Ana Sayfa
Asala-Jcag Hocalı-Ermeni Terörü
Ermeni Terör Örgütü Asala’nın Cenevre Suikastı

ERMENİ TERÖR ÖRGÜTÜ ASALA’NIN CENEVRE SUİKASTI

1. Ermeni Terörü Nedir? Neden Çıkmıştır?  

Ermeni terörü Ermeni sorunu ile birlikte ortaya çıkmıştır. Türkiye'nin yaklaşık 130 yıldır başını ağrıtan Ermeni sorununu dünya XIX yüzyılın son çeyreğinde tanıdı. Yüzyıllardır Osmanlı Devleti içerisinde barış ve huzur ortamı içerisinde yaşayan Ermeniler, Fransız ihtilalinden sonra milliyetçilik akımlarının da etkisiyle büyük devletlerin kışkırtmalarıyla Osmanlı Devleti'ne karşı başkaldırmaya başladılar. Ermeniler 1887'de Hınçak ve 1890'da ise Taşnak komitelerini kurarak faaliyetlerinde daha organizeli oldular ve 1890'lı yıllarda çok sayıda isyan hareketi gerçekleştirdiler. İsyan hareketleri terör hareketlerini tetikledi. Ermeniler o kadar ileri gitmişlerdi ki 1905 yılında Osmanlı Padişahı Sultan Abdülhamid'e bile suikast girişiminde bulunmuşlardı. Ermenileri bu şekilde pervasızca hareket etmeye iten neden, onların Osmanlı Devleti'nin içişlerine Ermeni meselesini kullanarak müdahale etmek isteyen başta Rusya ve İngiltere olmak üzere büyük devletlerin desteklerini almalarıydı. Bu isyanların ve terör eylemlerinin amacı dünya kamuoyunun Ermeni meselesi üzerine eğilmesini sağlamaktı. Ermeniler bu sayede bağımsızlıklarını kazanabileceklerini ummaktaydılar. Çünkü Balkan devletleri bu metot ile bağımsızlıklarını elde etmişlerdi. 1914'te başlayan I. Dünya Savaşı'nı fırsat bilen Ermeniler yeniden isyan hareketlerine başladılar. Savaşın başlamasından sonra Rusya'nın yanında savaşa katılan Ermeniler Osmanlı Devleti'nin hemen hemen her yerinde isyan çıkardılar. Bununla birlikte Ermeniler büyük bir Müslüman katliamına giriştiler. Osmanlı Devleti bunun önünü almak için Ermenileri savaş bölgesinden daha emin yerlere yerleştirdi. 1915 Mayıs ayında gerçekleşen ve Sevk ve İskan olarak adlandırılan bu olayı Ermeniler soykırım-genocide olarak niteledi. Fakat görüldüğü üzere bu olay tamamen masum Müslüman halkın Ermeniler tarafından öldürülmesinin önlenmesi için gerçekleştirilmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Ermeniler 1915 yılında iddia ettikleri bu sözde soykırımın failleri olan eski İttihatçı liderleri öldürdüler. 

1970'li yıllarda yaklaşık 50 yıldır uyuyan Ermeni terörü yeninden başladı. Nedeni ise yine 1915 yılında gerçekleştirildiği iddia ettikleri sözde soykırımın intikamı almak idi. Eylemler 1973 yılında bireysel bir eylemle başladı ve kısa zamanda ASALA ve JCAG-ARA gibi dünya terör tarihinde önemli bir yer eden örgütler kuruldu. ASALA'yı Hınçak komitesi kurarken, JCAG-ARA'yı ise fanatik taraftarlarını ASALA'ya kaptırma endişesini taşıyan Taşnaklar kurdu.

ASLA'nın en önemli birisi Türkiye'nin Cenevre Başkonsolosluğu Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz'ün 9 Haziran 1981 günü Cenevre'de Mardiros Mıgırdiç Jamgoçyan adlı ASALA mensubu bir Ermeni tarafından öldürülmesidir. 22 yaşındaki Ermeni terörist olaydan hemen sonra tutuklandı. Jamgoçyan, bir Türk diplomatını vurduktan sonra Avrupa'da yakalanan ilk Ermeni katil olma özelliğini taşımaktadır. Jamgoçyan tutuklandıktan sonra Ermenilerin yoğun tehditleri başladı. Jamgoçyan Ermeni terör olaylarının başlamasından beri ağır hapse mahkum edilen ilk teröristtir. Bu sitede ASALA'nın Mehmet Savaş Yergüz'ün neden hedef seçildiği, Jamgoçyan'ın nasıl yakalandığı ve mahkum edildiği ele alınacaktır. Ayrıca ASALA'nın eylemlerinde niçin İsviçre'yi hedef seçtiğine de yer verilecektir.

2. Suikast Nasıl Gerçekleşti?

Türkiye'nin yaklaşık iki buçuk yıldır Cenevre Başkonsolosluğu Sekreterliğini yürüten Mehmet Savaş Yergüz  9 Haziran 1981 Salı günü işinden saat 18.00'de çıkmış ve Başkonsolosluk binasının üzerinde bulunduğu Ferdinand Hodler caddesinden aşağı doğru, evine gitmek üzere yürürken, Ferdinand Hodler caddesi ile Boulevard Helvetique'nin kesiştiği yerdeki kırmızı ışıkta bir ASALA militanı olan Mardiros Mıgırdiç Jamgoçyan tarafından silahlı saldırıya uğramıştır. Yergüz on dakika sonra Hospitale Cantonale hastanesine kaldırılmışsa da artık yapılacak bir şey olmadığı, onun başından ve göğsünden aldığı yaralarla olay yerinde ölmüş olduğu anlaşılmıştır. Başkonsolos Münir Kekevi o gün Almanya'nın başkenti Bonn'da düzenlenen Başkonsoloslar toplantısına katılmaktaydı, 10 Haziran'da Cenevre'ye dönecekti. Saldırı onun Cenevre'de bulunmadığı bir güne rastladı.

Cenevre polis sözcüsü Caboussat yakalanan katilin ilk ifadesinde Ermeni ve adının Krikoryan olduğunu açıklamıştı. 1958 Lübnan doğumlu olan Jamgoçyan, bir Türk diplomatını vurduktan sonra Avrupa'da yakalanan ilk katil olma özelliğini taşımaktadır. Polis, Jamgoçyan'ın üzerinde 9 mmlik bir tabanca ile bir el bombası bulmuştur. 

Görgü tanıkları, cinayetin bir anda gerçekleştiğini belirtmişler, katilin, tabancayı çektiğini dahi göremediklerini belirtmişlerdir.

Fethiye'nin ilk eczacısı Nevzat Yergüz'ün oğlu olan Mehmet Yergüz, Galatasaray Lisesi'ni bitirmiştir. 15 yıldan beri de yurt dışında bulunmaktaydı. 37 yaşında olan Mehmet Yergüz iki buçuk sene önce Türkiye'nin Cenevre Başkonsolosluğu Sekreterliği vazifesine getirilmişti ve o günden bir Ermeni kurşunu ile kahpece öldürülene kadar bu vazifeyi yürütmekteydi. Yergüz'ün Fransız eşi Ester'den 8 yaşında Toprak ve 5 yaşında da Timur adlı iki oğlu vardı.

3. Suikast Dünya Kamuoyu Tarafından Nasıl Değerlendirildi? 

Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in Açıklamaları 

Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Cenevre Başkonsolosluğu Sekreteri Mehmet Yergüz'ün bir Ermeni tarafından öldürülmesini "İnanılmaz bir vicdansızlık" olarak nitelemiş, "Dünyadaki Ermeni toplumunun kendi adına yapılan ve süregelen bu cinayetler karşısında susmamasını beklemek insanlık aleminin hakkıdır. Öte yandan bu tür bir cinayette katilin ilk kez yakalanmış olmasından ilerisi için bir tescili bulmak istiyoruz. Suçüstü yakalanan caninin muhakeme edilmesini yakından izleyeceğiz" demiştir.

Dışişleri Bakanı, bu olayla ilgili açıklamasında şunları söylemiştir: "Yurt dışında, bir Türk temsilciliğinde çalışan bir masum Türk evladı daha insanlığı hiçe sayan bir cinayete kurban gitti.

Cenevre Başkonsolosluğumuzda sözleşmeli sekreter olarak çalışan Mehmet Yergüz'ün alçakça öldürülmesinden milletimiz ile birlikte duyduğumuz keder ve infial büyüktür. Temiz, kendi halinde bir insanı arkasında iki yetim bırakıp öldürmek inanılmaz bir vicdansızlıktır.

Dünyadaki Ermeni toplumunun kendi adına sürüp giden bu cinayetler karşısında susmamasını beklemek insanlık âleminin hakkıdır.

Diğer yandan, bu tür bir cinayete katilin ilk kez yakalanmış olmasından ilerisi için teselli bulmak istiyoruz. Suçüstü yakalanan caninin muhakeme edilmesini yakından izleyeceğiz. Bu cinayetin arkasında kimler olduğunun ortaya çıkarılıp çıkarılamayacağını anlayacağız. Her zaman söylediğimiz gibi tecavüzü işleyenin yakalanması ve ülke kanununun öngördüğü en ağır cezaya çarptırılması milletlerarası terörizmle mücadelede temel unsuru oluşturmaktadır. Herkesin görevini yapmasını bekliyoruz.

Kahpece şehit edilen Mehmet Yergüz'e Allah’tan rahmet diliyor. geride bıraktığı ailesinin yakınlarının inanılmaz acısını en yürekten gelen duygularla paylaşıyoruz."

Kamran İnan'ın Sözleri

Cenevre'de BM nezdinde Büyükelçimiz Kamran İnan'da olaydan büyük üzüntü duyduğunu söylemiş ve "Bu dosyayı, bu cinayeti çabuk kapatmamamız gerekir. Dışarıda sesimizi duyuracak şekilde hareket etmeli ve bu cinayetin peşini bırakmamalıyız şehidimizin arkasından sadece dua etmek yetmez sorunun köküne inmek zamanı gelmiş ve geçmektedir" demiştir.

İsviçre Üzüntü Bildirdi

Saldırı olayından sonra İsviçre'nin Ankara Büyükelçisi Chenaux-Repond Dışişleri Bakanlığı’na gelmiş ve hükümetinin olaydan duyduğu büyük üzüntüyü belirterek, taziyelerini sunduktan sonra, İsviçre'nin, yakalanan katilden gerekli her türlü bilgiyi almaya kararlı olduğunu söylemiştir.

Büyükelçi, katilin ele geçirilmiş olmasından yararlanılarak bugüne kadar karanlıkta kalmış Ermeni cinayetlerinden bazılarının aydınlanabileceği ümidini taşıdıklarını, bu nedenle ilk soruşturmayı çok gizli yürüttüklerini Genel Sekreter Siyasi İşler Yardımcısı Oktay Cankardeş’e bildirmiştir. Cankardeş de, İsviçre polisi tarafından gösterilen çabaya teşekkür ettiğini ve İsviçre’nin bu olayın fiili ya da failleri hakkında en ciddi önlemleri alacağından kuşku duyulmadığını söylemiştir.

4. Neden İsviçre?

Ermeniler İsviçre'ye Düşman Gözüyle Bakıyor 

Örsan Öymen'in 13 Haziran 1981 tarihli Milliyet gazetesindeki yazısında ASALA terör örgütü ve İsviçre ilişkisini kaleme alınmıştır. Yazı şu şekildedir: 

"Karşımda bir Türk vardı, on Türk olsaydı, onunu da öldürürdüm..."

İsviçre'deki son cinayetin katili (Jamgoçyan), Cenevre polisine bu ifadeyi verirken Paris'teki AFP bürosunu arayan ve cinayeti üstlenen ASALA adlı uluslararası terör örgütü sözcüsü şunları söylüyordu: "Yakında İsviçre başta olmak üzere tüm dünyadaki eylemlerimizden daha çok söz edilecektir".

Başta İsviçre olmak üzere...

Neden başta İsviçre?

Bir kere ASALA adlı gizli Ermeni örgütünün liderlerinden Mihran Mihranyan'ın (ASALA lideri Agop Agopyan) İsviçreli kadın gazeteci Simone Elechtner'e yaptığı açıklamalara göre, gizli örgüt, İsviçre'yi de düşman hedef olarak görüyor. Bunun da nedenleri var. ASALA lideri Mihranyan, gerçi Simone Elechtner’in bu konudaki sorusunu yanıtlarken, İsviçre’nin Ermeni diasporasıyla ilgili tutumunu ve tarihteki rolünü ileri sürüyor ama gazeteci ile tartışırken - bu konudaki tarihi çelişkilerin ortaya çıkması sonucunda- baklayı da ağzından çıkartıyor. Şöyle diyor:

"Bizim örgütümüzün şimdiye kadar sadece iki üyesi ele geçirildi. Bunu yapanda Cenevre polisi dolayısıyla İsviçre hükümeti, Alex ve Susy'nin tutuklanarak yargılanması nedeniyle İsviçre’yi de düşman hedef olarak seçtik.

ASALA lideri bunları söylerken Beyrut'taki gizli Ermeni karargahı, ASALA'nın duvarlarında Susy ve Alex'in fotoğrafları asılı... Susy ve Alex kim?Susy Maseredian, Amerikan pasaportlu, Alex Yenikomsuyan ise Lübnan pasaportlu iki ASALA teröristi. 3 Ekim 1980'de Cenevre’de bir otel odasında imal ettikleri bombanın patlaması ile Cenevre polisi tarafından ele geçiriliyorlar. Alex'in eli kopuyor, bir gözü kör oluyor. Cenevre polisi yaptığı aramada, üzerlerinde çeşitli Türk ve İsviçre hedeflerine karşı sabotaj planları ele ve örgüt için para toplanacak Ermeni asıllı zenginlerin listesi ele geçiyor. Her iki teröristin tutuklanmasından sonra ise ASALA örgütünün üstlendiği sabotaj eylemlerinde İsviçre hedefleri yoğunluk kazanıyor, örneğin:

Ekim 1980, Alex ve Susy’nin tutuklanışları.

9 Ekim 1980, Beyrut’taki İsviçre Büyükelçiliği ve Swissair havayollarına bomba atılışı.

12 Ekim, Londra ve Paris'teki İsviçre turizm büroları ve temsilciliklerinin bombalanması.

21 Ekim, Paris'ten Bern'e hareket eden bir İsviçre vagonuna konulan saatli bomba olayı. Bir ihbar üzerine bomba bulunup zararsız hale getiriliyor.

4 Kasım 1980, Cenevre'de Alex ve Susy’nin yargılanacakları adalet sarayının bombalanması.

12 Kasım, Roma’da İsviçre turizm bürosunun bombalanması.

27 Aralık, Avukat Benoit'nin Alex, Susy davası ile ilgili olarak ağır yaralanması.

29 Aralık, Madrid'deki İsviçre havayollarının bombalanması.

27 Ocak, Milano’da İsviçre havayolları ve turizm bürolarının bombalanması.

Görüldüğü gibi, Alex Yenikomsuyan ve Susy Maserediyan adlı ASALA örgütünün iki teröristi yakalandıktan hemen sonra, sorgulama ve yargılama sırasında İsviçre hedeflerine yönelik bir dizi saldırı gerçekleştirilmiştir... Oysa bu iki teröristin yakalanmasından önce Ermeni terör örgütlerinin İsviçre'deki hedefleri salt Türkiye'nin temsilcilikleridir.

29 Mayıs 1976, Zürih-Türkiye Başkonsolosluğu'na bomba.

6 Aralık 1978, Cenevre-Türkiye Başkonsolosluğu’na bomba.

17 Aralık 1978, Türk Hava Yolları Cenevre bürosuna bomba.

22 Ağustos 1979, Türk Başkonsolosunun arabasına atılan bomba...

6 Şubat 1980, Bern Büyükelçisi Doğan Türkmen'in arabasına silahlı saldırı. Büyükelçinin olaydan kıl payı yaralı olarak kurtulması.

İki ASALA örgütü üyesinin tutuklanmasından sonra İsviçre hedeflerine yönelerek yoğunlaşan saldırıların etkisi ne oluyor? Biri Lübnan pasaportlu öteki Amerikan pasaportlu iki teröristin yargılamalarında ve duruşma dosyalarında görüyoruz bu etkiyi... örneğin bir duruşmada, bilirkişi Cenevre polisi tarafından hazırlanan tatbikat filmini göstermek istiyor.

Yargıç, "Hayır" diyor. "Şu anda duruşma sırasında terör örgütünün üyeleri bulunabilir. Bu filmi göstermeyelim."

Ama işin asıl ilginç yönü, mahkemenin alelacele sonuçlandırılması ve iki sanığa 15 ve 18'er ay tescilli hapis cezası verilerek İsviçre sınırları dışına çıkmalarının sağlanması... Duruşmalar 9 Şubat 1981 ’de sonuçlanıyor.

Alex ve Susy, parmaklarıyla zafer işareti yaparak Cenevre Havaalanı'ndan Beyrut’a uçuyorlar...

İşin garibi İsviçreli gazeteci bayan Simone Beyrut'taki Ermeni gizli örgütü karargâhında, liderlerden Mihranyan ile görüşürken her ikisi de, yüzü bir maske ile kapalı olan gizli liderin yanında oturuyorlar.

Barış Ülkesinde Şimdi Teröristler Cirit Atıyor 

Bülent Zarif'in Milliyet gazetesinde 21 Haziran 1981 tarihinde çıkan "Barış Ülkesinde Şimdi Teröristler Cirit Atıyor" başlıklı yazısı şu şekildedir:  

Alplerin güneyindeki son uzantıları arasında öteki Avrupa ülkelerine karşın yüzölçümü açısından çok daha küçük olan, ancak geleneksel hukuk saygınlığı ve üstünlüğü ile dünyada önemli bir yeri bulunan İsviçre son yıllarda bombaya, zora, cinayete, yani terörizme boyun eğmişti.

İç politikalarında olduğu gibi, dışa karşı izledikleri politikada da sürekli tarafsız kalmaya özen gösteren İsviçre tüm dünyada sağladığı güvence ile yabancı kuruluşların en çok toplandığı bir ülke haline gelmiştir.

Ancak İsviçre'nin gerek bu kadar insancıl gerekse baskılara bu kadar açık olması terör örgütlerinin içeride daha rahat çalışmalarına olanak sağlamıştır. Bunlara ülkenin bütün bankacılık hizmetleri nedeniyle zenginliğin ve sınırlarındaki giriş-çıkışın kolaylığı da eklenince, içerde teröristlerin rahatlıkla cirit attıkları bir ülke oluvermiştir.

Kaldı ki sadece teröristlerin değil doğulu ve batılı casusların da yoğun olarak bulundukları bir ülke haline gelmiştir. İsviçre'de o zamanlar Sovyetler Birliği adına çalışan çok sayıda casusun bulunduğu bunların Birleşmiş Milletler örgütünden İsviçre'nin kendi kadrosuna kadar sızdıkları öne sürülmektedir. 

41 bin kilometrekare yüzölçümü 26 ayrı cumhuriyetten meydana gelen İsviçre’de bir Federal Polis örgütü veya güvenlik işlerinden sorumlu bildiğimiz anlamda örgütlü kuruluş bulunmamaktadır.

Lider kanton (cumhuriyet) kendi olanakları çerçevesinde polis kuvvetlerini örgütlemeye çalışmaktadır. Polisin bu denli zayıf olması da teröristlerin eylemlerini paylaştırmaktadır. Nitekim ülke son yıllarda banka soygunları alabildiğine artmıştır.

1978 yılından bu yana 7 terör eyleminin gerçekleştirildiği Cenevre Cumhuriyeti'nin ise İsviçre'nin öteki kantonlarına oranla daha başka bir konu vardır. Üç tarafı Fransız toprakları ile çevrili Cenevre'ye her isteyen kişi elini, kolunu sallayarak girebilmektedir. 

İşte Cenevre'nin bu kolay kaçılabilir konumu terör eylemlerinin daha çok bu kentte yoğunlaşmasına neden olmuştur.

Bugüne değin, gerçekleştirilen terör eylemlerine bakılacak olursa, polis ve hükümet yetkililerinin sözlerinin doğruluğu gözler önüne serilmektedir. Örneğin: 6 aralık 1978'de Türk Başkonsolosluğu'na bomba atan Ermeni teröristler, bugüne değin yakalanamamışlardır. Aynı yılın 17 aralık günü THY Cenevre Bürosu’na ve 22 ağustos 1979'da gene Türk Hava Yolları Bürosu'na ve konsolos muavininin arabasına atılan bombaların failleri hakkında da en ufak bir ipucu ele geçirilememiştir. Yakalananlar da son defa olduğu gibi ya halkın yardımı, ya da kendilerinin hataları ile ela geçirilebilmişlerdir. Ama gene hak yerini bulmuş mudur? Yakalanan teröristler yeterli cezaya çarptırılmışlar mıdır? diye sorulduğunda verilecek cevap "hayır"dır. Nitekim 3 Ekim l980'de Plain Plais'de kaldıkları bir otel odasında beraberlerinde getirdikleri bombanın patlaması sonucu ağır yaralı olarak de geçirilen 1'i kız 2 Ermeni teröristin sanki el bombasını bir tanıdıklarına şaka yapmak için almışlar ve kaza ile patlamış gibi ufak bir ceza ile ülkelerine teslim edilmişlerdir. Daha önce Türk diplomatlarına karşı girişilen gizil Ermeni örgütünün eylemleri bilinmiyormuş, 17 diplomatımızın canına kıymamışlar ve sanki 25 yaşındaki Lübnan asıllı Aleks Yenikomsuyan ve 24 yaşındaki Amerikalı kız Susy Mahserian birer Ermeni teröristi değillermiş gibi.

İşte İsviçre'nin tüm dünyadaki saygın hukuk devleti imajını tahrip eden ve gölgeleyen bu karar gene İsviçreli makamlar tarafından şöyle yorumlanıyor: "İsviçre insancıl ve yumuşak bir ülkedir".

İsviçre insancıldır ve taraf olmaktan çekinen bir ülkedir. Ama, alınan bu tip kararlar da kabul edilmeli ki teröristleri teşvik eden niteliktedir. Bomba olayından sonra 2 Ermeni teröristin duruşmalarının yapıldığı Adliye Sarayı'na bomba konuluyor, bunu Ermeniler üstleniyor ancak tüm bunlara rağmen İsviçre makamları teröristlere hoşgörü ile davranmaktan kaçınmıyorlar.

Hatta ve hatta Ermeni sempatizanlarının mahkeme salonunda gösteri yapmalarını bile izin veriyorlar.

Neden İsviçre'deki basın organları da bu tür terör eylemlerine pek yer vermemektedirler. Son olarak Cenevre Başkonsolosluğu katiplerinden Mehmet Yergüz'ü yapılan suikastta da yaşadığımız gibi ilk gün haberi geniş olarak veren yerel gazeteler daha sonraki gelişmelerle ilgili tek satır bile yazmayarak resmi makamların yaptığı gibi olayı örtbas etmeye çalışmışlardır. Güçsüz Cenevre polisi ise cinayeti Gizli Ermeni örgütü (ASALA) üstlendiği ve 23 yaşındaki Ermeni katili Jamgoçyan’ın üyeleri olduğunu belirttiği halde sanki yakalanan kişi basit bir katilmiş gibi gazete ilanlarıyla halktan yardım istemeyi tek çıkar yol görmüştür.

Öte yandan bilinen bir gerçek de şudur ki İsviçre’nin zengin Ermenileri bu örgütü maddi olarak desteklemektedirler ve İsviçre'de de hatırı sayılır bir Ermeni kolonisi vardır. Fakat tarafsız olduklarını ileri süren İsviçre makamları belki bilinçli olarak veya bilmeyerek bu olayları görmemezlikten gelmekte ve Ermeni teröristleri dolaylı biçimde korumaktadırlar.

5. Hüzünlü Bir Cenaze Töreni 

Cenevre'de Ermeni asıllı Lübnanlı terörist Jamgoçyan tarafından şehit edilen Türkiye Başkonsolosluğu sekreteri Mehmet Yergüz'ün cenazesi, 13 Haziran 1981'de saat 19.15’te THY'nin bir uçağıyla İsviçre’den İstanbul’a getirilmiştir. Cenaze Yeşilköy Havaalanı'nda nöbetçi vali yardımcısı Sadettin Akgüner, öteki ilgililer ve Yergüz'ün yakınları tarafından karşılanmıştır. Mehmet Yergüz'ün cenazesi daha sonra başka bir uçakla Ankara'ya gönderilmiştir.

14 Haziran 1981 günü Mehmet Yergüz için ilk tören, Başbakanlık önünde yapılmış; törene Millî Güvenlik Konseyi adına Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun, Başbakan Bülend Ulusu, bakanlar, yabancı misyon şefleri, general ve amiraller Dışişleri Bakanlığı mensupları ile Yergüz'ün ailesi ve okul arkadaştan katılmışlardır.

Devlet Bakanı ve Dışişleri Bakan Vekili İlhan Öztrak, törende yaptığı konuşmada, katilin yakalanması için gayret sarf eden İsviçrelilerin tam bir ciddiyet içinde hareket ettiğini belirtmiş, "İsviçre makamlarının bu davranışı bütün devletler için örnek olmalıdır. Bu tutum, masum kişilere karşı bir insanlık borcu olduğu kadar, terörizmle mücadelenin dünya çapında başarıya ulaşmasının da temel şartlarından biridir" demiştir, Öztrak, konuşmasını şöyle sürdürmüştür:

"Ermeni tedhişçileri, bugüne kadar tarihî gerçekleri çarpıtmış ve birtakım gerçek dışı iddiaları vahşi eylemlerine gerekçe olarak göstermişlerdir. Ancak, zamanla bu yolun inandırıcılığını kaybettiğini anlamış olacaklar ki, şimdi de yeni birtakım tertiplere başvurduklarını görmekteyiz.

Paris’te Ermenilere ait kiliselerde ve binalarda patlatılan bombalar, bunun belirgin örnekleridir. Belirtmek isteriz ki, Türkler, masum insanlara karşı hiçbir zaman cinayet işlememiştir ve bundan sonra da işlemeyecektir.

Ancak, şimdiye kadar gösterdiğimiz soğukkanlılık ve metanet, yanlış değerlendirilmemedir. Unutmamak gerekir ki, bizim sabrımızın da bir sınırı vardır, Caniler, işledikleri cinayetlerin hesabını er veya geç muhakkak vereceklerdir." demiştir.

Bu konuşmalardan sonra Yergüz'ün cenazesi eller üstünde cenaze arabasına taşınmış, askerî bandonun eşliğinde Dışişleri Bakanlığı’nın önüne getirilmiştir. Kortejde sırasıyla mülkî erkân, askeri erkân, kordiplomatik yetkililer ve Dışişleri Bakanlığı mensupları yürümüştür. Bakanlık önünde yapılan saygı duruşundan sonra, kortej 12.55'de Maltepe Camii'nde tekrar bir araya gelmek üzere dağılmıştır Cenaze daha sonra Dışişleri Bakanlığı önünden alınarak askerî bando eşliğinde Maltepe Camii’ne götürülmüştür. Cenaze burada kılınan öğle namazından sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından Yergüz'ün doğum yeri olan Fethiye’ye gönderilmiştir. 

Mehmet Yergüz 16 Haziran 1981'de Fethiye'de öğle namazından sonra Şehir Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir. 

6. Avrupa'da Yakalanan ve Mahkum Edilen İlk Ermeni Terörist  

Cenevre Başkonsolosluk Sekreteri Mehmet Yergüz'ü sokakta öldüren Ermeni terörist Mıgırdiç Jamgoçyan, yakalandıktan sonra suçunu Cenevre polisinde itiraf etmiştir. Merkezi Lübnan'da bulunan ASALA üyesi olduğunu da söyleyen Jamgoçyan, "Bana örgütümün verdiği emri yerine getirdim" demiştir.

Jamgoçyan sorgusunda 2 ay kadar önce İran'dan geldiğini ve çeşitli Avrupa ülkelerini dolaştıktan sonra olaydan iki hafta kadar önce otostop yaparak İsviçre'ye girdiğini söylemiştir. Jamgoçyan tabanca ve el bombasını Cenevre'de örgütün bir çöp kutusu içinde kendisine ulaştırdığını da belirtmiştir. Ermeni katil, hedef olarak sadece Mehmet Yergüz'ü seçmediğini hangi düzeyde olursa olsun bir Türk diplomatını öldürmek istediğini de polise açıklamıştır. Ermeni cani, "Bir süredir konsolosluğa giren çıkanları kolluyordum. Adını bilmediğim bu Türk'ü o gün de takip ettim ve yol kavşağında öldürdüm o sırada yanında 10 kişi de olsaydı hepsine ateş edecektim" demiştir.

Polisin açıklamalarına göre Ermeni katil Türk diplomatın çelik yelek giyebileceğini dikkate alarak başına ateş etmiştir. Bilindiği gibi kurşunlardan 3'ü Yergüz'ün başına 1'i ise göğsüne isabet etmişti.

Mehmet Yergüz'ün Ermeni katili Jamgoçyan, şişman ve 1.63 boyunda ve yüzünün bir erkekten çok kadına benzediği görülmüştür. Cenevre polis yetkilileri daha önce de Türk diplomatlarına suikast girişiminde bulunulacak yolunda ihbarlar aldıklarını ve bu yüzden Türk diplomat ve memurlara silah ruhsatı verdiklerini bildirmişlerdir.

Ermeni gizli örgütü tarafından Cenevre Başkonsolosluğu sekreteri Mehmet Yergüz'ün öldürülmesinin soruşturulması çok yönlü olarak sürdürülürken, İngiliz haber ajansı Reuter, 22 yaşındaki katil Jamgoçyan'ın bir süreden beri Cenevre polisi tarafından arandığını ileri sürmüştür.

Reuter Ajansı, cinayetten önce polisin elinde Jamgoçyan'ın fotoğrafının ve bazı belgelerin olduğunu ve bütün İsviçre'de arandığını ileri sürerken, Cenevre polis yetkilileri de iddianın doğru olmadığını açıklamışlardır. 

Katil Jamgoçyan, ilk ifadesinde cinayeti yalnız başına gerçekleştirdiğini ve olayla başka bir kimsenin ilgisi olmadığını söylerken, Cenevre polisi de, üstündeki elbiselerin gayet temiz olması ve yanında herhangi bir eşya ve kağıdın bulunmaması nedeniyle, Jamgoçyan'a yardımcı olabilecek kimseleri aramaya başlamıştır. Jamgoçyan'ın üzerinden İsviçre'de bir bankadan çekilmiş çok miktarda para da çıkmıştır.

Ermeni katil Jamgoçyan'ın polise verdiği ilk ifadelerinin de ismi gibi yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Cenevre polisinin olayı derinlemesine incelemesi üzerine Jamgoçyan'ın 3 Haziran günü uçakla Zürih'e geldiği ve buradan karayolu ile Cenevre'ye geçip cinayeti planladığını ve gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır.

Öte yandan, İsviçre Kızılhaç örgütü ile Fransa'daki Cezaevlerinde Bulunan Ermenileri Koruma Örgütü önceki gün katili cezaevinde ziyaret etmek istemişler, ancak savcılık bu isteği reddetmiştir. Bunun üzerine 3 Ekim Ermeni Örgütü bir bildiri yayınlayarak İsviçre’de yoğun saldırılara geçeceğini açıklamıştır.

Ermeni terörist Jamgoçyan'ın ilk duruşması 17 Haziran 1981 günü yapıldı. Duruşmada Ermeni katilin tutukluluk halinin 17 Eylül'e kadar devamına karar verilmiştir.

Yaklaşık yarım saat süren ve çok sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı duruşmada o güne kadar ele geçirilen delilleri okuyan savcı Reimond Foex, katilin politik düşüncesinden veya ırkından ötürü değil adî cinayet suçundan tutuklandığını ve tutukluluk halinin devam etmesinde sorgu yargıcı Düsseix ile aynı görüşte olduğunu söylemiştir.

Merkezi Fransa'da olan "Hapisteki Ermenileri Koruma Örgütü" üyesi iki Ermeni gencin de dinleyici olarak katıldığı duruşmaya elleri kelepçesiz olarak gelen katil Jamgoçyan, kendisine yöneltilen sorulara bir Ermeni tercüman aracılığıyla yanıt vermiştir. Ölen Mehmet Yergüz'ün avukatlığını ise Bonnant adlı genç bir avukat üstlenmiştir.

Savcı Reimond, 23 yaşında ve Lübnan doğumlu ASALA üyesi Jamgoçyan'ın Mayıs ayında Beyrut'tan vize alarak 3 Haziran'da uçakla Zürih'e, oradan da Cenevre'ye geçtiğinin saptandığını belirtmiştir. Cinayet gününe kadar katilin Cenevre'de nerede kaldığının henüz belirlenmediğini ifade eden savcı, Ermeni teröristin Cenevre'ye geldikten kısa bir süre sonra içinde uçak bileti ve pasaportu bulunan küçük el çantasını kaybettiğini ve bu nedenle kimlik saptanmasının uzun sürdüğünü söylemiştir.

Savcı Reimond, olaydan hemen sonra kimliğini Agop Agopyan olarak veren ve ASALA’nın başı olduğunu iddia eden bir kişinin Lugano kentindeki İsviçre televizyonuna bir açıklama gönderdiğini ve bazı itiraflarda bulunduğunu söylemiştir. ASALA tarafından gönderilen bu açıklamaya göre, örgüt Cenevre'de iki aşamalı bir plan hazırlamış ve bu nedenle iki ayrı ASALA grubu Cenevre'ye gönderilmiştir. Tasarlanan plana göre, birinci grup konsoloslukta görevli bir MİT veya CIA ajanını öldürecek, ikinci gurup ise cinayetten hemen sonra etrafına toplanan Türk diplomatlarına bomba ile saldıracaktır. ASALA, gönderdiği açıklamada suikastın planlanan biçimde gerçekleşemediğini, çünkü öldürülen Mehmet Yergüz'ün etrafında çok sayıda İsviçreli bulunduğunu, bu nedenle ikinci hamle olan bomba atma eyleminin yapılamadığı bildirilmiştir. Bildiriye göre, yakalanan 23 yaşındaki Ermeni'nin asıl görevi Mehmet Yergüz'ü öldürmek değil ikinci eylemde bombayı almaktır.

Duruşmada Ermeni teröristin avukatı Gerard Benoit ise olayda 9 görgü tanığı olduğunu, ancak görgü tanıklarının sadece birisinin katilin Jamgoçyan olduğunda ısrar ettiğini diğerlerinin katilin kimliği hakkında yeterli bilgi veremediklerini öne sürmüş ve serbest bırakılmasını istemiştir.

Efemine görünüşlü katil Jamgoçyan'ın duruşmada oldukça sakin olduğu ve solona girerken Fransa Ermeni örgütünün iki üyesini ve avukatını başıyla selamladığı görülmüştür. Öte yandan Ermeni katil Jamgoçyan'ın büyük babasının Türkiye'den Lübnan'a giden bir Ermeni olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Ermeni caninin çocukluğundan itibaren Türklerden intikam alma duygusuyla yetiştirildiği ve bu arada ASALA’nın Lübnan'daki kampında bir süre eğitim gördüğü, tabanca kullanmasını ve bomba atmasını burada öğrendiği belirlenmiştir.

Mehmet Yergüz'ü öldüren Ermeni terörist Jamgoçyan'ın duruşmasına 17 Aralık 1981 günü başlanmasına karar verildi. Başsavcı Reimond'un siyasi nitelikli olmayan, adi cinayet suçundan açtığı dava sonucu ilk kez mahkeme karşısına çıkacak olan ASALA militanı Jamgoçyan'ın sorgulanmasına başlanacak ve ağır cezada görülecek davada, eylemin tanıkları olan ve saldırıdan sonra Ermeni teröristi izleyerek yakalanmasını sağlayan İsviçreli motosikletli bir kız ile yine İsviçreli bir genç tanık olarak dinlenecektir.

Öldürülen 39 yaşındaki Mehmet Yergüz'ün eşi ve çocukları adına duruşmaya Türk dostu avukat Marc Bonand, Ermeni terörist adına da İsviçre'deki Ermenilerin avukatlığı ile ün yapan Benoit Gerar katılacaktır. İddia makamında ise sorgulamayı yürüten Başsavcı Reimond Foex bulunacaktır. 

Öte yandan, Mardiros Mıgırdıç Jamgoçyan'ın serbest bırakılması için ASALA örgütü tarafından sürdürülen tehditler üzerine, örgütün her an yeni bir eylem yapmasından çekinilmektedir. Bu nedenle mahkeme ile ilgili olarak adliye sarayı çevresinde geniş güvenlik önlemleri alan Cenevre polisi, ayrıca tüm kentte ve hava alanında kontrolleri arttırmıştır.

17 Aralık 1981'de Cenevre Türk Başkonsolosluğu Sekreteri Mehmet Yergüz'ü öldüren ASALA militanı Jamgoçyan'ın mahkemesine Cenevre Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Duruşmada yüksek hakim Curtin'in Ermeni teröristin Lübnan asıllı ve 1958 doğumlu olduğunu söylemesi üzerine söz alan Avukat Benoit Gerar, Jamgoçyan'ın doğumunun 1958 değil 1964 olduğunu ve 17 yaşında bulunduğunu öne sürmüştür. Ağır Ceza Mahkemesi'nde değil, gençlik mahkemesinde yargılanmasını istemiştir. 

Başsavcı Foex daha sonra Ermenilerin Türk diplomatlarına ve görevlilerine karşı giriştikleri eylemleri son zamanlarda gizlemeyerek, üstlendiklerine dikkati çekmiş bu iddia ile sanığın sorumsuzluktan kaçtığını belirtmiştir. Başsavcı ayrıca Ermenilerin çıkarttıkları bir dergide sanığın yaşının 23 olarak belirtildiğini ifade etmiştir.

Ermeni teröristin yaşının 17 olduğu yolundaki iddiaları ve savunmaları dinleyen mahkeme başkanı Curtin, daha sonra duruşmaya yaklaşık 1 saat ara vererek, sanık avukatlarından gelen bu istemi değerlendirmiştir. Dinleyiciler arasında büyük bir merakla beklenen kararı daha sonra birleşimi açarak açıklayan yüksek hakim Curtin, iddianın geçersiz olduğunu ve Jamgoçyan'ın asıl yaşının 23 olduğunu bildirmiştir.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde dinlenen tanıklar, sanığı tanıdıklarını özellikle eylem anındaki giysilerini çok iyi hatırladıklarını söylemişlerdir. Silah uzmanları da saldırganın üstündeki silahın cinayette kullanıldığının kesin olduğunu belirtmişlerdir. 

Mehmet Yergüz'ü öldüren Ermeni terörist Jamgoçyan'ın Cenevre ağır ceza mahkemesinde duruşmaya 18 Aralık 1981'de devam edildi. Oldukça tartışmalı geçen duruşma sırasında, Ermeni teröristin avukatları davaya politik bir görünüm kazandırmak istemişlerdir. Tanık olarak ifade veren Cenevre Başkonsolosluğu koruma polisine yönelttikleri sorularla, olayı saptırmak isteyen sanık avukatlarının bu girişimlerine mahkeme başkanı Curtin izin vermemiştir.

Tanıkların dinlenmesi sırasında, mahkemeye müdahil olarak katılacak olan öldürülen Mehmet Yergüz'ün İsviçreli eşinin, sağlık durumu nedeniyle duruşmaya gelemediğini bildiren Mahkeme Başkam Curtin, Bayan Yergüz'ün kendi el yazısı ile mahkemeye gönderdiği bir mektubu okumuştur.

Mektubunda, eşinin hiçbir zaman kötülük düşünmeyen, kesinlikle ırkçılığa karşı olan bir insan olduğunu, bu nedenle böylesi bir eyleme kurban gitmesinin kendisine büyük acı verdiğini vurgulayarak, suikasta akıl erdiremediğini belirtmiştir.

Geride kalan çocuklarına bugüne değin babalarının bir Ermeni kurşunu ile öldürüldüğünü söylemediğini yazdığı mektupta dile getiren Bayan Yergüz, buna gerekçe olarak, "Çocuklarının küçük yaşta Ermenilere karşı kin besleyerek büyümelerini istemediğini" göstermiş, ayrıca suikasttan bir gece önce de Ermeni bir dostlarını ziyaret ettiklerini dile getirmiştir.

19 Aralık 1981 günü Jamgoçyan'ın yargılanmasına devam edildi. Bu duruşmada artık karar verilecekti. Duruşmada ilk olarak söz alan öldürülen Yergüz'ün avukatı Marc Bonnand, kendisinin ne Osmanlı imparatorluğu ne de Türkiye Cumhuriyeti adına duruşmaya katıldığını vurgulayarak, mahkemenin de tarihi yargılayacak bir mahkeme olmadığını söylemiştir. İşlenen cinayetin geçmişteki Ermeni sorunu ile yakından uzaktan bir ilgisi olmadığını ifade eden avukat Bonnand, Jamgoçyan'ın da, dünyanın huzurunu bozmak isteyen bir terörist olduğunu ve suikastın de bu terör olaylarının bir halkası olduğunu belirtmiştir.

Bonnand gerek Jamgoçyan'ın verdiği ifadelerde 17 kez cinayeti kendisinin işlemiş olduğunu söylemesinin gerek görgü tanıklarının ifadelerinin, gerekse balistik raporlarının katilin Jamgoçyan olduğunu ortaya koyduğunu bildirerek, sözlerini şöyle tamamlamıştır: "Jamgoçyan'ın kendisine göre özel bir dünyası vardır. Onun için insanlar hiç önemli değildir. Bir teröristtir. Salonda tanık olarak dinlediğimiz Jamgoçyan'ın büyükannesi ve babası soykırım üzerinde konuşurken ağladılar. Acaba hiç kimsenin aklına o sırada Yergüz'ün geride bıraktığı öksüz çocukları ve onun annesi geldi mi? Oysa arada büyük fark var Jamgoçyan'ın yakınları kendisine cinayet sanığı olarak bakıyorlar, yetimler ise suçsuz yere kurban olan Yergüz için gözyaşı döküyorlar. Kendisini uzun bir süre bu suikastı gerçekleştirmek için hazırlayan Jamgoçyan'ın suçu oranında bir ceza verilmesini istiyorum."

Jürinin bir Ermeni sorunu üzerinde değil, işlenmiş bir cinayet üzerinde durması gerektiğini belirten Başsavcı Foex okunması 1 saat kadar süren iddianamesinde daha sonra ASALA’ın İsviçre makamlarına karşı yönelttiği saldırılara değinmiş, "Tehdit ve şantajdan korkarak karar verecek olursak, güven ve cesaretleriyle bize bu vatanı emanet eden atalarımıza ihanet etmiş oluruz" demiştir.

Başsavcı Foex, tüm delillerin sanık Jamgoçyan'ın cinayeti kendisinin işlediğini ve daha önceden planlandığını ortaya koyduğunu belirterek. "Nefret duyarak bir insanı öldüren kişi, nefret duyduğu o insan kadar nefret kazanır" demiş ve Jamgoçyan'ın ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasını istemiştir.

Sonunda, ASALA ve diğer terör örgütlerinin, Türk diplomat ve kuruluşlarına karşı başlattığı suikast ve saldırılardan bu yana, ilk kez Mehmet Yergüz'ü öldürdükten sonra tüm delillerle yakalanan Ermeni terörist Jamgoçyan, 3 gündür Cenevre'de süren mahkemesinde jüri tarafından suçlu bulunarak 14 yıl 5 ay 18 gün ağır hapse mahkum edilmiş, ayrıca 1 yıl süreyle İsviçre’ye girmesi de yasaklanmıştır. Jamgoçyan kararı 5 gün içinde temyiz etme hakkına sahipti.

Kararın açıklanmasından sonra duruşmayı izleyen 5 kadar Ermeni uzun süre protesto gösterisi yapmışlardır.

22 Aralık 1981'de Jamgoçyan kendisine İsviçre mahkemelerince 14 yıl 5 ay 18 gün verilen hapis cezasını temyiz etmiştir. İsviçre Yüksek Mahkemesi Jamgoçyan'ın kararın iptali yolundaki başvurusunu yaklaşık bir sene sonra Aralık 1982'de reddetti. Böylece Jamgoçyan'ın cezası kesinleşti. 

7. ASALA'nın İsviçre'yi Tehditleri 

Türkiye'nin Cenevre Başkonsolosluğu Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz'ü  9 Haziran 1981 günü gecesi Cenevre'de öldüren Mardiros Mıgırdiç Jamgoçyan'ın tutuklanmasından başlayarak, yargılanması ve mahkum edilmesi sürecinde ASALA'nın İsviçre'ye yönelik yoğun tehditleri ve eylemleri vukua gelmiştir. Zaten Jamgoçyan'ın tutuklandığı güne atfen ASALA'ya bağlı bir örgüt olarak 9 Haziran Örgütü kuruldu. Jamgoçyan'ın 1975 yılından bu tarafa Türk hedeflerine yönelik Ermeni terörünün başlamasından beri yakalanan ilk Ermeni katil olduğu da unutulmamalıdır. 

16 Haziran 1981 günü bir ajansa telefon ederek 9 Haziran terör örgütü mensubu olduğunu söyleyen bir kişi Associated Press'in Lefkoşa bürosunu arayarak, İsviçre'de tutuklu bulunan Ermeni teröristin Interpol ya da Türk istihbarat Teşkilâtı tarafından sorguya çekilmesine izin verilmesi halinde, tüm dünyada İsviçre'nin çıkarları aleyhinde eylemler yapılacağını söylemiştir.

Bu arada Ermeniler tehditlerini devam ettirerek, Yergüz'ün İsviçreli avukatını da ölümle tehdit etmişlerdir. Türk dostu Marc Bonnant, 17 Haziran günkü duruşmadan sonra, evine telefon eden meçhul bir kişi tarafından ölümle tehdit edilmiştir. Telefonda, "Türkleri savunma görevini bırakması gerektiğini, bırakmaması halinde başına büyük işler gelebileceğini" söyleyen meçhul kişi, bu sorunun Türklerle Ermeniler arasında bir hesaplaşma olduğunu, bu nedenle işe karışmamasını istemiştir. İsviçreli avukat Bonnant'ın yakınları, "Bu tür tehditlerin avukatı yıldıramayacağını, sert bir mizaca sahip Bonnant'ın her şeyden önce mesleğine ve görevine büyük saygı duyduğunu" ifade etmişlerdir.

Diğer taraftan, merkezi Fransa'da bulunan Hapishanedeki Ermenileri Savunma Örgütü ve İsviçre Kızılhaç'ı tarafından önceki gün Cenevre makamlarına yapılan, "Katil Jamgoçyan'ı ziyaret etme" önerisi, Cenevre polisi tarafından kabul edilmiştir. İlgililer, Ermeni örgütlerin bu isteklerinin yerine gelmemesi halinde, "3 Ekim" adı verilen terör gruplarınca, yoğun saldırıya geçileceği nedeniyle polisin endişe duyarak, bu isteme olumlu yanıt verdiğini belirtmişlerdir.

Ermeni teröristler bir taraftan da eylemlerine devam etmekteydiler. 19 Temmuz 1981'de İsviçre Federal Parlamento binasına bomba atmışlardır. Binanın dışında patlayan bombanın can kaybına yol açmadığı, ancak hasar yaptığı bildirilmiştir.Olaydan sonra, İsviçre Haber Ajansı’na telefon eden bir kişi eylemi, ASALA ile ilişkili olan 9 Haziran örgütünün üstlendiğini söylemiştir. 

Ermeni tedhişçiler tarafından 22 Temmuz 1981'de yeniden İsviçre'de bir bomba patlatıldığı ve patlayan bombanın birkaç kişinin yaralanmasına neden olduğu bildirilmiştir. İsviçre polisi olayın Ermeni örgütü tarafından düzenlendiğini bildirmiştir. Kendilerine 9 Haziran Örgütü adını veren İsviçre'deki terörist Ermeniler, Jamgoçyan'ın bırakılması için İsviçre hükümetine baskı yapmaya çalışmaktadır.

Ermeniler İsviçre hedeflerine yönelik saldırılarını devam ettirerek 24 Temmuz'da Cenevre merkez garına bombalı bir saldırı düzenlemiştir. Saldırıda ikisi ağır olmak üzere 5 kişi yaralanmıştır. Cenevre merkez garında bombaların patlamasından önce, polise iki bomba ihbarı yapılmış, ancak bunlar asılsız çıkmıştır. İhbarlardan birisi, sabah Cornavin Garı için, İkincisi de, öğleden sonra Cdintrin Havaalanı için yapılmıştır. Polisin buralarda yaptığı aramalar bir sonuç vermemiştir

Ermeni teröristlerin hedef olarak insanların kalabalık bulunduğu yerleri seçmeleri, İsviçre polisinin, sınırlarda ve insanların kitle halinde bulundukları yerlerdeki güvenlik önlemlerini artırmaya yöneltmiştir. Büyük mağazaların müdürleri, kuruluşlarında güvenliği sağlamaya davet edilmişlerdir.

Ermenilerin gerçekleştirdiği saldırılar İsviçre kamuoyunu sarsmaktaydı. İsviçre'de gazetelerde yer alan yazılarda, birçok Ermeni mülteci için sığınak yeri olan İsviçre'nin, Ermenistan adına hareket ettiğini söyleyen bir Ermeni grubunun tedhiş eylemlerine maruz kalmasının saçmalığına dikkat çekilmektedir. Lozan'da yayımlanan bir gazete daha da ileri giderek, bugüne kadar İsviçre’de mahkûm olan Ermeni teröristlere verilen cezaların yeteri kadar ağır olup olmadığı ve ölüm cezasının yeniden konulmasının yerinde olup olmayacağını sormaktadır. Gazete, yazısında "yeni zamanlara yeni hukuk kuralları gerekir" demektedir.

Ermeni teröristler ise İsviçre'ye karşı saldırılarına devam etmişlerdir. Kopenhag’da 12 Ağustos sabahı sabah İsviçre Hava Yolları Bürosu’na yerleştirilen 2 saatli bombanın patlaması sonucu büroda ağır hasar meydana gelmiş ve yoldan geçen1 kişi de yaralanmıştır. Patlamadan sonra gazetelere telefon eden ve kendilerini 9 Haziran Örgütü üyeleri olarak tanıtan bazı kişiler, olayın Türk elçilik görevlisi Mehmet Yergüz'ün katili Ermeni'nin İsviçre'de tutuklanmasını protesto amacı ve düzenlendiğini bildirmişlerdir.

21 Haziran'da bu kez ABD'nin Los Angeles kentinde bulunan bir İsviçre şirketi ASALA tarafından Yergüz'ün katili Jamgoçyan'ın serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla bombalanmıştır. Bu olay Los Angeles kentinde Ermenilerce İsviçre kurumlarına yöneltilen üçüncü saldırıdır. Daha önce de İsviçre konsolosluğu ve bir İsviçre bankasında patlamalar olmuş ve aynı örgüt tarafından üstlenilmişti.

Ermeni terörist Jamgoçyan'ın 19 Aralık 1981'de Cenevre Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 15 yıl hapse mahkum edilmesi üzerine ASALA İsviçre hükümetini tehdide başlamıştır. Beyrut'taki AP ajansı bürosuna telefon eden bir Ermeni militan, Jamgoçyan'dan da "Yoldaş Jamgoçyan" diye söz ederek, "İsviçre makamları Jamgoçyan'ı hapse mahkum etmekle sadece yoldaş Jamgoçyan'a karşı değil, bütün Ermenilere karşı hasmane bir tutum içine girmiştir. Zira Jamgoçyan, bu karan tek başına almamıştır" şeklinde konuşmuştur.

Bir hafta içinde Jamgoçyan'ın salıverilmemesi halinde "Tereddüt etmeksizin ve düşünmeksizin resmî-özel tüm İsviçre kuruluşlarına ve hükümet temsilcilerine saldıracaklarını" söyleyen militan, ilk hedeflerinin İsviçreli bir diplomat olacağını duyurmuştur.

ASALA'nın İsviçre’ye karşı terör eylemlerine başlayacağı yolundaki tehditleri karşısında İsviçre Adalet Bakanlığı sözcüsü Ulrich Hubacher, mevcut güvenlik önlemlerinin daha da şıklaştırıldığını bildirmiştir. Adalet Bakanlığı sözcüsü ayrıca "İsviçre hükümetinin terörist örgütlerin zorba isteklerine boyun eğmeyeceğinin" daha önce de açıklandığını duyurmuştur.

Ermeniler çok geçmeden 13 Ocak 1982 sabahı Cenevre'ye 26 km. uzaklıktaki Nyon'da bir kibrit fabrikasına bombalı saldırı düzenlemiştir. Patlamada ölen olmadığı ve bombanın yol açtığı yangının kısa sürede söndürüldüğü açıklanmıştır. Saldırıyı düzenleyenler Mehmet Savaş Yergüz'ün katili Ermeni terörist Jamgoçyan'ın serbest bırakılmasını istemişlerdir. 

Ermeniler İsviçre'ye yönelik bombalama eylemlerine devam ederek, 17 Ocak sabahı Cenevre'de iki otoparkta park etmiş birkaç otomobili patlayıcı maddelerle havaya uçurmak istemişlerdir. Saldırıda ölen veya yaralanan olmamıştır. Patlamalardan sonra haber ajansı bürolarına telefon eden bir kişi, olayın sorumluluğunu "İsviçre-15” adında bir grubun üstlendiğini duyurmuştur. 

Terör saldırıları ile İsviçre'yi dize getiremeyeceğini anlayan ASALA, Ermeni terörist Mardiros Jamgoçyan'ın durumuna bir çözüm bulununcaya kadar bütün dünyada İsviçre'ye ait kuruluşlara karşı düzenlediği saldırıları geçici olarak durdurduğunu açıklamıştır. Beyrut'taki UPI bürosuna telefon eden ve ASALA sözcüsü olduğunu söyleyen bir kişi, örgütün Türklere karşı saldırılarını ise sürdüreceğini söylemiştir.

Ermenilerin İsviçre'ye yönelik saldırılarını durduracağını açıklamasına rağmen 1985 Ocak ayında İsviçre'nin Beyrut'taki Maslahatgüzarı olarak görev yapan Üçüncü Katip Eric Wehrii'nin, Batı Beyrut'ta kaçırılması olayından ASALA sorumlu tutulmuştur. İsviçreli diplomatın Beyrut'ta kaçırılmasıyla ilgili sorumluluğu üstlenen olmamasına rağmen, İsviçreli yetkililer bu işin ASALA'nın başının altından çıkmış olabileceğini düşünmektedirler. Yetkililere göre, ASALA Mehmet Yergüz'ün katili Jamgoçyan'ın salıverilmesini sağlamak amacıyla İsviçreli diplomat Wehrii’yi kaçırmıştır. 

İsviçre ilk başlarda Ermeni terörü konusunda iyi bir sınav veremese de Mehmet Savaş Yergüz'ün kati Mıgırdiç Jamgoçyan konusunda ASALA ve diğer terör örgütlerinin bütün tehditlerine ve saldırılarına boyun eğmemiştir. Jamgoçyan hapishaneden salıverilmemiştir. 

8. ASALA Neden Türk Diplomatlarını Öldürür?  

Türkiye'nin Cenevre Başkonsolosluğu Sekreteri Mehmet Savaş Yergüz  9 Haziran 1981 günü gecesi Cenevre'de Mardiros Mıgırdiç Jamgoçyan adlı bir Ermeni tarafından öldürüldü. 23 yaşındaki Ermeni terörist olaydan hemen sonra tutuklandı. Jamgoçyan, bir Türk diplomatını vurduktan sonra Avrupa'da yakalanan ilk Ermeni katildir. Saldırıyı ASALA üstlendi. İngiliz Reuter ajansı Jamgoçyan'ın Cenevre polisi tarafından bir süre arandığını ve polisin elinde bu kişinin fotoğrafları olduğunu iddia etti. Fakat polis bu iddianın doğru olmadığını açıkladı. Ermenilerin yoğun tehditleri altında Jamgoçyan'ın yargılanmasına başlandı. Sonunda Jamgoçyan 14.5 yıla mahkum oldu. Ermeni terör örgütlerinin Türk diplomatları ve kuruluşlarına karşı başlattığı saldırılardan bu yana ilk kez, bir terörist bu kadar ağır hapse mahkum edildi. 

1973-1986 yıllarını kapsayan Ermeni terörü döneminde en önemli örgüt, Ermenistan'ın Kurtuluşu için Gizli Ermeni Ordusu (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia / ASALA) dur.  Dünyanın en gizemli terör örgütleri arasında bulunan ASALA 20 Ocak 1975'te Lübnan'da kurulmuştur. ASALA'nn kuruluşunda Sovyetler Birliği ve Marksist bir örgüt olan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)'nün rolü oldukça büyüktür. ASALA'nın kurucuları, Agopyan Agopyan, Agop Tarakçıyan ve Paris'teki "Ulusal Ermeni Hareketi'' MNA'nın lideri Ara Toranyan idi. 

ASALA'nın kuruluş amacı 1915 yılında Türkiye’de meydana geldiğini iddia ettikleri sözde Ermeni soykırımının Türk devleti tarafından yapıldığını Türkiye Cumhuriyeti'ne itiraf ettirmeyi sağlamak, Türkiye’yi bu soykırım nedeni ile tazminat ödemeye zorlamak ve Türkiye'nin işgal ettiğini iddia ettikleri Doğu Anadolu'daki toprakların sözde yasal sahiplerine, yani Ermenilere iadesini sağlamak ve bu maksatla, bu topraklar üzerinde müstakil bir Ermeni devleti kurmak, veya bu toprakları Sovyet Ermenistanı'na bağlı bir Sosyalist Cumhuriyet haline getirmektir. ASALA amacını gerçekleştirmek için tek yolun şiddet eylemlerinden geçtiğini düşünmekteydi. 

Bütün terör örgütleri gibi ASALA'nın militanlarını bir arada tutarak operasyonlar gerçekleştirmesi için mali açıdan yeterli olması gerekliydi. ASALA'ya en büyük destek diasporadaki Ermeni cemaatinden gelmekteydi. Bunun dışında ASALA çeşitli devlet ve örgütlerden aynı zamanda Ermeni olmayanlardan da yardım almıştır. Bunların dışında örgüt haraç, silah kaçakçılığı, sahte para ve en önemlisi uyuşturucu ticaretinden gelir elde etmekteydi. ASALA diğer Ermeni örgütlerinden farklı olarak dünyanın değişik yerlerindeki terör örgütleriyle de işbirliği yapmıştır. FKÖ ile ilişkisinin dışında Japon Kızıl Ordusu, İtalyan Kızıl Tugaylar, EOKA- B, Kürdistan İşçi Partisi (PKK), İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) ve Marksist-Leninist Türk örgütleriyle de bağlantısı bulunmaktadır. 

ASALA 1975-1986 yılları arasında 158 eylem gerçekleştirdi. Bu eylemlerin gerçekleştirildiği  ülkeler ise şekildedir: Fransa 36, Lübnan 29, Türkiye 19, İtalya 18, İsviçre 15, İran 8, İspanya 8, İngiltere 5, ABD 4, Kanada 4, Danimarka 4, Federal Almanya 3, Yunanistan 3, Irak 1 ve Lüksemburg 1. ASALA en fazla Fransa, Lübnan, Türkiye, İtalya ve İsviçre'de eylem yapmıştır. ASALA'nın hedefinde olan ülkeler ise Türkiye 69, Fransa 29, İsviçre 25'tir. Türk hedefler çoğunlukta olmasına rağmen toplamda ancak %40'a tekabül etmektedir. ASALA'nn Türkiye'nin dışındaki hedeflerin büyük çoğunluğunun Fransa ve İsviçre'ye yönelik olmasının nedeni ise ASALA militanlarının bu ülkelerde yakalanması ve bunların salıverilmesi için ASALA'nın bu ülkelere yönelik tehdit saldırılarıydı. Nitekim İsviçre'de 1980 yılında Alex ve Susy adlı Ermeni teröristlerin bomba yaparken yakalanmaları ve 1981'de Mehmet Savaş Yergüz'ü öldüren ASALA militanı Mıgırdiç Jamgoçya'nın tutuklanmaları üzerine ASALA bu militanların serbest bırakılmaları için İsviçre'ye yönelik tehdit ve eylemlere başlamıştır.     

Ermeni teröristler 1915 yılında gerçekleştirildiğini iddia ettikleri sözde soykırımın intikamını o gün daha dünyada olmayan insanları öldürerek almaktadırlar. Bunun ne kadar insanlık dışı olduğu açıktır. Mehmet Yergüz'ün Fransız eşi Ester, katil Jamgoçyan'ın yargılandığı mahkemeye gönderdiği mektupta, geride kalan çocuklarına babalarının bir Ermeni kurşunu ile öldürüldüğünü söylemediğini yazmış ve buna gerekçe olarak, "Çocuklarının küçük yaşta Ermenilere karşı kin besleyerek büyümelerini istemediğini" göstermiş, ayrıca suikasttan bir gece önce de Ermeni bir dostlarını ziyaret ettiklerini dile getirmiştir.

Avrupa'da yargılanan ASALA militanlarının her mahkemesinde olduğu gibi Yergüz'ün katili Jamgoçyan'ın da mahkemesinde Ermeniler şov yaparak sözde soykırım iddialarını dile getirmeye başlayınca, Yergüz'ün avukatı Marc Bonnand'ın şu sözleri aslında Ermeni terörizminin halini özetlemektedir: "Jamgoçyan'ın kendisine göre özel bir dünyası vardır. Onun için insanlar hiç önemli değildir. Bir teröristtir. Salonda tanık olarak dinlediğimiz Jamgoçyan'ın büyükannesi ve babası soykırım üzerinde konuşurken ağladılar. Acaba hiç kimsenin aklına o sırada Yergüz'ün geride bıraktığı öksüz çocukları ve onun annesi geldi mi? Oysa arada büyük fark var Jamgoçyan'ın yakınları kendisine cinayet sanığı olarak bakıyorlar, yetimler ise suçsuz yere kurban olan Yergüz için gözyaşı döküyorlar....".

Evet bir cinayet ve geride kalan gözü yaşlı bir eş ve iki çocuk.... 

 

KAYNAKÇA

Süreli Yayınlar: 

Akşam

Cumhuriyet

Hürriyet

Milliyet

Tercüman

The Times

 

Kitap ve Makaleler: 

Armenian Terrorism: A Threat to Peace, Akdeniz University Research Center for the Study of Ataturk Reforms and Principles, Antalya, 1985.

ÇİTLİOĞLU, Ercan, Yedekteki Taşeron: ASALA, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997

GAZİGİRAY, A. Alper, Osmanlılardan Günümüze Kadar Vesikalarla Ermeni Terörünün Kaynakları, Gözen Kitabevi, 1982.

GUNTER, Michael M., "Contemporary Aspect of Armenian Terrorism", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press,  Ankara, ss. 103-147, 1984.

GUNTER, Michael M., Pursuing the Just Cause of Their People: A study of Contemporary Armenian Terrorism, Greenwood Press, New York, 1986.

HYLAND, Francis P., Armenian Terrorism: The Past, the Present, the Prospects, Westview Press, Boulder, San Francisco, Oxford, 1991.

KARAKOÇ, Ercan, Geçmişten Günümüze Ermeni Komiteleri ve Terörü, IQ Yayınları, İstanbul, 2009.

KÜRŞAD, Cengiz, "Ermeni Terörü", Osmanlı Yıldız Arşivi Tasnifi-Ermeni Meselesi, C. I, edt. Ertuğrul Zekâi Ökte, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı, İstanbul, 1989.

LAÇİNER, Sedat, Türkler ve Ermeniler Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması, 2. bsk. USAK, Ankara, 2005.

LAQUEUR Walter, A History of Terrorism, Transaction Publishers, 2001.

LOWRY, Heath W., "Nineteenth and Twentieth Century Armenaian Terrosim: Threads of Conrinuity", Symposium on International Terrorism: Armenian Terrorism its Supporters The Narcotic Connection The Distortion of History, Ankara University Press,  Ankara,  ss. 71-83, 1984.

LÜTEM, Ömer Engin, "Ermeni Terörü", Avrasya Dosyası, Cilt:12, Sayı: 3, ss. 21-74, 2006.

STERLING, Claire, Uluslararası Terörizmin Perde Akası, terc. Oya Alpar, Yüce Yayınları, İstanbul, 1981.

URAS, Esat, Tarihte Emeniler ve Ermeni Meselesi, 2. bsk, Belge Yayınları, 1987