbirlerin gerçek bir uluslararası işbirliğine dönüşmesini bekliyoruz. Ermeni teröristler şimdi cinayetlerini işledikten sonra, ellerini kollarını sallayarak dolaşamamaktadırlar. Bunlardan 8'i eylemleri sırasında ölmüş, biri idam edilmiştir. 20'si de yargılanmaktadır. Yedisi ise cezalarını çekmektedirler. Ermeni teröristlerin etrafındaki çemberin gittikçe daralması için hükümetimiz tüm gücü ile çaba harcamaktadır. Ermeni propagandası bugün terörle eş anlamdadır. 70 yıldır tarihi tahrif ederek dünya kamuoyunu aldatmaya çalışanlar gerçeklerin gün ışığına çıkmasını engelleyemezler. Zira, her terör hareketi Ermeni iddialarının bir yeni tekzibini oluşturmuş ve katliam geleneğinin kime ait olduğu konusunda tarihe ışık tutmuştur. Ermeni tedhişçilerin, geçmişte de aynı hunharlık ve fanatizmle. aynı insanlık dışı içgüdülerle hareket ettiklerini, sadece tarihi belgeler değil bu­günkü eylemleri kanıtlamaktadır. Ermeni terörünün arkasındaki siyası kuruluşların ve pro­paganda örgütlerinin Türkiye'ye yönelik taleplerine gelince, bunların adresi yanlıştır."

Birinci Dünya Savaşı başında Türkiye'de yaşayan Ermenilerin bir azınlıktan ibaret olduğunu, bunlardan bir bölümünün Osmanlı Devleti'ne ihanet ettikleri ve katliama giriştikleri için Türkiye'yi terk ettiklerini belirten Türkmen konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şimdi vahşetler tekrarlandığı için toprak mı verilecektir. Böyle bir iddia hayal şuursuzluk ve çılgınlığın son haddidir. Türkiye'nin verilecek bir karış toprağı ve kimseye bir maddi ya da manevi borcu yoktur. Türkiye'nin sadece on yıldan beri masum Türk vatandaşlarına karşı işlenen şeni cinayetlerin hesabını sorma hakkı vardır."

Mıhçıoglu'nun bayrağa sarılı tabutu bir manga askerin omuzlarında taşınarak cenaze arabasına yerleştirildi. Korteje Bayan Mıhçıoglu'nun yakınları, Cumhurbaşkanlığı ve MGK Genel Sekreteri, Başbakan Bülend Ulusu ve yabancı misyon şefleri ile Dışişleri Bakanlığı mensupları da katıldılar. Maltepe Camii'ndeki dinî törenden sonra Cahide Mıhçıoğlu Cebeci Askeri Mezarlığında toprağa verildi.

Bu arada Ermenilerin Lizbon Büyükelçiliğimize giriştiği saldırıda eşi Cahide Mıhçıoğlu'nu kaybeden ve yürüttüğü Lizbon Büyükelçiliği Müsteşarlığı görevinden merkeze atanan Mustafa Yurtsev Mıhçıoglu, Adapazarı'nda geçirdiği trafik kazasında ağır yaralandı ve 3 Ekim 1983'te kaldırıldığı Gülhane Askeri Hastanesi'nde öldü. 

Ermediler, Lizbon Katillerini «Ulusal Kahraman» İlân Etti

Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği konutunu basarak burayı bombalamak isterken ölen Ermeni teröristler Beyrut'ta "ulusal kahraman" ilan edildiler. Beyrut'ta 175 bin dolayında Ermeni'nin yaşadığı Burç Hamud semtinde duvarlara sloganlar yazarak Türkiye'yi suçlayan Ermeniler ölen beş teröristin "özgürlük savaşçısı" olduğunu söylüyorlar.

Olayda ölen Setrak'ın annesi de oğluna zaman zaman niçin eve geç geldiğini sorduğunda "Ben çocuk değilim" yanıtını aldığını söyledi. Teröristlerden Vahe Dağlıyan'ın babası 73 yaşındaki ayakkabıcı Nazar Dağlıyan, "Eğer oğlumun böyle bir şey yaptığını bilseydim, alnından öpüp Tanrı'nın yardımını dilerdim" dedi.

Onnik Acemyan adlı bir Ermeni ise, "Ben beş çocuğuma Lizbon'da ölen kahramanların örneğini veriyorum. Eğer benim çocuklarım da onların yolundan giderse hiç üzülmem" diye konuştu. Beş Ermeni teröristin aileleri Portekiz yetkililerine bir mektup yazarak saldırganların cesetlerini geri istediler.

Beyrut'ta yayınlanan Ermeni gazetesi Aztag ise yayımladığı bir yazıda, "Siz hayatınıza son verdiniz ama ölmediniz. Lizbon kahramanları siz ülkeniz ve ulusunuz için can verdiniz. 

Böyle kin, nefret ortamında yetişen çocuklardan terörist çıkmaları gayet normaldir. 

Ermenilerin Portekiz'i Tehdit Etmeleri 

Ermeni teröristler 29 Temmuz 1983'te Fransız haber ajansı AFP'nin Lizbon bürosunu iki kez arayarak, yeni bir saldırı tehdidinde bulundular. Bu arada Portekiz resmi haber ajansı " ANOF'a telefon eden ve aşın sağcı "CODECA" üyesi olduğunu bildiren bir kişi eylem birliği içinde oldukları Ermeni komandolarının Türkiye Büyükelçiliği'ne karşı giriştikleri eylem sırasında takındığı tutum nedeniyle Başbakan Soarez''i suçlayarak tavrını değiştirmemesi durumunda öldürüleceğini söyledi.

Portekizceyi yabancı aksanıyla konuşan bu kişinin "Ermeni Devrimci Ordusu"nun Lizbon eylem grubunun, Portekiz'de yeniden harekete geçeceğini" de söylediği ve Ermeni teröristlerin Portekizli terör gruplan tarafından desteklendiğini vurgulayıp, intikam almaktan söz ettiği de haberde yer alıyor.

AFP bürosuna gelen ilk ihbarda Türkiye Büyükelçiliği'ne saldırı sırasında ölen beş arkadaşlarının intikamını alacaklarını bildiren Ermeni teröristler, ikinci telefonlarında Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği'ne ikinci bir saldırı için hazırlandıklarını bildirdiler.

Bu ihbar üzerine Türkiye Büyükelçiliği'ne Türk gazeteciler dahil, hiç kimsenin sokulmaması kararlaştırıldı. Elçilikteki koruma görevlileri, elçiliğe girmek isteyenlere ''durum çok kritik" diyerek, binanın çevresinde bile dolaşmamaları yolunda "uyarıda" bulundular.

AFP'ye gelen ilk ihbarda bozuk bir Portekizce ile "Ermeni Devrimci Ordusu" üyesi olduğunu söyleyen bir kişi, 1982'de Lizbon'da şehit edilen Türk diplomatı Erkut Akbay'ı kendisinin öldürdüğünü ileri sürdü ve elçilik baskınında öldürülen beş arkadaşlarının intikamını alacaklarını bildirdi. Portekiz polisi ve hükümetini tutumlarından dolayı affetmeyeceklerini kaydeden kişi bu amaçla Lizbon'da büyük çapta bir eylem hazırladıklarını duyurdu.

Türkiye Büyükelçiliği'ne yapılan saldırı sırasında öldürülen beş Ermeni teröristin intikamını almak için iki Ermeni teröristin daha Portekiz'e geldiği de belirtildi.

Lizbon'da çıkan Diorio de Noticias gazetesi, eylemi düzenleen Ermeni örgütünün bildirisini yayınlayarak Türkiye Büyükelçiliği'ne saldıranların sayısının beş değil altı olduğunu bildirdi. Haber üzerine bir açıklama yapan Portekiz polisi, söz konusu teröristin tüm ülkede arandığını ve sınır giriş-çıkışlarında sıkı bir kontrol uygulandığını duyurdu

Ermenilerin Tehditleri ilerleyen günlerde devam etmekteydi. Bunun üzerine THY'nin Paris Bürosu'na yeni bir Ermeni saldırısına karşı "Çok dikkatli" olunması uyarısında bulunuldu. THY Genel Müdürlüğü Ermenilerin Türkiye'nin Lizbon Büyükelçiliği baskınında öldürülen teröristlerin intikamını almak için THY bürolarının bombalanacağı" yolunda istihbarat edinildiğini, bu nedenle dikkatli olunman gerektiğini tüm dış bürolarına bir teleks talimatıyla bildirdi.

Bu arada ARA (Ermeni Devrimci Ordusu)'nın geçtiğimiz perşembe günü akşamı Portekiz'e iki intihar komandosu yolladığı haberi üzerine turizm ülkesi olan Portekiz'de bütün otellerde güvenlik kuvvetleri tarafından kimlik kontrolü yapılıyor.

Ermeni teröristler de AFP'nin Lizbon bürosuna telefon ederek, "Suares'i değil, onun bir yakınını öldüreceklerini" belirttiler.

Ermenilerin bir devletin başbakanını tehdit edecek kadar ileri gittikleri görülmektedir. Bu ise oldukça düşündürücü bir durumdur. 

10. Ölüm Makinesi JCAG-ARA 

Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan 28 Ocak 1982 günü iki Ermeni tarafından öldürüldü. Katillerden birinin 19 yaşındaki Hampig Sasunyan olduğu belirlendi ve yakalanarak tutuklandı. Polis olaya karışan diğer katili de aramaya başladı. Saldırıyı JCAG-ARA üstlendi. Sasunyan, yargıç önünde yapılan ilk sorgusundan sonra tutuklandı. Arıkan'ı öldüren ikinci katilin Ermeni Krikor Saliba olduğu ortaya çıktı. Harry (Hampig) Sasunyan yargılanması sonucunda ömür boyu cezaya mahkum oldu. Ermeniler yıllar sonra, 1995 yılında Sasunyan'ın serbest bırakılması için hareket geçti. Fakat bir netice alamadılar. Sasunyan hala hapiste bulunan ender Ermeni teröristlerdendir.  

Kemal Arıkan'ı şehit eden JCAG-ARA'nın da altyapısında, daha da etkili bir şekilde radikal milliyetçi Taşnak komitesi (Ermeni Devrimci Federasyonu) vardır. 1890 kurulan Taşnak komitesi günümüze kadar terörle iç içe olarak hayatını devam etmiştir. ASALA 1975'te kurulduğunda Taşnaklar fanatik gençlerini bu örgüte kaptırmamak için JCAG-ARA'yı kurmuşlardır. 

Ermenilere karşı yapılmış soykırımının intikamını almak ve uğradıkları haksızlıkları gidermek iddiasıyla ortaya çıkan JCAG-ARA'nın hedefleri şu şekildedir: "1- Türkiye'nin 1915 soykırımını tanımasını sağlamak ve Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etmek; 2- Türkiye'nin 1920 Sevr Antlaşması'nda öngörülen sınırlara dayalı Ermeni topraklarının iadesini temin etmek. 

JCAG-ARA'nın saldırıları 22 Ekim 1975'te Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunaligil suikastıyla başladı ve iki gün sonra 24 Ekim 1975'te Türkiye'nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez'in öldürülmesiyle devam etti. Cinayetler oldukça iyi hazırlanmış profesyonel eylemlerdi. JCAG 14 Temmuz 1983'ten eylemlerine ARA adı altında devam etti. JCAG-ARA'nın son eylemi Kasım 1986'da gerçekleşti. 

JCAG-ARA 11 yıllık süreç içerisinde 32 eylem gerçekleştirdi ve bu eylemlerin 1 hariç tamamını Türk hedeflerine yöneltti. ASALA'dan farklı olarak JCAG-ARA'nın hedefinde sadece Türkler vardı. Örgüt bu eylemlerin 7'sini ABD'de, 6'sını Fransa'da gerçekleştirirken, Türkiye, Avustralya, Avusturya, Kanada, Portekiz, Vatikan'da 2'şer, Belçika, Bulgaristan, Lübnan, Hollanda, İspanya, İsviçre, İngiltere ve Yugoslavya'da ise 1'er eylem düzenledi. Görüldüğü üzere ASALA'nın eylemlerinin ağırlık noktası ABD'dir. JCAG-ARA'nın gerçekleştirdiği eylemlerde 36 ölüm, 12 de yaralama hadisesi yaşanmıştı. Ölenlerin 23'ü diplomatken sadece 1'i sivildi. ASALA'nın saldırılarında 43 sivilin öldüğü düşünülürse JCAG-ARA'nın eylemlerinin nokta operasyonlar olduğu daha açık görülür.

1973-1986 yılları arasında 158 eylem gerçekleştiren ASALA en büyük Ermeni terör örgütü olmasına rağmen JCAG-ARA'nın daha başarılı olduğu söylenebilir. Fakat JCAG-ARA arka planda kalmağı yeğlemiştir. ASALA'nın lideri Agop Agopyan ismini bütün dünya tanırken, JCAG-ARA'nın lideri (aynı zamanda Taşnak Partisi'nin de lideri) Hrarir Mahrukhiyan'ı kimse tanımamaktadır. Bu nedenle JCAG-ARA ASALA'ya göre daha karanlıkta kalan bir örgüt olmuştur. Birçok suikastı JCAG-ARA tertiplemişken hatta üstlenmişken, ASALA'nın parmağı aranmaya kalkışılmıştır. Esenboğa ve Orly baskınını hariç tutarsak diğer bütün önemli eylemleri JCAG-ARA gerçekleştirmiştir. Büyükelçilere karşı yapılan suikastların neredeyse tamamını JCAG-ARA üstlendi.

 

KAYNAKÇA

Süreli Yayınlar: 

Akşam

Cumhuriyet

Hürriyet

Milliyet

Tercüman

The Times

 

Kitap ve Makaleler: 

Armenian Terrorism: A Threat to Peace, Akdeniz University Research Center for the Study of Ataturk Reforms and Principles, Antalya, 1985.

ÇİTLİOĞLU, Ercan, Yedekteki Taşeron: ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997

GAZİGİRAY, A. Alper, Osmanlılardan Günümüze Kadar Vesikalarla Ermeni Terörünün Kaynakları, Gözen Kitabevi, 1982.

GUNTER, Michael M., "Contemporary Aspect of Armenian Terrorism", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press,  Ankara, ss. 103-147, 1984.

GUNTER, Michael M., Pursuing the Just Cause of Their People: A study of Contemporary Armenian Terrorism, Greenwood Press, New York, 1986.

HYLAND, Francis P., Armenian Terrorism: The Past, the Present, the Prospects, Westview Press, Boulder, San Francisco, Oxford, 1991.

KARAKOÇ, Ercan, Geçmişten Günümüze Ermeni Komiteleri ve Terörü, IQ Yayınları, İstanbul, 2009.

KÜRŞAD, Cengiz, "Ermeni Terörü", Osmanlı Yıldız Arşivi Tasnifi-Ermeni Meselesi, C. I, edt. Ertuğrul Zekâi Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989.

LAÇİNER, Sedat, Türkler ve Ermeniler Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, 2. bsk. USAK, Ankara, 2005.

LAQUEUR Walter, A History of Terrorism, Transaction Publishers, 2001.

LOWRY, Heath W., "Nineteenth and Twentieth Century Armenaian Terrosim: Threads of Conrinuity", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press,  Ankara,  ss. 71-83, 1984.

LÜTEM, Ömer Engin, "Ermeni Terörü", Avrasya Dosyası, Cilt:12, Sayı: 3, ss. 21-74, 2006.

STERLING, Claire, Uluslararası Terörizmin Perde Akası, terc. Oya Alpar, Yüce Yayınları, İstanbul, 1981.

URAS, Esat, Tarihte Emeniler ve Ermeni Meselesi, 2. bsk, Belge Yayınları, 1987