BÜYÜKELÇİ İSMAİL EREZ CİNAYETİ
Türklerle beraber yüzyıllarca Anadolu'da huzur içerisinde yaşayan Ermeniler, Fransız ihtilalinin getirdiği milliyetçilik akımlarından etkilenerek büyük devletlerin de destekleri ile XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti'ne başkaldırarak bağımsızlıklarının peşinden koşmaya başladılar. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı'ndan sonra imzalanan Berlin Antlaşması Ermenileri tatmin etmemişti. Bunun üzerine Ermeniler dini liderlerinin de kışkırtması ile Hınçak ve Taşnak gibi cemiyetler kurarak silahlı eylemelere başladılar. Ermeniler 1890'dan itibaren I. Dünya Savaşı'na kadar yüzlerce isyan ya da terör eylemlerinde bulunmuşlardır. I. Dünya Savaşı'nı ise bağımsızlıklarını kazanmak için bir fırsat olarak gören ve Osmanlı Devleti'ne karşı Rusya'nın yanında savaşa katılarak Anadolu'nun hemen hemen yer vilayetinde isyan eden Ermeniler, daha savaşın başında binlerce Müslüman'ı öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti tehcir kanununu çıkartarak Ermenileri savaş bölgesinden daha emin yerlere nakletmişti. Müslümanların öldürülmemesi için alınan bu önlemi Ermeniler "soykırım" olarak adlandırmışlar ve savaştan sonra tehcir kararını veren İttihatçı liderleri tek tek öldürmüşlerd
Sözde soykırımın intikamını almak ve Ermeni meselesini bütün dünya kamuoyu gündemine taşımak için 1970'li yıllarda Ermeni terör hareketleri yeniden başladı. Bu dönem Ermeni terör hareketlerinde Hınçaklar tarafından kurulan ASALA ve Taşnaklar tarafından kurulan JCAG-ARA ön plana çıkan örgütler oldular. ASALA bu dönemdeki en önemli örgüt olsa da JCAG-ARA'nın daha başarılı ve etkili olduğu söylenebilir.
JCAG-ARA ilk cinayetini 22 Ekim 1975 tarihinde Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil'i öldürerek başladı ve bu olaydan iki gün sonra Paris Büyükelçisi İsmail Erez'i öldürerek devam etti. Bu sitede ilk önce İsmail Erez suikastının nasıl gerçekleştiği anlatılacak daha sonra olayın soruşturulması sırasında Fransız yetkilileri tarafından yapılan hatalar üzerinde durulacaktır. Bu arada dünya kamuoyunda suikastın nasıl verildiği ve Erez'in cenaze törenindeki duygusal anlara değinilecektir. Son olarak da değerlendirme kısmında olayın hangi Ermeni örgütü tarafından işlendiği irdelenecektir.
1. Olayın Gerçekleşmesi
24 Ekim 1975 tarihinde Türkiye'nin Paris Büyükelçisi 56 yaşındaki İsmail Erez yerel saatle 13.26'da Seine nehri üzerindeki Bir Hakeim köprüsünde, otomobilinde pusuya düşürülerek öldürüldü. Olay Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil'in öldürülmesinden iki gün sonra meydana gelmişti.
Paris Büyükelçisi İsmail Erez, 24 Ekim 1975 günü saat 12.00'da, Avusturya Büyükelçiliği'ne Viyana'nın Türk Büyükelçisi Daniş Tunaligil'i öldürülmesinden duyduğu üzüntüyü belirtmek gitmişti. Buradan çıkan Erez, Paris Türk Elçiliği'ne gelmek için Bir Hakeim köprüsüne sapmıştır. Otomobil köprüden çıkıp Kennedy caddesine sapmak için yavaşladığı sırada, taş duvarların arkasında pusu kuran iki ya da üç kişi, tabancalarını çekerek otomobile saldırmışlardır. Görgü tanıklarına göre katiller, otomobilin arka koltuğunda sağ tarafta oturan İsmail Erez'e camdan çok yakın mesafeden ateş etmişlerdir. İkinci katil ise, ön cama ateş ederek şoförü öldürmüştür. Büyükelçimiz boynundan ve kalbinden vurulmuş, şoför ise başına saplanan bir kurşunla beyni parçalanarak derhal ölmüştür.
Esmer, 20-25 yaşlarında, blucin giyen katiller, paniğe kapılan halkın gözleri önünde köprüden Passy Metro İstasyonuna doğru yönelen dar geçitten, Alboni sokağına girip ortadan kaybolmuşlardır. Görgü tanıklarına göre 8-10 el ateş açan katiller "sanki cinayeti onlar işlememiş gibi soğukkanlılıkla" kaçıp gitmişlerdi.
Suikasttan sonra gecikmeli olarak olay yerine bir ilk yardım ekibi yetişmiş ve henüz hayatta olan Büyükelçi Erez'i kurtarmaya çalışmıştır. İlk yardım ekibinin bütün uğraşılarına rağmen Erez, saat 16.02'de hayata gözlerini yummuştur. Saldırı, Olay yerine 300-400 metre ötedeki Türk Büyükelçiliğine ancak 45 dk sonra haber verilmişti.
Erez'in Kimliği
Paris Büyükelçisi Erez, 2 Kasım 1974'te Paris Büyükelçiliğine atanmıştır. Henüz 1 yılını dahi doldurmamıştır. Büyükelçi 1919 yılında İstanbul'da doğmuştur. Evli ve 2 çocuk babasıdır. Galatasaray ve Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olduktan sonra 1944'te Dışişleri Bakanlığına girmiştir. Erez 1947 yılından sonra 3'üncü Daire Genel Müdürlüğünde ve Washington Büyükelçiliğinde çalışmış 1950 yılında birinci kâtip olmuştur. 1952'de Milletlerarası Ekonomik İşler Genel Müdürlüğü'nde çalışmış 1954'de Washington Büyükelçiliğine başkâtip olarak atanmıştır. 1959 yılında Birleşmiş Milletler Daimi Delegeliğinde müsteşarlık görevi yapan Erez, 1961 yılında Dışişleri Bakanlığı İdari İşler Genel Müdürlüğü'ne getirilmiştir. Bu arada Protokol Genel Müdürlüğü de yapmıştır. 1963'de Protokol Başkanı olan Erez, 1964'de Prag Orta Elçiliğine atanmış daha sonra 1967'de Beyrut Büyükelçiliğine getirilmiştir. 1970'de Roma Büyükelçiliği yapan Erez 1972'de merkeze alınarak Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği görevine getirilmiştir. Erez bu görevde iken 2 Kasım 1974'de Paris Büyükelçiliği'ne getirilmiştir.
2. Olay Hakkında Kınamalar, Demeçler ve Yakınlarının Sözleri ve Tepkileri
Demirel : "Olay Vahşettir"
Başbakan Süleyman Demirel, Paris Büyükelçisi İsmail Erez'in suikasta kurban gittiğini Yalvaç ilçesinde öğrenmiş ve gezi programını keserek, Ankara'ya hareket etmiştir.
Başbakan Demirel, olayı öğrendikten sonra şunları söylemiştir: "Olay, vahşettir, iki gün önce bir Türk Sefirini de şehit ettiler. Barbarlığın ötesinde, insan aklının almayacağı, bir vahşet bu. Türkiye'nin bu konuda gerekli girişimlerde bulunacağından kimsenin şüphesi olmasın."
Demirel, Ankara'ya geldikten sonra yayımladığı mesajda, "Katiller kim olursa olsun, Türk milleti ve devletinin pençesinden kurtulamayacaktır" demiştir. Başbakan, "Bu olayların yinelenmesini önlemek amacıyla alınabilecek bütün tedbirler üzerinde hükümetçe durulduğunu"da bildirmiştir.
Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in Sözleri
Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Erez'in ölümüyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'le yaptığı iki saatlik görüşmeden sonra gazetecilere, "Türkiye'ye karşı tevcih edilmiş siyasi bir taarruz karşısındayız. Bunun kaynağını bulacağız, behemehâl bulmalıyız" demiştir.
Çağlayangil, Bakanlar Kurulu'nun gerekli tedbirleri alacağını, bu cinayetleri dünya kamuoyunda lanetlediğini belirttikten sonra, temsilcilerimizin dış memleketlerde korunması için kendi devletimizin de tedbir alması gereğinin duyduğunu söylemiştir. Ankara'da özellikle Fransa, Avusturya ve Yunanistan büyükelçilikleri çevresinde alınan güvenlik tedbirleri arttırılmıştır.
Bakanlar Kurulu Kararı
Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu da Viyana ve Paris cinayetlerinden sonra 25 Ekim 1975 günü sabah saatlerinde bir toplantı yaparak bir tebliğ yayınlamıştı. Başbakan Yardımcısı Turhan Feyzioğlu tarafından basın mensuplarına okunan hükümet tebliğinde, "Bu çeşit cinayet ve saldırılarla Türk devletinin gücünü ve azmini zaafa uğratmanın mümkün olmadığını herkes bilmelidir" denilmiştir. Ayrıca, bütün vatandaşlara sükunet ve kışkırtmalara karşı uyanık bulunulmasını tavsiye eden hükümet bildirisi şöyledir:
"Bakanlar Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti'nin Viyana Büyükelçi Daniş Tunalıgil ve Paris Büyükelçisi İsmail Erez’e karşı girişilen ve her iki büyükelçimizle Paris Büyükelçiliği şoförü Talip Yener'in şahadetiyle sonuçlanan suikastlar üzerine yaptığı olağanüstü toplantıda, menfur cinayetlerle ilgili olarak alınan bilgileri değerlendirmiş, dış temsilciliklerimizin gerek bulundukları ülke makamlarınca, gerek kendi imkânlarımızla, en iyi şekilde korunması ve suçluların yakalanması konusunda, bugüne kadar alınmış ve alınacak çeşitli tedbirleri gözden geçirip gerekli kararları almıştır.
Hayatları boyunca Türk devletine şerefle hizmet etmiş mümtaz diplomatlarımıza karşı girişilen suikastlar, onların şahsında Türk milletine ve Türk devletine karşı yapılmış menfur saldırılardır. Bu cinayetler, aynı zamanda bütün insanlık kurallarına karşı işlenmiş cinayetlerdir. Bu iğrenç cinayetleri, Türk milleti ile birlikte bütün medenî insanlığın lanetleyeceğine şüphe yoktur. Tedhişçiliği önlemek, bütün insanlık için başta gelen bir ihtiyaç halindedir.
Menfur suikastların ardındaki bütün tertiplerin aydınlanması ve cinayetlerin cezasız kalmaması için gerekli her teşebbüs yapılmakta ve her tedbir alınmaktadır. Bu çeşit cinayet ve saldırılarla Türk devletinin gücünü ve azmini zaafa uğratmanın mümkün olmadığını herkes bilmelidir. Türk milleti, her çeşit düşmanlık karşısında birleşmeyi ve her düşmanlığı göğüslemeyi bilen millettir.
Cumhuriyet hükümeti olarak, bütün vatandaşlarımıza tam bir sükûnet tavsiye ediyoruz. Asil ve büyük bir milletin evlatları olarak, vatandaşlarımızın girişilebilecek her türlü sorumsuz kışkırtma karşısında uyanık olacaklarına eminiz.
Kaybettiğimiz aziz vatan evlâtları Daniş Tunalıgil, İsmail Erez ve Talip Yener'e Allah'tan rahmet, ailelerine ve büyük milletimize başsağlığı dileriz."
Washington: "İki Türk Elçisinin Öldürülmesi Barbarca Eylemdir"
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Trattner, Viyana ve Paris'te Türk Büyükelçilerinin öldürülmelerini "Barbarca" bir eylem olarak nitelendirmiş ve Washington'daki Türk Elçiliği binasında koruma tedbirlerinin arttırıldığını açıklamıştır. Trattner, şu şekilde konuşmuştur: "Söylemeye gerek yoktur ki biz, böyle iki elçinin öldürülme olayını son derece iğrenç ve tiksindirici olarak karşılıyoruz. Bu gibi barbarca eylemler bir davaya yarar sağlamaz ve hiç bir şeyi çözümlemez."
Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Roger Vaurs'un Derin Üzüntüleri
Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Roger Vaurs, Erez'in öldürülmesi üzerine Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Şükrü Elekdağ tarafından bakanlığa çağrılmıştır. Dışişleri Bakanlığı'na gelen Vaurs, Elekdağ ile bir saat süren görüşme yapmıştır. Fransız Büyükelçisi, Elekdağ'ın yanından ayrılırken: "İnanılacak gibi değil. Yıkıldım, mahvoldum. Daha 10 gün önce Paris'te İsmail ile görüşmüştüm. İsmail en sevdiğim arkadaşlarımdandı. Karısı da eşimin arkadaşı, çocukları da çocuklarımın arkadaşları idi. Hiç bir şey düşünemiyorum. Her şey gözümün önüne geliyor" demiş, bunları söylerken de ağlamıştır.
İsmail Erez: "Yarın Beni de Öldürebilirler"
Türk Dışişlerinin en değerli kişilerinden biri olan İsmail Erez'in menfur bir suikasta kurban gitmesi Paris Büyükelçiliği'ni dayanılmaz bir acıya boğdu. Elçilik Müsteşarı, Elçi Kamuran Tüzel, "Sormayın sormayın" diye üzüntüden yakınıyordu. Tüzel gözyaşlarını tutmaya çalışırken, "Sanki içine doğmuştu" diyor ve son anısını şöyle anlatıyordu:
"Dün gece, Viyana Elçimizin öldürülmesinden sonra alınması gereken güvenlik konularını görüşüyorduk. Bir ara şöyle dedi:
Ne kadar tedbir alırsak alalım hiç bir işe yaramaz. Eğer beni öldürmek istiyorlarsa yarın şurada sokağın ortasında öldürebilirler."
Kâmuran Tüzel bu anısını anlattıktan sonra aynı sözleri tekrarlıyordu:
"Sanki içine doğmuştu... Sanki içine doğmuştu."
İsmail Erez'in Yakınlarının Tepkileri
İsmail Erez'in eşi, suikasttan haberi olmaksızın olaydan bir süre sonra Elçiliğe gelmiş ve polis kordonunu görünce şaşırarak polislere, "Burada ne oluyor?" diye sormuştur.
Polis alarm durumunda olduklarını söylerken, Elçiliğin kapıcısı polise konuştuğu ba-yanın öldürülen Büyükelçinin eşi olduğunu bildirmiştir. Bayan Erez, Elçiliğe girince kocasının suikasta kurban gittiğini öğrenmiş ve sinir krizleri geçirmiştir.
İsmail Erez'in evli kızı Canan Karamancı da olayı duyar duymaz şok geçirmiştir. Haber, Karamancılar'ın Göztepe'de bulunan evinde olay günü akşam üstü duyulmuş ve büyük üzüntü yaratmıştır. Erez'in damadı Orhan Karamancı, gazetecilere, eşinin fenalık geçirdiğini söylemiş, ağlamaklı bir sesle, "Bu ne kötü kader, ne biçim kader? Sonu ne zaman gelecek? Hesabını kim soracak?" demiştir. İçerden hıçkırık sesleri arasında, "Babacığım! Sevgili babacığım, sana nasıl kıydılar? sesleri duyulmuştur. Canan Karamancı, daha sonra, "Babam, iki gün sonra Türkiye'ye gelecekti" demiş ve gözyaşlarını tutamayarak, babasının büyükelçiliğe bomba atılacağına dair bir ihbar yapılmış olduğunu bildirdiğini sözlerine eklemiştir.
Türkiye'deki Ermeniler: "Cinayetleri Nefretle Karşıladık"
Türkiye'nin Viyana ve Paris Büyükelçileri'nin öldürülmesi olayını kınamak için Türk-Ermeni cemaati adına yazılı açıklama yapan Dr. Karabet Arman, "Basında cinayetleri Ermenilerin işledikleri yolundaki haberleri büyük bir üzüntü ile okuduklarını" bildirmiş ve özetle şöyle demiştir:
"Türk Ermenilerinin hiç bir zaman dışarıdaki siyasi ve ideolojik akımlarla ilgisi yoktur ve olmayacaktır. Türk milletinin huzurunu bozmaya teşebbüs edenlerin karşısında olarak ve onları nefretle anacaktır."
Dr. Arman, Fransız radyo ve televizyonunun 1915 yıllarından bahsederek tekrar Ermenileri kendi siyasî çıkarlarına alet etmeye kalkıştığını bildirmiş ve bu yayını da nefretle karşıladıklarını açıklamıştır.
Aslında cinayetleri Ermeniler işlemişlerdi. Fakat yine de dünyadaki Ermenileri büyük çoğunlu gibi Türkiye'deki Ermeniler de terör olaylarını lanetlemektedirler.
Ayrıca şehit edilen Türk büyükelçileri için Ermeni kilisesinde ayin yapılmıştır. Bu arada Viyana'da yaşayan 300 kadar Ermeni vatandaşı bir kilisede toplanmış ve "Türklerle aralarında hiç bir düşmanlık olmadığını ve bu olayı kınadıklarını" açıklamıştır.
İstanbul'daki Mitinglerde Gençler Cinayetleri Kınadı
Türkiye'nin Viyana ve Paris Büyükelçileri'nin öldürülmesini kınamak amacıyla, 25 Ekim 1975 tarihinde Ülkü Ocakları ve MTTB'ye bağlı gençler İstanbul'da miting ve gösteriler yapmışlardır.
Gençlerin bir kısmı Yunanistan, ABD, Fransız ve Avusturya konsolosluklarına siyah çelenkler koyarken, diğer bir kısmı da Ayasofya Müzesi'ne girip Türk bayrağı asarak Kuran okumuşlardır.
Ayasofya’da meydana gelen olay sırasında toplum polisleri de Müzenin içine girmişlerdir. Gösteriler sırasında Toplum Polisleri ve Merkez Komutanlığı'na bağlı jandarmalar, Patrikhane ile konsolosluklar ve diğer hassas bölgelerde geniş güvenlik önlemleri almışlardır.
Öte yandan, sabah saat 10.30 sıralarında MTTB’ne bağlı bir grup genç, Taksim'de toplanıp, ABD, Yunanistan, Avusturya ve Fransa konsolosluklarına siyah çelenk koymuşlar ve protesto gösterileri yapmışlardır.
Konsoloslukların önünde İstiklâl Marşı okuyan gençler, yaptıkları konuşmalarda olayı kınamışlardır. Gençlerin ABD Konsolosluğu önüne bıraktıkları çelenkte, "Şahsiyetsizliğe son", Fransız konsolosluğu önüne bıraktıklarında da, "Kendine gel" yazıldığı görülmüştür.
3. Dünya Basınında Suikast
Fransız Basını Erez'i Övüyor, Ermenileri veya EOKA'yı sorumlu tutuyor
Fransa'nın önemli gazetelerinden Le Monde gazetesi, 24 Ekim akşamı yayımladığı başyazısında, "Geleneksel diplomatik dokunulmazlığın yerini şimdi de sürekli tehlikenin aldığını" belirtmekte ve "Diplomatlar ön safta" demektedir.
Dünyada yayılmakta olan tedhişi de kınadıktan sonra sorumluların meydana çıkarılmasındaki güçlükleri genel olarak belirtmekte olan gazete, şöyle demektedir: "Bay Erez'in katili bir Ermeni, bir Kürt, bir Kıbrıslı, bir Rum ya da basbayağı müfrit bir Türk olabilir. CIA'yi suçlayanlar da yok değildir."
"Bir ülkenin geleceğini elinde tutan bir siyaset adamının katli tarihin akışını değiştirebilir, fakat bir diplomata yöneltilen suikast ancak bir aracıyı vurur", diyen Le Monde, bundan sonra İsmail Erez'in öldürülüşünün Türkiye - Fransız ilişkileri üzerine yapabileceği muhtemel etkiyi de gözden geçirmektedir.
Söz konusu ilişkilerin, "Kaderin hışmına uğradığı" kanısında olan gazete, Sefirimizin ölümünün, bunların tam düzelmekte olduğu bir zamana rastladığını ve şu sıralarda her iki ülkenin, "Uzun ve üzücü bir bozuşmadan çıkmak üzere çaba sarf etmekte olduklarını" hatırlatmaktadır.
Le Monde şunları eklemektedir: "Bay Sauvagnergues'in 2-4 Kasım tarihleri arasındaki Türkiye gezisi, Türk-Fransız ilişkilerinde yeni bir hareket noktası olacaktı. Her iki hükümet de bunun yapılmasının yerinde olup olmadığını düşünmekte. Ama ne olursa olsun, bu işin tadı kalmadı."
Gazete, daha sonra, Erez'in kişiliğini ve meslekteki başarısını övmektedir.
Türk Elçilerinin hedef teşkil ettiklerini birinci sayfasında belirten Le Quotidien de Paris gazetesi, "Failleri meçhul olmakla beraber Viyana'daki meslektaşının öldürülmesinden sonra Paris'te de Bay Erez'in katledilişi, milletlerarası ilişkiler üzerinde ancak kötü etkiler yapabilir." demektedir. Gazete ayrıca söz konusu suikastı düzenlemiş örgütler hakkında ihtimalleri ele alırken, bir yandan "Ermeni milliyetçileri", öte yandan, Ermenistan'ın kurtuluşu için çalışan Gizli Ermeni Ordusu ile EOKA-B örgütü ve de Türklerden bahsetmektedir.
Diğer taraftan L'Aurore gazetesi, diplomatların öldürülmesinden söz etmekte ve Büyükelçimizin büyük bir ihtimalle EOKA örgütü tarafından öldürüldüğünü öne sürmektedir. Gazete ayrıca "Elçi olmak dünyanın en tehlikeli mesleği haline gelmiştir" demektedir.
L'Aurore gazetesinin birkaç gün sonraki dile getirdiği iddiasına göre, büyükelçilere karşı girişilen suikastlardan sonra, "Diplomatik çevrelerdeki gerilim artmış bulunmaktadır". Aynı gazetenin iddia ettiğine göre, "Lübnan'daki Ermeniler, suikastların sorumluluğunu gerçekten üzerlerine aldıkları takdirde, herkes kendini çok hafiflemiş sayacaktır. Çünkü, Kıbrıs Rum ve Türk toplundan arasında zaten çok gergin olan ilişkiler, daha da gerilmiş bir duruma girmiştir." Gazete ayrıca, gerek Viyana, gerek Paris'teki suikastçıların "Filistin komandoları kamplarında eğitilmiş olabilecekleri" olasılığını da, "sızan haberlere göre", öne sürmektedir.
Alman Basını: "Türk Elçileri Planlı Öldürüldü"
Almanya'da gazeteler üç gün içinde iki Türk Elçisinin öldürülmesine büyük yer vermişler ve cinayetlerin çok iyi plânlanmış olduğunu belirtmişlerdir. Suddeutsche Zeitung Paris Türk Büyükelçisi planlı bir şekilde meçhul kişilerce öldürüldü, diye yazarken, Munchener Merkür gazetesi de suikastın dakik olarak planlandığını belirtmiştir. Bu iki gazete katillerin meçhul olduğunu belirtmiş şu veya bu örgütün cinayeti işlemiş olabileceği ihtimali üzerinde durmamıştır.
Yunan ve Güney Kıbrıs Basınında Cinayet
Yunan Basını ise Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil ve Paris Büyükelçisi İsmail Erez’in öldürülmesi olayına geniş yer ayırmış, ancak genellikle haberi yorum yapmaksızın vermiştir. Sadece ayrı eğilimleri temsil eden Yunan komünist partisinin organları olan Avgi ve Rizospastis gazeteleri suikastların siyasal yönü olabileceğini yazarak bazı yorumlara yer vermişlerdir. Avgi gazetesi büyükelçilerin öldürülmesinin "Emperyalizm makinesinin damgasını taşıyan cinayetler olduğunu" öne sürdükten sonra, "Cinayetlere Yunanlıların adlarını karıştırmak isteyen Amerikan entrikası, başarısızlığa uğradı" demiştir. Rizospastis gazetesi ise olayların bir "tahrik" olduğunu iddia ettikten sonra büyükelçileri öldüren suikastçıların, Ermeniler, Kürtler, CIA Ajanları ve hatta solcu Türkler olabileceği iddiasını öne sürmüştür.
Kıbrıs Rum basını ise cinayetleri Ermenilere yüklemektedir. Kıbrıs'ta yayınlanan Rumca gazeteler Türk elçilerinin öldürülmesi haberlerini manşette vermişler ve cinayetleri Ermenilere yüklemeye çalışmışlardır. Gazeteler ayrıca olayların arkasında Kıbrıs sorununun çözümü için arabuluculuk çabalarını baltalamak isteyen yabancı bir devletin ajanlarının bulunabileceğini de ileri sürmüşlerdir. Gazeteler Türk Elçilerinin katillerinin Rum olamayacağını iddia ederken, Fransız ve Belçika televizyonlarının sorumluluğu EOKA-B örgütünün üzerine yüklemesine şiddetle çatmışlardır.
Başka bir Kıbrıs Rum gazetesine göre ise öldürülecek Türk diplomatlarının sayısı 12'dir. Türkiye’nin Viyana ve Paris Büyükelçilerinin öldürülmeleri dünyada büyük yankılar yaratırken, gelişmeleri dikkatle izleyen Kıbrıs Rum hükümeti sessizliğini sürdürmektedir. Bu arada Rumca gazeteler de cinayetlerin Ermenilerin işi olduğu iddialarını tekrarlamaktadırlar.
Kıbrıs Rum gazetelerinden solcu Anayennisis yayınladığı ilgi çekici bir haberde 12 Türk elçisinin öldürülmesinin Kürt-Ermeni Cephesi adlı bir örgütçe kararlaştırıldığını bildirmiştir. Gazete, Paris kaynaklı haberinde, plânın ilk aşamasında belirli bir süre içinde 12 Türk resmî şahsiyetinin Türkiye dışında öldürülmesinin öngörüldüğünü yazmıştır.
İngiliz Gazetesi Financial Times: "Cinayet, Türk-Fransız İlişkilerine Gölge Düşürecektir"
Üç gün içinde Avrupa'da iki Türk Büyükelçisinin katledilmesi, İngiliz basınında geniş yankılar yapmış, bu arada İngiliz yetkilileri Londra Türk Büyükelçiliğinde sıkı güvenlik tedbirleri almıştır. İngiltere'deki gazeteler, özellikle Paris cinayetinin Türk - Fransız ilişkilerine gölge düşüreceğini belirtmişlerdir. Financial Times gazetesi bu konuda şunları yazmıştır: "Bu cinayet, esasen şeker renk olan Türk - Fransız ilişkilerini gölgeleyecektir. 1973'te, Marsilya'da Ermenilerin Türkiye'yi soykırım ile suçlayan bir abide açmalarına izin verdiği için Ankara, Paris'i protesto etmişti. Son aylarda da, Paris Kıbrıs konusunda ve Ortak Pazar üyeliği konusunda Yunanistan'ın yanında açıkça yer almakla Ankara'yı kızdırmıştı."
ABD'de Yüzlerce TV İstasyonu Olayı Ülkeye Yansıttı
İsmail Erez'in öldürülmesi yüzlerce Amerikan TV istasyonu tarafından bütün ülkeye ayrıntılı biçimde yansıtılmıştır. Bu arada basın da olaya geniş yer ayırmıştır.
New York Times gazetesi son iki cinayetin nedenlerini inceleyen bir yazısında, katillerin Ermeniler olabileceğini de ileri sürmüştür. Olayları ayrıntılı bir biçimde anlatan New York Times bir süre önce Ermeni sorunu yüzünden Türk - Fransız ilişkilerinin soğuk bir döneme girdiğini de belirtmiştir.
Öte yandan Amerikan Dışişleri Bakanlığı ülkedeki Türk diplomatların daha sıkı korunabilmesi için yeni önlemler getirilmesini önermiştir. Nitekim iki günden beri ABD'deki diplomatlarımız, muhafızları ile birlikte aynı otomobil içinde yolculuk etmektedirler.
Daha henüz İsmail Erez'in katillerinin kimler olduğu belli olmadığı için Türk basını gibi dünya basını da varsayımlar üzerinde durmaktadır.
4. Tedbirler - Tehditler
Türk Dışişleri Bakanlığı'nın Aldığı Tedbirler
Arka arkaya iki elçinin öldürülmesinden sonra ve Avrupa'daki diğer elçiliklere de tehditler olmasından sonra Türkiye bu elçiliklerde tedbir almaya çalışmıştır. Aslında Türk Dışişleri Bakanlığı uzun bir süreden beri tüm Büyükelçiliklerine çeşitli genelgeler göndererek üzerinde durulması gereken güvenlik tedbirlerini belirtmekteydi. Ancak bugüne kadar hiç bir Büyükelçilikte bu tedbirler ciddiye alınmamıştır. Tunalıgil olayından sonra güvenlik tedbirleri yeniden gözden geçirilmiş ve şu noktalara dikkat edilmesi tüm Büyükelçiliklere bildirilmiştir:
1- Elçiler işleriyle, evleri arasında her gün aynı yolu kullanmayacaklardır.
2- Kapılar devamlı kilitli tutulacak ve gelen kişinin kimliği saptandıktan sonra açılacaktır.
3- Büyükelçiler gerekli gördükleri yerlerde tabanca taşıyabilecekler ve araba ile gidip gelirken tabancayı kolaylıkla uzanıp alabilecekleri bir yerde tutulacaklardır.
4- Gerekli görülen diğer tedbirler mahalli polisle ilişkili olarak alınacaktır.
Yetkililer tehlikeli görülen Büyükelçiliklere Ankara'dan özel koruma polisleri gönderileceğini de belirtmektedirler.
Elçiliklerimize 3 Kişilik Muhafız Polis Gönderilecek
Bunun dışında 25 Ekim 1975'de toplanan Demirel hükümeti, demir perde ülkeleri dışındaki tüm Türk Elçilikçiklerine az 3 kişilik vurucu muhafız ekipleri gönderilmesine karar vermiştir. Dışişleri Bakanlığı ile İçişleri ve Emniyet Genel Müdürlüğünün ortaklaşa çalışmasıyla, dış temsilciliklerinde görev alacak emniyet mensupları toplum polisinden seçilecektir. Bunların iki gün içinde atandıktan yerlere gönderilmeleri beklenmektedir. En iyi atıcı ve tecrübeli elemanlardan seçilecek olan muhafızlar, temsilcilik binalarıyla personelin güvenliğinden sorumlu olacak, temsilcilere her yerde refakat edeceklerdir.
Bundan ayrı olarak Türk hükümeti, temsilcilik bulunan tüm ülkeler nezdinde girişimlerde bulunmuş, personelin can ve mal güvenliğinin sağlanması için etkin tedbirler alınmasını istemiştir. Bir hükümet üyesi, "Biz gerekli olanı ve kendimize düşeni yapıyoruz. Ancak asıl güvenlik tedbirini alacak olanlar o ülkedeki sorumlulardır. Yabancı temsilcilerin hayatından ve emniyetinden birinci derecede sorumlu olan ev sahibi devlettir" demiştir.
İsveç Hükümeti, Türk Büyükelçisine Özel Muhafız Verdi
Daniş Tunalıgil ve İsmail Erez’in öldürülmesinden sonra İsveç güvenlik makamları da başkentteki Türk Büyükelçiliği çevresiyle Türk Turizm Bürosu ve Türk Ticaret Bürosu önünde sıkı tedbirler almış, buralara nöbetçi polisler dikmiştir. İsveç hükümeti, Türk Büyükelçisine de özel bir muhafız vermiştir. Bu arada ülkeye giriş - çıkışlar da sıkı kontrol altında tutulmaktadır.
Interpol, Londra ve Bonn Elçiliklerini Uyardı
Interpol ve Avusturya polisi, Londra ve Bonn'daki Türk Büyükelçiliklerinin sıkı şekilde korunması gerektiğini belirtmişler ve büyük bir olasılıkla bu iki başkentte üçüncü bir suikastın beklenebileceğini ileri sürmüşlerdir.
Tunalıgil suikastının araştırmasıyla sorumlu Viyana Polis Şefi Liebhart kesin bir ihbar veya ipucu olmamasına rağmen, bu iki başkentin tehlikeli olduğunu belirterek "Bu ülkelerde çok daha fazla örgüt bulunmakta gayet sistemli şekilde çalışmaktadırlar. Önceden tedbir alınmasında fayda var" demiştir. Interpol de Viyana ve Paris polisleri son derece sıkı bir ilişki kurarak eldeki ipuçlarının tümünü "tehlikeli hedef" olarak görülen diğer ülkelerin polisine göndermiştir.
JCAG Tehdit Mektubu Dağıttı
Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları (JCAG) adını taşıyan bir gizli Ermeni tedhiş örgütü İngiliz hükümet dairelerine ve yabancı elçiliklere mektuplar göndererek Türkiye’nin dünyadaki temsilciliklerine saldırılar düzenleyeceğini iddia etmiştir.
Londra’dan postaya atılan mektuplar özellikle İngiltere Dışişleri Bakanlığına, Kıbrıs Rum Yüksek Komiserliğine, Batı Avrupa Elçiliklerine gönderilmiştir. Türkiye Büyükelçiliği ve bağlı dairelerine bu mektuplardan gönderilmediği öğrenilmiştir.
Mektuplarda, tedhiş örgütünün, "60 yıl önce Türkler tarafından katledilmiş Ermenilerin çocukları tarafından kurulduğu" belirtilmiştir, tedhişçiler ayrıca, "Ankara hükümetinin el koyduğu Ermeni topraklarının Ermenilere geri verilmesini" de istemişlerdir. Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları, Viyana ve Paris saldırıları gibi saldırılara devam edeceklerini bildirmişlerdir.
Tehdit mektupları üzerine, İngiliz polisi Türkiye Büyükelçiliğinde ve elçilik ikametgâhında sıkı güvenlik tedbirleri almış, bu binaların kapılarına silahlı polisler koymuştur. Ayrıca elçilik de kendi yönünden bazı tedbirler almıştır. Şimdiye kadar giriş tamamen serbest olan büyükelçilik kançılaryasında kapıda sıkı kontroller yapılacak ve içeri girmek isteyenlere kapı, kimlik kontrolü yapıldıktan sonra bir düğmeye basmak suretiyle içerden görevli kişi tarafından açılacaktır. Bundan başka elçilik ile polis arasında direkt bir alarm sistemi kurulmuştur. En ufak bir olay halinde bir düğmeye basmak suretiyle derhal polise alarm verilebilecektir.
Elçiliğin bir sözcüsü, Ermeni tehdit mektuplarından almadıklarını fakat böyle bir olayın olduğundan haberdar edildiklerini söylemiştir. Ayrıca İngiliz polisi, elçilik dışında bulunduğu sırada Büyük Elçi Turgut Menemencioğlu'nun yanına silâhlı bir muhafız vermeyi teklif etmiştir.
Elçilik mensupları tarafından belirtildiğine göre, Ankara'dan elçiliğin korunması için sivil polisler gönderilmesi de muhtemeldir. Bu konu, Kıbrıs için Rumlar gösteriler yaptıkları sırada ele alınmış, fakat durum sakinleştikten sonra bir daha üzerine durulmamıştı. Yeni gelişmeler üzerine Ankara'dan sivil polisler getirtilmesi ve bunların elçiliğin kapısını korumaları konusu yeniden ele alınmıştır.
Londra Büyükelçisi Menemencioğlu: "Gerekli Bütün Tedbirleri Uyguluyoruz"
Londra Büyükelçisi yaptığı açıklamada İngiliz polisi ile işbirliği yapıldığını belirtti. İngiliz başkentinde Türk Büyükelçisi Turgut Menemencioğlu, Türkiye'yi tehdit eden mektubun kendilerine gönderilmediğini, gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını, İngiliz polisi ile işbirliği yapıldığını söylemiştir. Büyükelçinin demeci şöyledir:
"Adı geçen tehdit mektuplarından bize gelmiş değildir. Böyle mektupların bazı yerlere gönderilmiş olduğunu duyduk. Bu durum karşınında her zaman aldığımız güvenlik tedbirlerini uyguluyoruz. Esasen elimizde devletin hazırlamış olduğu bir güvenlik talimatı vardır. Bu talimat uygulanmaktadır. Bu arada İngiliz polisi ile de sıkı bir işbirliği yapmaktayız. Bize her türlü yardımı yapmakta ve güvenliğimiz için ellerindeki bütün imkânları kullanmaktadırlar. Maalesef iki büyükelçimiz öldürülmüştür. Biz, Londra Büyükelçiliği olarak şu veya bu ulusu suçlamıyoruz. Sorumluların kimler olduğunu tespit etmek Avusturya ve Fransa polisinin işidir. Biz tehlikeli durumlarda elimizdeki talimatı uygulamaktayız."
Bu arada Rotterdam Hollanda başkentinde çıkan Haagsche Courant gazetesine göre Rotterdam'daki Türk Başkonsolosunun Ermeniler tarafından ölümle tehdit edildiğini yazmıştır. Haberde, Batı Almanya'nın Frankfurt şehrindeki Türk Başkonsolosluğuna bir mektup gönderildiği, bunda Viyana ve Paris Büyükelçilerinin öldürülmelerinden sonra sıranın Rotterdam'a geldiğinin bildirildiği öne sürülmektedir. Mektubun imza yerinde, "Ermeni Yeraltı Örgütü" ibaresi vardır.
Avusturya Dışişleri Bakanı: "Teröre Karşı Uluslararası Bir Anlaşma Yapılsın"
Türk diplomalarına karşı yapılan cinayetler ve daha sonrasında Ermeni terör örgütleri tarafından yapılan tehditler sonucunda Avusturya Dışişleri Bakanı Erich Bielka, "terör hareketlerine karşı derhal uluslararası bir anlaşma yapılarak harekete geçilmesini istemiştir." 1964 - 68 yılında Ankara'da Avusturya Büyükelçiliği yapan, dolayısıyla Türkiye’yi gayet iyi tanıyan Bielka, birbiri ardına iki Türk Büyükelçisinin öldürülmesini "Korkunç bir örgüt ile karşı karşıya bulunulduğu anlamına geldiğini" açıklamıştır.
5. Cenaze Töreni
Paris'te şehit edilen Büyükelçi İsmail Erez ve Talip Yener'in cenazeleri 26 Ekim 1975 günü Paris Elçiliğinde yapılan törenin ardından aksam vakti özel bir uçakla Ankara'ya getirilerek Hacettepe Hastanesi'ne konulmuştur.
Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunalıgil ile Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve şoförü Talip Yener'in cenazeleri 27 Ekim günü öğle vakti Hacettepe Hastanesi'nden alınarak Dışişleri Bakanlığı önüne getirilmiştir. Cumhurbaşkanı Korutürk, top arabasına konan tabutların önünde saygı duruşunda bulunduktan sonra, cenazeler askerî törenle Maltepe Camiine, oradan da Etimesgut Havaalanına götürülmüştür.
Dışişleri Bakanlığı önünde başlayan törende Başbakan Demirel, Senato ve Meclis Başkanları, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sancar, Bakanlar Kurulu, kuvvet komutanları, kordiplomat, milletvekili ve senatörler, Dışişleri Bakanlığı memurları ve çok kalabalık vatandaş topluluğu hazır bulunmuş, cenazeleri taşıyan top arabaları Maltepe Camiine kadar muhafız alayı bandosunun çaldığı cenaze marşıyla ağır ağır ilerlerken halk yolda saygı duruşunda bulunmuştur.
Saat 12.00'da törenin başlamasından az önce İsmail Erez'in eşi Necla Erez ile iki kızı, daha sonra Daniş Tunalıgil'in eşi Feraze Tunalıgil ve kızı meydana gelerek top arabalarının hemen arkasında ailelere ve yakınlara ait birinci sırada yerlerini almışlardır. Feraze Tunalıgil ile Necla Erez ağlayarak kucaklaşmışlar, birbirlerine sarılmışlardır.
Ailelerin hemen arkasında Cumhurbaşkanını temsilen Genel Sekreter Fuat Bayramoğlu ve Başyaver, onun ardında Senato Baştanı Arıburun, Meclis Başkanvekili Memduh Ekşi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kani Vrana Başbakan Demirel, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sancar ve muhalefet lideri Ecevit yerlerini almışlardır.
Ankara’daki bütün yabancı misyon şeflerinin geldiği cenaze töreninde, Viyana cinayetinden bir gün sonra Atina’ya tatile giden Yunan Büyükelçisi ile Güney Anadolu'dan geri dönememiş olan ABD Büyükelçisi katılmamışlar, müsteşarlarıyla temsil edilmişlerdir.
20 dakikalık bir bekleyişten sonra cenazeler özel ambülanslarla Bakanlık önüne getirilip, iki top arabasına yerleştirilmiş, şoför Talip Yenerin cenazesi de Erez'inkinin arkasına konmuştur. Bundan beş dakika sonra Cumhurbaşkanı Korutürk tören yerine gelmiş, kıtayı selâmladıktan sonra Başbakan Demirel, Orgeneral Sancar ve Dışişleri bakanı Çağlayangil ile beraber üç şehidin cenazeleri önünde saygı duruşunda bulunmuştur. Korutürk şehitlerin ailelerine de başsağlığı dilemiş ve Çankaya’ya dönmüştür.
Cenaze korteji matem marşıyla saat 12.36'te Bakanlık önünden Maltepe Cami’ne doğru yürüyüşe geçmiştir. Önde askeri kıta ve çelenkler, arkada top arabasına konmuş ve bayrağa sarılı cenazelerin aileleri, Hükümet Başkanı, törene katılan tüm askeri ve mülkî erkân ve toplum polisi kıtası izlemişlerdir.
Kortej, Milli Müdafaa Caddesi yolu ile Kızılay’a çıkmış, daha sonra da Talatpaşa Bulvarını takip ederek Maltepe Cami'ne gelmiştir. Cenazeler güzergâhı takip ettikleri sırada, yol kenarında biriken binlerce Ankaralı gözyaşlarını tutamamış ve "Silahsız kimselere ancak kahpeler saldırır" diye bağırmıştır. Cenazeler Maltepe Cami'ne geldiğinde, avluda binlerce kişi toplanmıştır. Cenaze namazını kıldıran Diyanet işleri Başkanı Lütfi Doğan, Türkiye'nin hemen hemen her yerinden şehitlerin cenazelerinde bulunmak üzere vatandaşların geldiğini bildirmiştir.
Cenaze töreninden sonra cenazeler Etimesgut Havaalanı'na götürülmüş ve buradan askerî bir uçağa bindirilerek İstanbul’a gönderilmiştir. Şoför Talip Yener’in cenazesi ise Ankara'da toprağa verilmiştir.
Yeşilköy’de düzenlenen törene yabancı konsoloslar, Vali Namık Kemal Şentürk, 1. Ordu Komutanı Org. Adnan Ersös, Belediye Başkanı Ahmet İsvan, yüksek rütbeli subaylar ve Erez ile Tunalıgil ailelerinin yakınları katılmıştır.
Türk bayrağına sarılı olan cenazeler, uçaktan sekizer jandarma eri tarafından alınarak cenaze arabalarına götürülmüştür. Erez'in cenazesi, alandan doğru Zincirlikuyu mezarlığına götürülerek toprağa verilmiştir. Tunalıgil'in cenazesi ise ertesi gün toprağa verilmek üzere Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne götürülmüştür.
6. Olayın Soruşturulması
İsmail Erez suikastının ilk soruşturmasını Paris Emniyet Müdürü Jean Paolini yapmıştır. Polis yetkililerinin olay hakkındaki ilk görüşleri şu şekildeydi: "Suikast son derece iyi planlanmış, Katiller muhtemelen Erez'in geliş yollarını ve gelecek programını önceden bilmişlerdir. Planlarını buna göre hazırlamışlar. Bir Hakeim köprüsünün Kennedy bulvarına 90 derecelik bir açı ile gelecek ve yavaşlayacaktı. Suikastçılar bu noktada durarak elçiyi öldüreceklerdir. Türkiye'nin Avrupa'da iki Elçisinin öldürülmesi rastlantı değildir Türkiye uluslararası bir komplo ile karşı karşıyadır. "
Emniyet müdürü Palolini bu zamana kadar hiç bir ipucu ele geçirilemediğini söylemiş, "katiller otomobili kurşun yağmuruna tuttuktan sonra kaçmışlardır" demiştir.
Daniş Tunalıgil suikastında olduğu gibi İsmail Erez suikastında da Paris polisi çok Kıbrıslı Rum, Ermeni ya da Kürt asıllılar üzerinde durmaktaydılar. Bu nedenle polis, Paris'teki Ermenilerle Kürtleri sorguya çekmeye başlamıştır.
Fransız polisi, Ermenilerin bulunduğu mahallelere baskın yapmıştır. Bu mahallelerde daha çok Fransa'ya sığınmış Ermeni siyasi mültecileri oturmaktadır. Baskınlarda 50 polis görev almıştır. Ermeni asıllılar, Türkiye'yi Ermenileri katletmiş olmakla suçlayarak, "Katliam yıldönümleri" ve "Anma törenleri" düzenledikleri için polisin dikkatini önce Ermeni asıllılara çevirdiğini söylemektedir.
Polis ayrıca, Paris bölgesindeki bazı Kürt asıllı mültecilerin de olayla ilgili olup olmadıklarını saptamaya çalışmaktadır. Fransız polisinin, bazı Rumları da sorguya çektiği bildirilmektedir.
İsmail Erez ve Talip Yener'i Öldüren Caniler Köprünün Altına Saklanmışlardı
Fransız polis yetkilileri, "Bu yıl Lübnan'da Ermenistan Kurtuluş Örgütü adlı bir örgüt kuruldu. Bu örgütün üyeleri Ermenistan katliamının intikamını almak ve bağımsız bir Ermeni devleti kurmak istediklerini ileri sürüyorlar, öte yandan Kıbrıs konusunda eyleme geçen çeşitli Rum örgütleri de şüphe altındadır. İki yıl önce 10 üyesini tutukladığımız Türk örgütünün de bu olayla ilişkisi bulunup bulunmadığını araştırıyoruz" demektedirler.
====
25 Ekim günkü baskınlarda şüpheli bulunan Ermeni, Kürt ve Rumlardan 14'ü gözaltına alınmış, sorgularından sonra serbest bırakılmıştır. Polis, evleri de aranan kimlikleri açıklanmayan bu kişilerden bir ipucu elde edilemediğini açıklamıştır.
Erez'in katillerinin aranmasında Fransız polisine Fransa Gizli İstihbarat örgütü DST de yardım etmektedir. Karşı - casusluk örgütü ve Uluslararası Polis Birliği (Interpol) ile yakın bir işbirliği için çalışan Fransız polisi, bütün sınırlarda kontrolleri sıkılaştırmışsa da, İçişleri Bakanlığı Sözcüsü henüz ortada hiç bir kesin ipucu bulunmadığını açıklamıştır.
Paris Büyükelçiliği'nin Önünde Alınan Önlemler
Bu arada Fransız adlî tpb makamları Büyükelçi Erez ve şoförü Yener'e otopsi yapmıştır. Otopsi sonucunda Erez'in 5, şoför Yener'in üç kurşun yarası aldıkları saptanmıştır. Yasa gereğince, otopsi sırasında Türkiye Başkonsolosluğu yetkilileri de bulunmuştur.
26 Ekim günü de gizli haber alma örgütleriyle işbirliği yapan Fransız Cinayet Masası polisleri, suikast olayı ile ilişkin soruşturmalarını "çok yönlü" bir biçimde sürdürmektedirler. Fakat henüz katillerle alakalı bir ipucu bulunamamıştır. Fransız polisi aynı gün bir açıklama yaparak Paris ve Viyana'da tedhişçilerin kullanmış oldukları silahlarda bir "benzerlik" bulunduğu söylemiştir. Paris güvenlik yetkilileri ellerindeki balistik raporları, Viyana'dan gönderilen balistik incelemeleri ile karşılaştırmakla beraber bu işlemin kesin ve ayrıntılı sonuçları teknik uzmanlar tarafından daha saptanmamıştır.
Viyana ve Paris suikastlarından Rumların sorumlu tutulmaları üzerine Yunanistan katillerin yakalanması konusunda bir açıklama yapmıştı. Yunanistan Başbakanı Karamanlis ve Adalet Bakanı Stefanakis Viyana ve Paris suikastları konusunda yaptıkları görüşmelerde, Yunan Hükümetinin Tunalıgil ve Erez'in katillerinin yakalanması için her türlü yardımı yapması kararlaştırılmıştır. Karamanlis-Stefanakis görüşmesinde ayrıca cinayetler konusunda, dış ülkelerdeki Yunanlılara yöneltilen suçlamaların aydınlığa çıkarılmasına da karar verilmiştir.
Fransız polisi İsmail Erez'e karşı suikast düzenleyenlerden ikisinin, görgü tanıklarının ifadelerine dayanılarak çizilen resimleri ancak olaydan 6 gün sonra 30 Ekim'de hazırlanmış ve Paris polisince ilgililere dağıtılmıştır. Polis suikastçıların resimlerinin polislere dağıtılmasından, TV ve gazetelerde yayınlanmasından sonra katiller hakkında bir ipucu ele geçirmenin mümkün olabileceğini belirtmişlerdir. Ancak 6 günlük gecikmede katillerin çoktan yurtdışına çıkmış olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Nitekim Viyana polisi gibi Paris polisi de bütün aramalarına rağmen katilleri bulamamıştı. Paris Büyükelçimiz İsmail Erez'in öldürüldüğü gün, Paris'te bulunan eski merkez valilerinden ve Ankara eski Emniyet Müdürü İbrahim Ural, "Fransız polisinin, büyükelçinin katillerinin yakalanması için yeteri kadar çaba harcamadığını, elde deliller bulunduğunu belirtmiş, "Paris polisi, olaya gereken önemi vermemiştir" demiştir.
Ural bu konuda özetle şunları söylemiştir:"Fransız polisinin Paris Büyükelçimiz İsmail Erez'in katillerinin yakalanması için samimi çalışmadığını, kendi yaptığı soruşturmaya dayanarak ortaya koymuştur. Paris ve Viyana büyükelçilerimizin öldürülmesi ile ilgili soruşturmadan sonuç alınması, bugünkü koşullar altında mümkün değildir. Fransız polisinin soruşturmayı ele alış biçimindeki likaydı, katillerin ve cinayeti düzenleyen örgütün ortaya çıkarılmak istenmediği kanaatini uyandırmaktadır. Oysa eldeki delillerle katillerin ve cinayeti düzenleyenlerin kısa zamanda ortaya çıkarılması mümkündür.
Paris polisinin olaya gereken önemi vermediğini belirten bir hususu nakletmek isterim. Olaydan sonra polis, yabancılarla ilgili herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Her iki cinayette de parmak izleri vardır. Bulunan tabancalar ve şarjörler ile Paris'teki arabanın üzerinde parmak izleri bulunmuştur. Her iki cinayetin görgü tanıkları vardır ve bunlar öldürülmemişlerdir, yaşamaktadırlar.
Paris'teki olayda, cinayetin işlendiği araba, yolun soluna park edilmiş durumdadır. Ve önüne çıkılarak durdurulmuştur. Çünkü hareket halinde bir arabanın şoförüne ateş edilir veya öldürülürse, araç zikzaklar yapar veya bir yere çarpar.
Cinayetin görgü tanıkları arasında bulunan bir Fransız kadını ile metronun başındaki bulunan gazete bayiinin ifadelerini polis, olaydan hemen sonra almamıştır. Kendilerine başvurduğumda, bu şahısta konuşmaktan çekinmiş ve (karşı taraftan da olabilirsiniz, ancak polis sorarsa bildiklerimizi söyleyebiliriz) demişlerdir. Cinayetin işlendiği yerin 60 metrelik alanı içinde tutukluk yaptığı İçin atılan ya da kaçarken bırakılan bir tabanca bulunmuştur.
Erez'e dışarıdan ateş edildiğini gösteren hiç bir emare mevcut değildir. Makam otomobilinin kapısı açılarak Erez'e ateş edilmiştir ve soruşturmayı yürütmekle görevli komiserin belirttiğine göre, kapı üzerinde parmak izleri vardır. Cinayete tanık olan bir Fransız işçisi bize (Akdeniz tipliydiler) demekle yetinmiştir. Fransız polisi, olayı müteakip bu şahsın ifadesini de tesbit etmemiştir.
Eldeki delillere göre, failler hemen bulunabilir. Ayrıca Doğu Berlin, Batı Berlin, Viyana ve Paris hattı üzerinde yapılacak gerçekçi ve çaba isteyen istihbarat sonucu, failler ve örgüt ortaya çıkartılabilir. Bunu ortaya çıkartabilecek yetenekte Türk uzmanları vardır. Şayet bu ülkelerin emniyet teşkilatı yeterli değilse veya yeterince ilgi göstermeyeceklerse, kendilerine Türk emniyeti pekala yardımcı olabilir. Viyana ve Paris cinayetlerinin beyanları gerçek değildir. En basit örneği, Viyana cinayetinde görgü tanıkları olduğu, bunların beyanlarına göre çizilen resimlerden faillerin tanındığı ve üç Yunanlıdan şüphe edildiği halde, ne bu üç Yunanlı Viyana'ya getirtilerek, tanıklarla yüzleştirilmiş, ne de görgü tanıkları Atina'ya götürülerek, sanıklarla karşılaştırılmıştır.
Bütün bu gerçeklerden sonra çıkarılabilecek sonuç şudur: Mevcut delillere göre, cinayet failleri hemen bulunabilir. Zira, eldeki deliller, katillerin ve cinayeti düzenleyen örgütün kısa zamanda ortaya çıkarılmasını sağlayacak nitelikte ve güçtedir. Fakat gerek Paris, gerekse Viyana polisi, işi ağırdan almakta ve failleri bulmak istememektedir."
Gerek katillerin ustaca hareketinden gerekse polisin ihmallerinden dolayı ne Daniş Tunaligil'in ne de İsmail Erez'in katilleri bulabilmiştir. Bunun en önemli nedeni cinayeti işleyen Ermenilerin üzerinde neredeyse hiç durulmamasıdır. Bunun dışında Paris polisinin yukarıda gecen bilerek yada bilmeyerek yaptığı ihmallerdi.
7. Cinayeti Kim İşledi
İsmail Erez suikastında Paris polisi cinayetin failleri olarak Rumlar, Ermeniler ve Kürtler üzerinde durmuştu. Viyana polisi gibi Paris polisi de özellikle Rumlardan şüphelenmekteydi. Nitekim Erez'in öldürülmesinden hemen sonra Viyana'daki APA'nın Haber Ajansı'na telefon eden biri "Suikastı Kıbrıs EOKA-B tedhiş örgütünün işlediğini" söyledi. Telefondaki adam EOKA-B bir kez daha Paris'te darbeyi indirdi. Yaşasın Kıbrıs? diye bağırmıştır". Böylece EOKA-B Viyana'daki suikasttan sonra Paris'teki suikastı de üstlenmişti. Bir kaç gün sonra ise EKAS (Kıbrıs Rum Kurtuluş Ordusu) adlı bir örgüt ortaya çıkarak Viyana ve Paris'teki cinayetleri kendilerinin işlediğini öne sürdü ve "Darbelerimizi Kıbrıs'ta indirmemiz şart değildir. Biz dünya kurtuluş hareketinin bir parçasıyız" şeklinde bir açıklama yaptı.
Rumların dışında Ermeniler de Paris suikastını üstlendiler. Yine AP Ajansı'na telefon eden bir kişi Erez'in, Ermenistan'ın Kurtarılması İçin Gizli Ermeni Örgütü'nün (ASALA) öldürdüğünü söylemiştir. Telefondaki ses yeni operasyonları bekleyin demiştir.
İsmail Erez öldürüldükten bir gün sonra 25 Ekim'de "Ermeni Katliamının Öcünü Alma Örgütü" (JCAG-ARA) adındaki bir kuruluş, dün çeşitli radyo ve ajanslarla Yunanistan'ın Bonn Büyükelçiliğine İngilizce mektuplar göndererek Erez’e ve Tunalıgil suikastı kendilerinin düzenlediğini iddia etmiştir. Yunanistan'da hükümet kaynakları tarafından verilen bilgiye göre, Bonn Büyükelçiliğine gönderilen İngilizce mektupta, "Türkiye’nin siyasi temsilcilerine karşı giriştiğimiz eylemle büyük ve küçük bütün ülkelere unutulmuş Ermeni katliamını yapanların cezasız kaldığını hatırlatmak istiyoruz" denmekteydi.
Mektup, şöyle devam etmektedir:
"Adaletin yerine gelmesi için giriştiğimiz bu eylem, bütün dünya halklarının dikkatini 1915 yılında meydana gelen Ermeni katliamına çekmektedir. Silâhlarımızı Türk hükümeti Ermenilerle adaletin yerine getirilmesi için görüşmeler yapmaya razı olana kadar bırakmayacağız."
Aynı örgüt tarafından Avrupa'daki gazetelere gönderilen mektuba göre, Erez ve şoförünü öldüren komandolar Türkiye'de katledilen Ermenilerin torunlarıdır ve bugün dünyaya dağılmış olarak yaşayan 2,5 milyon Ermeni ulusal kişiliklerini kaybetmeden yaşama savaşı vermektedir.
Bu iddialardan sonra bir genç kadın France - Inter Radyosu'nun Beyrut muhabirine verdiği demeçte, kendilerini "Ermenistan Kurtuluş Ordusu"nun bir militanı olarak tanıtmış ve bağlı bulunduğu örgütün "öbür demokratik Filistin ve özellikle Kürt örgütleriyle anlaşma çabasında olduğunu" öne sürmüş, güdülen amacı, "Amerikan emperyalizmiyle müttefiki Türklere karşı savaşmak" şeklinde tanımlamıştır. Genç, kadın örgüt hakkında özetle şöyle konuşmuştur: "Örgüt, üç büyük Ermeni partisinin sürdürdüğü eylemleri tasdik etmeyen gençlerden oluşmaktadır. Bunlar, kendilerini milletlerarası kamuoyuna tanıtmak ve soykırımın önerge yoluyla BM'de kınanmasını istemektedirler."
Tunaligil'in öldürülmesinden iki gün sonra Paris'te Erez'in de öldürülmesi ve bu olayı da Ermenilerin üstlenmesi üzerine Beyrut'ta, Lübnan'daki üç önemli Ermeni partisinin (Taşnak, Hınçak ve Ramgavar) liderleri Gizli Ermeni Ordu'sunu kınamamışlar ve "bu örgüt Ermenilerin çıkarları aleyhine çalışıyor" demişlerdir. Ermeni partilerinin ortaklaşa verdikleri bildiride şu ifade kullanılmıştır. "Biz siyasal cinayetlere öteden beri karşıyız. Bu örgütün bazı Türkler tarafından kurulduğu ve faaliyetlerinin bu Türkler tarafından düzenlendiği inancındayız." Bildiride üç Ermeni partisinin de Ermeni sorununa sadece siyasal yolla çözüm bulunabileceği konusunda fikir birliği içinde oldukları açıklanmıştır. Fakat çok yakında Taşnak ve Hınçak Partilerinin geçmişte olduğu gibi Ermeni terörünün en büyük destekleri olduğu ortaya çıkacaktır.
Görüldüğü üzere Daniş Tunalıgil'i Ermeni örgütler JCAG-ARA ve ASALA ile Ermeni EOKA-B üstlenmişti. Olayı Ermenilerin de üstlenmesine karşılık tüm dikkatler Rumların üzerine yoğunlaşmıştı.
8. Genel Değerlendirme
Türkiye'nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve şoförü Talip Yener, Viyana Büyükelçisi Daniş Tunaligil'in öldürülmesinden iki gün sonra 24 Ekim 1975'te suikasta kurban gittiler. Viyana'daki APA Ajansını arayan kişiler "EOKA-B, bir kez daha Paris'te darbeyi indirdi. Yaşasın Kıbrıs" diye bağırdı. Fakat olayı ASALA ve JCAG-ARA da üstlendi. Bir kaç gün sonra ise EKAS (Kıbrıs Rum Kurtuluş Ordusu) adlı bir örgüt Viyana ve Paris'teki cinayetlerin kendileri tarafından gerçekleştirildiğini öne sürdü. Paris polisi de cinayetin katili olarak Rumlar, Ermeniler ve Kürtler arasında aramaya başladı. Fakat katiller bütün aramalara rağmen bulunamadı. Bunun nedenleri arasında polisin katilleri yanlış yerlerde aramasının dışında ihmalleri de bulunmaktadır. Katillerin robot resimleri olaydan ancak altı gün sonra çizilebilmişti.
Gerçekte Ermeniler köklü bir terör geleneğine sahiptiler. Hınçakların, Taşnakların Anadolu'yu ve hatta imparatorluk payitahtı İstanbul'u kana bulayan o korkunç tedhiş eylemleri çoktan unutulmuştu. Ermeni teröristlerin Anadolu'da Türk valilerine, hatta İstanbul'da Yıldız'da Padişah Abdülhamid'e nasıl kanlı suikastlar düzenlemiş olduklarını artık pek hatırlanmamaktaydı. Ermenilerin enternasyonal terörizmin öncüleri ve ustaları olduklarını; eski sadrazamlarımızı ve devlet adamlarımızı Berlin'de, Roma'da, Tiflis'te vurduklarını; İsmet İnönü'ye, Atatürk'e suikastlar hazırladıklarını ve bugün de dünya her yerinde eylem yapabileceklerini hiç mi hiç kimse aklına getirmemekteydi. Ancak Viyana’da, Paris'te ve diğer merkezlerde Türk diplomatlarının Ermeni terörüne kurban gitmesi ile bütün dünya sarsıla sarsıla uyanacak ve gerçeği çok geçmeden görecekti.
Daha sonraki yıllarda edinilen bulgular sonucunda Viyana ve Paris cinayetlerinin Ermeniler tarafından işlendiği kesinleşmesine rağmen bu kez, ASALA tarafından mı yoksa JCAG-ARA tarafından mı gerçekleştirildiğine dair şüpheler bulunmaktadır. Ermeni terörü uzmanı yazarlar da bu konuda kararsızdır. Türk yazarların çoğu bu cinayetlerin ASALA tarafından gerçekleştirildiğini savunsa da Hyland bu iki cinayetin JCAG-ARA tarafından işlendiğini söylemektedir. Alper Gazigiray ise Tunalıgil suikastını Nunar Sofuyani ve Kevork Kekiçyan, Erez suikastını ise Varujan Aznavur adlı Taşnak komitesinin fanatik militanları tarafından düzenlendiğini ifade etmektedir. Taşnak komitesi JCAG-ARA ile alakalı olduğu için cinayetlerin de bu örgüt tarafından işlendiği anlamına gelmektedir. Ayrıca JCAG-ARA daha sonraki süreçte gerçekleştirdikleri suikastları üstlenirken aynı zamanda Viyana ve Paris suikastlarını de kendilerinin düzenlediklerini söyleyeceklerdir. JCAG-ARA ve ASALA'nın gelecekte düzenlediği eylemler incelendiğinde de bu iki suikastın JCAG-ARA tarafından işlendiği de ortaya çıkacaktır. Bu anlatılanlar ışığında Tunaligil ve Erez'in katillerinin JCAG-ARA üyesi oldukları daha ihtimal dahilindedir. Fakat ne olursa olsun iki Türk büyükelçisi öldürülmüş, fakat katilleri bulunamamıştır.
Olayı gerçekleştiren ve Ermeni terör örgütleri arasında en tehlikeli olanı olarak ün salan JCAG-ARA, saldırılarına 22 Ekim 1975'te Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Daniş Tunaligil suikastıyla başladı ve iki gün sonra 24 Ekim 1975'te Türkiye'nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez'in öldürülmesiyle devam etti. Cinayetler oldukça iyi hazırlanmış profesyonel eylemlerdi. JCAG 14 Temmuz 1983'ten eylemlerine ARA adı altında devam etti. JCAG-ARA'nın son eylemi Kasım 1986'da gerçekleşti. JCAG-ARA bu süreçte 33 eylem gerçekletirdi ve bu eylemlerin tamam neredeyse Türk hedeflerine yönelikti.
1973-1986 yılları arasında 158 eylem gerçekleştiren ASALA en büyük Ermeni terör örgütü olmasına rağmen JCAG-ARA'nın daha başarılı olduğu söylenebilir. JCAG-ARA'nın gerçekleştirdiği eylemlerde 36 ölüm, 12 de yaralama hadisesi yaşanmıştı. Ölenlerin 23'ü diplomatken sadece 1'i sivildi. ASALA'nın saldırılarında 43 sivilin öldüğü düşünülürse JCAG-ARA'nın eylemlerinin nokta operasyonlar olduğu daha açık görülür. Fakat JCAG-ARA arka planda kalmağı yeğlemiştir. ASALA'nın lideri Agop Agopyan ismini bütün dünya tanırken, JCAG-ARA'nın lideri (aynı zamanda Taşnak Partisi'nin de lideri) Hrarir Mahrukhiyan'ı kimse tanımamaktadır. Bu nedenle JCAG-ARA ASALA'ya göre daha karanlıkta kalan bir örgüt olmuştur. Birçok suikastı JCAG-ARA tertiplemişken hatta üstlenmişken, ASALA'nın parmağı aranmaya kalkışılmıştır. Esenboğa ve Orly baskınını hariç tutarsak diğer bütün önemli eylemleri JCAG-ARA gerçekleştirmiştir. Büyükelçilere karşı yapılan suikastların neredeyse tamamını JCAG-ARA üstlendi.
Şu bir gerçektir ki iddia ettikleri sözde soykırım olayının meydana geldiği 1915 yılında henüz dünyada bile olmayan Türk diplomatlarının öldürülmesi ne akli ne de insani duygularla açıklanamaz. Bu ancak intikam hissi ile beyinleri yıkanmış ve adeta canavarlaşmış bir takım kişilerin yapabileceği bir iştir.
KAYNAKÇA
Süreli Yayınlar:
Cumhuriyet
Hürriyet
Milliyet
Tercüman
The Times
Kitap ve Makaleler:
Armenian Terrorism: A Threat to Peace, Akdeniz University Research Center for the Study of Ataturk Reforms and Principles, Antalya, 1985.
ÇİTLİOĞLU, Ercan, Yedekteki Taşeron: ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997
GAZİGİRAY, A. Alper, Osmanlılardan Günümüze Kadar Vesikalarla Ermeni Terörünün Kaynakları, Gözen Kitabevi, 1982.
GUNTER, Michael M., "Contemporary Aspect of Armenian Terrorism", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press, Ankara, ss. 103-147, 1984.
GUNTER, Michael M., Pursuing the Just Cause of Their People: A study of Contemporary Armenian Terrorism, Greenwood Press, New York, 1986.
HYLAND, Francis P., Armenian Terrorism: The Past, the Present, the Prospects, Westview Press, Boulder, San Francisco, Oxford, 1991
KARAKOÇ, Ercan, Geçmişten Günümüze Ermeni Komiteleri ve Terörü, IQ Yayınları, İstanbul, 2009.
KÜRŞAD, Cengiz, "Ermeni Terörü", Osmanlı Yıldız Arşivi Tasnifi-Ermeni Meselesi, C. I, edt. Ertuğrul Zekâi Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989.
LAÇİNER, Sedat, Türkler ve Ermeniler Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, 2. bsk. USAK, Ankara, 2005
LAQUEUR Walter, A History of Terrorism, Transaction Publishers, 2001
LOWRY, Heath W., "Nineteenth and Twentieth Century Armenaian Terrosim: Threads of Conrinuity", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press, Ankara, ss. 71-83, 1984.
LÜTEM, Ömer Engin, "Ermeni Terörü", Avrasya Dosyası, Cilt:12, Sayı: 3, ss. 21-74, 2006.
STERLING, Claire, Uluslararası Terörizmin Perde Akası, terc. Oya Alpar, Yüce Yayınları, İstanbul, 1981.
TAŞDEMİR, Fatma, Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi, USAK Yayınları, Ankara 2006.
URAS, Esat, Tarihte Emeniler ve Ermeni Meselesi, 2. bsk, Belge Yayınları, 1987